0
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
967
Okunma
sokak,
yıkık taşlı evler
çamaşırlar serilmiş pencere kenarlarına
kavaklar sallanıyor rüzgarın sesiyle
güneş gülümseyen bakışıyla
bulutlar yüzüşuyor gök yüzü denilen okyanusta
eski bir yağ tenekesinde seyre dalmış kırmızı bir karanfil
ufka bakan bir çift karagöz
kirli ve yıpranmış ayakkabılarda yok hiç bir kaygı
uzanıyor eller yeşil bir çavdar başağına
kuru ve sarı bir hazıran mevsimi
kendine özgü her resmi
küçük tepeler arasında uzanan bir ova
yeşil üzerine dökülmüş beyaz ve sarı
koşa bildiğine uzun yollar
çoşa bildiğine tatlı bu rüyalar
sokak,
küçük ve sıcak
top oynuyor çocuklar
dut ağacına yaslamış sırtını bir amca
kasketli başında kabullenişli gözler
beyaz ve kara güvercinler
yelken açmışlar umutlara
sokuluyorlar bulutlara.
toprağı okşayan yorgun eller
korkusuz tepelere yükselen yürekler
tut ellerinden şu uçuşan yaprağın
açık pembe bir rüyaya, yelken alsın hayali gemiler
tut ellerinden şu baharın ve papatyaların
seyre dalsın cümle alem uçtukça ruhun her nefesinde rüzgarın
korkusuzca yıkılsın sınırları zalimlerin
çektikçe her nefesini doğanın
özgürleşsin mazlum nefsin
sevdikçe yaşamı gözlerin
okşasın en güzeli ellerin
bu toprak bizim
bu yaşam bu sokak.