Var oğlu var!
Kalabalık bir dünyada yaşıyoruz.
Sayımız her geçen gün katlanarak artıyor. Yollar, caddeler insan seli. Evlerimiz, bedenlerimiz yan yana, ama, Gönüllerimiz arasında sanki uçurumlar var. Bir yanda, gözyaşı yerine, gözlerinden kan akan bir millet! Diğer tarafta, Dün namusumuza el uzatanlarla sirtaki oynayan siyaset! Horlanan ecdadın kucağında doğan bir gençlik! Ümitleri yıkılan, hayalleri çalınan birileri var. Tarihteki destanlarına Donkişotluk olarak bakarak; Kandil Dağına nasıl gidilir diye, Beyaz Sarayda adres soranlar var. Dağ gibi meseleler var Türkiye’nin kucağında.. Anadolu’yu anlamak için Brüksel’den bakanlar! Var. Seyrettiği dizilerin devamını merak ederken, Kendi yarınları ile ilgisi olmayanlar. .. Bileğine ve yüreğine güç veren ideallerini kaybetmiş, Namusuna, şerefine her gün tecavüz edilenler var. Asırlardır ‘Hasta Adam’ denildi, Denenmedik ilaç, yapılmadık ameliyat kalmadı. Peyami Safa’nın dediği gibi; Doktoru can çekişen, hastalar var. Gözyaşları kadehlerde içilen, Alın teri borsalarda buharlaştırılan, Kişisel hedeflerinden Toplumsal gerçeklere bir adım yanaşmayan, Ne bir mektep okumuş, Ne de okuduğunu anlamış, İnsan olmayı Batılılaşmaya bağlamış, Kendi değerleriyle alay etmeyi çağdaşlık bilenler var! Bu ülkenin nasibi yokluk, kaderi gözyaşı, Esaretiyle övünen aydınları, Her ne yöne dönse, bir itilip-kakışmışlık, Kimi siyaside, kimi türbede, çare arayanlar var. Pişmanlık gelmeden, gün batmadan Medeni (!) milletlerin sevgisi vampirleşmeden Yarım kalan hedeflere, mezardan kimse kalkmadan, Konuşmak, anlaşmak için, aklımız var Kahraman babadan doğan şerefli nesiller, Cudi’de, Gabar’da güneşe uzanan yürekler, Filistin’de bir yetime doğrulmuş tüfekler, Hayret ediyorum! Ankara’dan seyredenler var. İnsanlık kadehlerde şarap olmuş, Gencecik yaşlarında ruhu ihtiyarlamış, ‘Bana ne’ çaresizliğinde düşünceleri solmuş, Vur patlasın, çal oynasın sarhoşluğunda, nara atanlar var. Anadolu, Afrika, Asya, Avrupa, Mutluluk dağıtır tüm cihana, Adalet sevdası kılıncında, kalkanında, Bastığı yerde özgürlük sevdasında, Kabuğunu beğenmeyen civciv misali, Elinde süpürge, Avrupa sokaklarını temizleyenler var. Anadolu’nun şüheda kokan toprağında, İkiyüzlü aynalarda tazelenen makyajlar, Satışa sunulan namuslar, Ard arda patlayan şampanyalar, Güneşin bile aydınlatamadığı, karanlıklar var. Sonuç? İçeride ve dışarıda ciddiyeti kalmamış bir devlet, Arabaların ve Atatürk büstlerinin korunamadığı bir ülke, Gece bekçilerinin tinerci çocuklar olduğu bir memleket. Ticarette kapitalizmin zirvesi, başarı için sınırsız hürriyet. Kişisel Gelişim parolasıyla; varsın batsın bu ülke! Sen başar, yeter ki sen mutlu ol! Sonra! Millet seni nereye yazar, ne ile anar, ben karışmam! Bu ülkeyi yolda bulmadık ki, Sokaklardaki üç beş çapulcuya verelim. Biz bu ülkeyi Çanakkale’de, Sakarya’da, Büyük Taarruz’da aldık! Bedeliyle aldık, bedeliyle veririz. Bedevilere ise hiç vermeyiz. Hesapta bu da var! Hüzeyin PAŞA |
Daha şiirselleştirilebilir gibi geliyor bana.
Selamlar,iyi yıllar...