niye kızgın bütün kadınlar bana
sana;
tablolar yapıyorum, her halini çizip, har halini boyuyorum, bazı yerlerini silip tekrar çiziyorum, işte o zaman kendime çok kızıyorum... renkleri karıştırıp seni bulmaya, kalemlerin ucunu sana ayarlıyorum. fırçam sen oluncaya dek tual’de sana kıvranıyorum. eskitiyorum tüm kadınlarımı içimde. yargılayıp asıyorum dışkapının mandalına. içerisi sen doluyor o zaman. gözlerinin ferini, yanaklarının (al)ını, saçlarının siyahını, rüyalarımı eskiten gözlerini, kalbimi ortadan sızlatan kaşlarını, ve yürürken kendimi pervane misali, sen sen diye mecnun eden endamına, kağıtlar tüketiyorum. siyaha beyaz çalıp (ak)lıyorum. kırmızıda sana gark oluyorum. morları sensiz günlerime nakşediyorum. ebruliyi nergise elçi eyleyip sana döküyorum, en güzel gülleri tenimin kokusunda sana emanet ediyorum. şimdi cadde başlarında satılık resimlerin dolanır. ellerim titrek yüreğim sokak gümbürtüsü olur sen(leri) tanıtınca. ve en çok kadınlar gelir yanıma. ve en çok onlar kızgın gider bana. söylesene bahçesine kendimi ekdiğim kaçkın gül-nihal niye kızgın bütün kadınlar bana. selçuk bozdağ/gaziantep |