YA TANRILAR AŞIK OLMASAYDI?
Nasıl dost dosta, komşu komşuya yakınsa
Bir zamanlar tanrılar insanlara, İnsanlar da tanrılara daha yakındı Durum böyle olunca Gökyüzündekiler toplandılar, oturdular bir araya Ne biliyor, ne düşünüyorlarsa Öğrettiler insana, insan soyuna Ve tüm doğaya Güneşin altında mutlu yaşasınlar diye Değilse olur muydu yeryüzünde hayatın tadı Yaşam nasıl sürdürülür Doğada devinim nasıl sağlanırdı Her şey koşar mıydı karşıtına Karanlık aydınlığa, aydınlık karanlığa Alçak yükseğe, yüksekse alçağa Varlık yokluğa, yokluk varlığa Nasıl dönüşür dururdu Düşün ki İlk önce Promoheuse tanrılardan çalmasaydı Eros nasıl üfleyecekti kalblerdeki ateşi Gönüller nasıl tutuşacak, nasıl yanacaktı ki Olmasaydı o karşı konulmaz güç, o cevher Arzu olur muydu yeryüzüznde Canlı soyu nasıl devam edecekti Nerden sevecekti eş eşini Nerden arayıp bulacaktı ki En başta, eğer olmasaydı albenisi Arılar çiçeklere konar mıydı Ya Aphrodite getirmeseydi Dünyamızda kadın güzelliği nerden olurdu ki Nerden bulacaktı nazı, cilveyi, işveyi Kimden öğrenecek, nerden bilecekti Nasıl razı edecekti eşini Bedenler nasıl birleşecekti Sevgiyle, istekle başladı her şey O, var olmasaydı doğada Neye yarardı kelebekteki benekler Sürmeler gözlerde neye yarardı Onca kokular saçılmasa çevreye Gülleri koparmayı kim düşünürdü Kim akıl ederdi Gözler, çağıran o bakışları bilmeseydi Nasıl fethederdi gönülleri Dallar, ağaçlar çiçeklerle nasıl bezenir Dünya nasıl pembeleşir Yerküre alı al, moru mor nasıl renklenirdi Güneş Baba nasıl yakar kavururdu Bir aşk ateşiyle bütün dünyayı Tutku denen şey olmasaydı Gökyüzünde Ayhanım’ı kovalayıp durmazdı Gitmezdi ki peşinden Yerinden kıpırdamazdı, dönüp bakmazdı bile Veya istemeseydi Toprak Ana’mız İstemeseydi Kybele Hatun Şehvetle kucaklamayı Göktanrı Uranüs’ü Bulutlardan yağmur yağar mıydı Yer nasıl gebe kalıp, nasıl doğuracaktı Suya nasıl kanacaktı yeryüzü Issız akşamların göklerdeki Yorulmaksızın koşup duran kraliçesi Selene, Ayhanım, diyelim ki Tutulmasaydı Endymion’a Serer miydi gümüşümsü ışınlarını Bir halı gibi baştan başa Ovalara, çayırlara, kırlara, bayırlara Uçsuz bucaksı çöllere, sahralara O, zifiri gece karanlığında Onca yolcu nasıl yolunu bulabilirdi Kim, nereyi neyle aydınlatabilirdi Mevsim denen şey olur muydu dünyada Persephone dönmeseydi yeryüzüne Nerden görecektik karların eriyişini Baharın gelişini arkasından İzin vermeseydi yeraltı tanrısı Hades Laleler açar mıydı sevgisiz, Adonis’in kanından Nasıl kırmızıya boyardı Aphrodite’in beyaz güllerini Kim hediye ederdi Arılara, kırlara, bayırlara Doğanın bölüştüremediği al rengi? Olmasaydı, zavallı Myrrha’nın Babasına delicesine sevdası Nasl gelirdi sevişme özlemi Baharda bütün doğaya Canlılar dünyasında Coşku, cümbüş nerden olacaktı Ve peşinden yaz boyu bastıran sıcaklar Meyvaların olgunlaşması ağaçlarda Yeniden sararması yaprakların Sonbaharda nasl meydana gelecekti Haydi yükseklerden inmeseydi yere Farzet ki Aphrodite saklasaydı GÖstermeseydi aşkı Ya da Havva koparmasaydı yasak meyvayı Adem’e, ademoğullarına sunmasaydı Kendi eliyle altın tepside Olanca albenisi, olanca lezzetiyle Nerden bilecektik sevişmenin tadını Sevişme arzusu nerden gelirdi ki Buz gibi bedenlerde Nerden alevlenirdi aşkın o yakıcı ateşi Taş, toprak kurur çatlardı Kavrulur çöle dönerdi Bunca yeşillk, çiçekler, doğa Değilse Susuz neyler, nereye gider, ne yapardı Aşık olmasaydı koca nehir Sularında yıykanan çıplak kıza Akar mıydı Arethausa’nın ardı sıra Durmaksızın dolaşır mıydı vadileri, ovaları, dağları? Ekinler, otlar, çimenler suya doyar mıydı Yanıp kül olmaz mıydı onca canlı Ve Pınarlar akar mıydı gece gündüz Eğer kurtarmasaydı Nymphalar, Zeus’un kızları Bahtı kara Byblis’i İkizler aşkının zavallı kurbanı Akmasaydı gözyaşları Yalnızlık dolu dağ başlarında Çeşmeler nasıl türkü söyleyip duracaktı? Yenir miydi sıcacık bazlaması sabahların Olmasaydı Demeter Olmasaydı o güzel saçlı kadın Başındaki örgüler gibi Dolgun buğday başakları sarı sarı Süzülür durur muydu ovada Nasıl dalgalanıp duracaktı ekinler Dans edercesine bir o yana bir bu yana Çeç yığılır kalır mıydı harmanda Gökten dökülür gibi savruldukça yabayla Esen yele karşı atıldıkça Nerden olurdu onca umut Neyle doyunurdu bunca çoluk çocuk Bunca fakir fukara Nasıl son bulur sevgi denen şey, nasıl biter Evrende nasıl kaybolur Yaşanası yeryuvarlağında nasıl yitip gider Koca küre neyle durur boşlukta Sevgi denen bağ olmasa Veya Toprağın altında çürümesini Kim kabul ederdi ki Tutulmasaydı eğer Agdistis Gönül vermeseydi Midas’ın kızına Sevdası gün yüzüne döner miydi Attes’in kanından Menekşe olup biter miydi Nerden bilecekti insanoğlu O güzelim kokuyu? Nice gönül serüvenleri başladı, niceleri bitti Her anı değişen şu yeryüzünde İnip inip bu topraklarda Ne büyük aşklar yaşadı Gökyüzündeki tanrılar bile Kendilerine yakışı olmalıydı Yakışır oldu elbette Eğer SEVİŞMEK KUTSAL OLMASAYDI Onca kedere, onca eleme katlanır Onca hüzüne dayanır mıydı Öylesine büyük tanrılar bile. Ama ne yazık, elden ne gelir ki Dünya kuruldu kurulalı beri Her mutluluk, her aşkın sonu Hep acıyla bitmiş, acıyla biter Her güzel şeyin bir bedeli var İlk önce böyle başlatmış tanrılar Böyle sürüp gider Mustafa Sağlam Bir not: Sabredip, bu şiiri sonuna kadar okuduysanız teşekkür ederim. |