Mühürlü Sürgün
içbükey aynalarda seyrettiğim saydam kentler kadar
yabancıyım dönemediğim kendime, ruhumda taşıdığım tüm gizlerim dağılıyor dört bir yana, sırlanmış maskeler yer değiştiriyor... orta çağdan kalma metruk zamanları yaşıyorum tarihsiz tarihlerin altına atıyorum imzamı her bir intiharımın baş harfini kazıyorum ağaçlara ve dilindeki her yemin dudaklarımda siyanür tadında yalnızlığımdan sürüldüğüm flu gelecekten dönüyorum hüzünsel geçmişin noksanlığına, mahsur kaldığım meçhulün dipsiz kuyularında... bir gölge oyunu seyreder gibi g/izledik boşluğumuzdaki sisli yansımaları sessizce, içimizdeki müphem depremlerin zeminini hazırlayan lirik yalanlara sırt çeviremedik sevgilim kutsal kitaplardan çıkarılan adlarımız gibi, takvimlerden düşen adlarımız gibi, ütopyalardan akan adlarımız gibi akıyordu zaman, çalınan yankılarımızın mühürlü sürgününde... oysa ne kadar eksilmişsek izbe göz bebeklerimizde, o kadar tamamlanabilmeliydik buğulu yalnızlıklarımızın randevusunda sevgilim akıyordu gözlerimin kadrajından yüzün, dolaşırken damarlarımda serkeş sözlerin... ben işte o anlarda eksildim hep kendimden yapıştırdım kandan seylaplar duvarlara hüznüm döküldü bileklerimden... gözlerimde gün/ahlarımla karışık kırkikindi yağmurları, hangi kahin çözebilir yüreğimin fırtınasında kalan kıyısız ülkelerimin sırrını? sevgilim ırgalanmış zaferleri bir ihanet konçertosuyla astın düşlerimin çarmıhına, acımı muttasıl kanatırken yaralarımdı ağlayan, aşka ördügüm tüm kelimelerim, buz ayazı iklimlerinde kaldı... bir keşiş gibi geçip günahlarımdan yıktın ruhumun manastırlarını hangi kahin çözebilir yüreğimin fırtınasında kalan kumdan kalelerimin sırrını? tenimde yıllardan kalma hamlesiz bir sarhoşluktun sen. eskil bir göçebe gibi masalların, destanların, tamamlanmamış çağların içinden geçerken, kaybettiğim tılsımlı hüviyetimdin sen... Esra Tekinn |
yabancıyım dönemediğim kendime,
ruhumda taşıdığım tüm gizlerim dağılıyor dört bir yana,
sırlanmış maskeler yer değiştiriyor...
Çok uzun süredir şiir okumaya ve yazmaya her ne kadar ilham ve mağdur kelimelerim içime düşsede zaman ayıramıyor ve buradan oldukça uzak kalmama sebeb olmuştur.
Dönem dönem tartışılır işte hanımlar mı yoksa erkekler mi çok iyi yazıyor diye, tarihe dönüp baktığınız zaman tabii ki erkeklerin tartışmasız üstünlüğü var Fakat son zamanlarda görüyorum ki hanımlarımızın çıtalarını oldukça yükselttiği ap açık ortada.
Gelelim şiire girişi öyle bir giriş ki nacizhane kelimelerim sanırım anlatmaya biraz öksüz kalırdı sanırım, yani o kadar güçlü ve o kadar etkileyici ki şair içindeki duyguları ve yaşadıklarını sürgüne çıkarmadan mühürü öyle bir yapıştırmış ki okudukça insanı bir sonra ki mısralara hızlı bir şekilde girişini engelleyemiyor, tamamı bütün ve etkileyici idi, başarılarınızın devamını diliyor saygı ve sevgilerimi iletiyorum tebriklerimle...