Ç A Ğ L A R
ÇAĞLAR
OCAK ayında avcı gider, sürek avına, Doğayı dolaşınca kalır, nefessiz dem, Dem, Çoban ateşi yakar, akar suyun başına, İsli mataradan çay içer, tavşan kanı Dem. ŞUBAT’ta cemre düşer, biraz ısınır toprak, Bayır beleninde çıkar, çiğdem, lale yer, Yer. Garip, gurabanın evinde tükenir, erzak, Yokluk candan bezdirir, aç kalan çocuk Ne Yer? Navruz’da MART güneşi vurur, erir, dağda kar, Menziline doğru çağlar, kuru dere ve Çay, Çiftçiler bahçede tavlı toprakla güreşir, Ekmeğe katık edip içer, tavşan kanı Çay, Hıdırellez’de doğa yemyeşile boyanır, Sıcakta yanarak kavrulur, el, yüz ve Alın, Bağ, bahçe nadasa kalmasın bir şeyler ekin, Tez elden bağ, bahçeye sebze fidesi Alın. Nisan Baharında doğa yeşile boyanır, Bayrak kırmızı çiçek açar, deve dişli Nar, Yaratılan evren saf saf Rab’bine yönelir, Cümle varlığın ruhunda yanan ilahi Nar, Haziran, Temmuz, Ağustos’un sıcak ayları, Kana kan veren, mevsimlerimizden güzel Yaz, Zalim gurbette güneş doğmuyor, sabahları, Gecemi aydınlatan nağmeleri sıkça Yaz. Eğitim yolunda tatlı mücadele başlar, Tüm okullar açılır, Ata’sının İzinde, Umuduna koşan gençler can hıraş çalışır, Düşünen beyin dinlenir,on beş gün İzinde, Aralıkta gelinlik giyer, kara topraklar, Grip için atardan ıhlamur, zencefil Al, Soğuktan eller morarır, çatlar al dudaklar, Gözler kızarır, yanaklar pembeleşir, al Al. EYLÜL- 2003 Süleyman YILDIZ |