İDAMLIK BİR MAHKUM
Bugün, sıradan bir gün;
Bugün, sırası son bulmuş bir gün... Her şey, zamanın normal seyrinde; Zaman, her şeyin son seyrinde... Bir sessizlik, bir kimsesizliktir, Her yanıma dağılıp giden. Nedir bu anne, nedir bu belirsizlik? Dört duvar arasında bir çığlıktır yankılanan, Bir hüzündür, çevremdeki yüzleri saran. Aslında biliyorum anne, biliyorum! Ve en sonunda kalemim kırılmış, Beklenen hükmüme adım adım yürüyorum... Belki bir yangın düşecek yüreğine, Belki bir feryat dolanacak sesine; Ama neylersin anne, neylersin, Kimine yaşamak düşer, ölüm kimine. Biz yarım kalmış bir hayatın Öksüz çocukları gibi her şeyden mahrumken, Ve de her günümüz bin bir esaretle geçerken, Yaşamak neye yarar, var olmak neye yarar? Evimiz yangın, adresimiz sürgün yeri, Bilmem ki tarihin hangi zamanından beri? Kardeşçe sevgiler çoğalan yürekteyken, İnan anne, elbet bir gün güneş doğacak; Ben, yorgunluğu yüzüne sinmiş bu hayatta yokken... Kimi zaman yarını kucaklamak için yaşamak gerekir, Kimi zaman da yaşamak için ölmek gerekir! Dar ağacı karşımda, zaman dukuyor mekik; Yüzüm dağlara dönük, başım dimdik... Çığlıklar atıp yüreğini dağlama; Ağlama anne, ne olur ağlama!... Süleyman ÇETİNKAYA |
Bedenini, ağır ölüm kokusu sarmış asi bir kişiliğin yaratılışıydı eser.Ayrıca sıradanlıklara başkaldırmış, sıradan bir zamanda...tebrikler...