VUSLATIN DENKLEMİBen uzak ülkelerin şafağında bir bulut, Kafdağı’nın ardından sana varmak bir umut, Hicranın kemendiyle hiç bitmez mi efkârın? Acılarla yoğrulmak bu mu senin kararın? Gecesi uzun olur hasret kokan diyarın. Ufuklara çizilmiş, sınırsızlık hisarın, Bunca yılın acısı sızlamaz mı vicdanın? Hasretin keskin kılıç gözyaşı mı hicranın? Kadere boyun bükmüş insafından cellâdın, Geceyi sarmalayan gündüz denen vuslatın. Yalnızlık vadisinde yankılanırken sesin, Uzaklara yayılır özlem tüten nefesin, Dağlar halime acır, gözyaşı olur pınar. Sılanın yolu nerde söyle Ey ulu çınar! İçimde volkan kaynar, dışımda olsa bahar. Halime acıyarak bir yol göster Ey rüzgâr! Bulanık düşünceyle sıkıntıya karışan Yılandilli yaşamda gel gör halim perişan. Âşıkların çilesi hasrete göğüs germek, Ölürken dirilmek var, vuslata ömür vermek. Karanlıklar içinden bir huzme fışkırmaz mı? Direnen sabır taşı ayrılığı kırmaz mı? Izdıraplar denizi alır mı öfkemizi? Kara toprak kucağı sarar mı gölgemizi? Hatıran bir şarkıdır, çalar dudağımızda. Özlemin çiçek çiçek açar her bağımızda. Yoluma engel olan kuru kalabalıklar, Acılar ummanın da acır bana balıklar. Atiye uzanan el bir gün olsa bahtiyar, Vuslatın elemiyle gezerim diyar diyar. Zamanın dehlizinden elemler güne sızar. Kavuşmak hayaliyle günler uzar da uzar. An olur asra bedel, turuncu güneş kızar. Türlü tedbir alsan da takdir gelince bozar. Elest bezminden beri ararım visalimi. Harabeler içinde gönül kırık halimi, Hüznün loş burukluğu kaplar bütün tenimi, Ateşler korda yakar donarken bedenimi. Bir hayalin uğruna insanoğlu dağ aşar. Vuslatın denklemiyle âdemoğlu çağ aşar. Çileler tezgâhında örülürken kumaşım, Dağın taşımadığı yükü taşır bu başım. Bedeli ağır olur hisseme düşen aşın. Ana rahminden beri yaşam denen telaşın. Teselli makamına çıkar kara gözyaşım. Katre metanetiyle çağa uzanır yaşım. Acaba hangi dağda saklanır mezar taşım? Şu nefsi emmareyle uzar gider savaşım, İkilem yaşansa da sarılırız hayata, Ümitlerle bineriz, vuslat denen o ata. Gönlümü dağlamıştır asır süren firakın. Oturup ağlamıştır başlıyorken bu akın. Ey hasret yüklü gece! Benim ahımdan sakın. Elbet duam duyulur, şahdamarımdan yakın. Arşın ekseni titrer yükselirken figanım. Sanmayın ki unutur kayda alır cananım. Dağlara haykırılır bir gün benim fermanım. Sular yokuşa akar, dilerse “ol” Rahman’ım. Yoluna feda olsun, anım, şanım ve canım. İki cihana nazır vuslat denen mekânım. Gece perdelerini kapatınca karanlık, Damladan deryalara hüzün akar bir anlık. Ateşli bir hasretin iniltili çığlığı, Ufuklarda inleyen esintinin sığlığı, Bahar taşıyan rüzgâr şimdi nereye eser? Gurbetin kör gözleri ümidimi mi keser? Zamanın akrepleri ruhlara zehir saçar. Tarumar olmuş kuşlar, şimale doğru kaçar. Hala vuslat aşkına kuru ümit bağlarım. Gülerken özlem ile oturup da ağlarım. 28.09.2009/ANKARA Tarık TORUN |