KAÇAĞIN TÜRKÜSÜ
Uzundur İstanbul Çarşısı Halebin
bir yanında kalesi göğsünde Osmanlı mühürü yeminlidir bulutlarla buluşmaya öte yanda Zekeriya camii avlusunda binlerce güvercin umut taşır,nefessiz soluklara ve arka sokaklarında halebin iplikçilerin ta oralarda korkuya yakın insanlar birbirlerinden gizleyerek bakar akşam yola çıkacak kaçağa ekmekle can aynı anda çıkar pazara canla ekmek aynı fiyattır ve dahi can biraz daha ucuzdur ekmekten önce kokusu gelir katırların öne düşmüş kulakları geceye inat sarkmış kuyrukları ve uyuzlaşmış kolan yaraları ile onlar da arpa kavgasındadır şimdi dün gece mayınları geçerken yanında iki arkadaşı ve şehla bakışlı yıldızlar ne kadar çok korkmuştu Nahsen ilk defa korkuyla tanışmıştı diğer gecelerden farkı sevdasına nişanlanmıştı şimdi sevdası da yüklenecekti kaçağa sevdanın üzerinde tetik göz ve arpacığın silme tepesi. Nahsen,sırtçılar koyakta tedirgin bilirler bin kez de geçseler mayın kalleş mayın puşt mayın ekmeğe hain ne zaman ejderha olup ateş kusacağı ne zaman yılan olup topuktan sokacağı bilinmez ve beklenir koyakta Halep katırcıları gece yarısı yıldızlar insana yaklaşırken katırlar sessiz ve yorgun Parsa dağı inadına kocaman katırcılar mutludur emaneti yerine ulaştırırken sanki yükü katır değil katırcılar taşımıştı telaşın harmanlaştığı koyak önünde sırtçılar emaneti almaktadır katırlardan koyak önünde hepsi tek sıra yükü sırtlayan kaymakta karanlığa ve şimdi hepsi ölümü hissetmekte tek sıra ekmek mi adama yakın yoksa ölüm mü biliyordu nahsen ölümü düşünmemeyi mayın tarlasında gönlünde sevdası ve cebinde ekmek parası sabah olanda hazırdı kerpiç ocağında bulgur çorbası ve dikenli teller müjdeliyordu ekmeği ekmek bir adım ötede ölüm bir adım beride son gayrettedir kaçakçılar birbirlerinden gizleyerek bakışlarında selamlamaktadırlar ölümü son adım tel örgüye yakın oh işte sevda işte ekmek nasıl olsa bu gece bitecek sabah olacak Kilis te Resul Osman tepesi ve Demirışık köyü el ele ve sabah olunca Akçabağlara her insan taze bir tomurcuk açacaklar yeni umutlara gecenin son kurşunu duyulduğunda tel örgünün dibinde yatmaktadır Nahsen ve arkadaşları ölüme gönüllerinde sevda ekmek yerde kan ekmeği boğmakta ölüm mayınlar arasında kol gezmekte varıp Nahsenin başında durmakta ve Kilis te sabah olmakta gün doğarken ufukta tek tek gözler sönmekte mayında sevda ölüme teslim ölüm can almakta ve arka sokaklarında Halebin İplikçilerin ta oralarda korkuya yakın insanlar birbirlerinden gizleyerek bakar akşam yola çıkacak kaçağa ekmekle can aynı anda çıkar pazara |
korkuya yakın
insanlar birbirlerinden gizleyerek bakar" bu dizelerde "korkuya yakın insanlar" tamlaması bölünmemeli...
"onlar da arpa kavgasındadır şimdi" Hayat mücadelesi için ne güzel bir benzetme bilcümle canlıların derdi bir kendilerince.
"şehla bakışlı yıldızlar " farklı bir benzetmeydi, güzeldi.
"mayın kalleş mayın puşt
mayın ekmeğe hain" der elbette kişi, kendi cephesinden.
"ekmek mi adama yıkın
yoksa ölüm mü" Düzelmeli değil mi "yakın" olarak?
"kan, ekmeği boğmakta" Bu dizedir şiirin özü.
Hani ara ara büyük harf var ya bazı özel adlarda, olmaz. "Ya hep ya hiç." diyorum.
Saygılar yazan kaleme, değişik bir konu ve dünya gerçeğiydi.
serap hoca tarafından 1/20/2010 9:14:22 AM zamanında düzenlenmiştir.