sokak
sokak,
yıkık taşlı evler çamaşırlar serilmiş pencere kenarlarına kavaklar sallanıyor rüzgarın sesiyle güneş gülümseyen bakışıyla bulutlar yüzüşuyor gök yüzü denilen okyanusta eski bir yağ tenekesinde seyre dalmış kırmızı bir karanfil ufka bakan bir çift karagöz kirli ve yıpranmış ayakkabılarda yok hiç bir kaygı uzanıyor eller yeşil bir çavdar başağına kuru ve sarı bir hazıran mevsimi kendine özgü her resmi küçük tepeler arasında uzanan bir ova yeşil üzerine dökülmüş beyaz ve sarı koşa bildiğine uzun yollar çoşa bildiğine tatlı bu rüyalar sokak, küçük ve sıcak top oynuyor çocuklar dut ağacına yaslamış sırtını bir amca kasketli başında kabullenişli gözler beyaz ve kara güvercinler yelken açmışlar umutlara sokuluyorlar bulutlara. toprağı okşayan yorgun eller korkusuz tepelere yükselen yürekler tut ellerinden şu uçuşan yaprağın açık pembe bir rüyaya, yelken alsın hayali gemiler tut ellerinden şu baharın ve papatyaların seyre dalsın cümle alem uçtukça ruhun her nefesinde rüzgarın korkusuzca yıkılsın sınırları zalimlerin çektikçe her nefesini doğanın özgürleşsin mazlum nefsin sevdikçe yaşamı gözlerin okşasın en güzeli ellerin bu toprak bizim bu yaşam bu sokak. |