Okuduğunuz şiir 6.9.2009 tarihinde günün şiiri olarak seçilmiştir.
ŞÜKRAN AY
FITRAT-I AŞK DEMİNDE
Apaktı ay, süzüldü; ölümcül sabahlara Veballer kanardı hep, o masum günahlara Kıblegâh yâr gönlünde dönülür semâhlara Füsunkâr bakışlardan vururken kar ışığı Âmâ eder yüreği dertli aşk karışığı
Akkor yağmuru yağar kül rengi mah yüzlere Müzmin sancı doğurur hasret taşar geceye Lâhzada can sağılır, feryat sızar közlere Ömür elem eğirir düşler düşer günceye Gamsız yârin boynuna vebal yükleyemezsin Lûtfuna yok mihneti asla ekleyemezsin Gurbet olmuş kalbinde onu bekleyemezsin Lâl kesiği o dille çığlıklar arşa değer Goncada yaş demlenir baharın dönmez olur Özlem kavurur aşkla korları sinmez olur
Sarmış ışık hep cevri şavkında var zift tadı Sessiz nefes rengiyle eser ağudan sabâ Düğümlenir kalırsın, ezgindir aşkın yâdı Figanında tuz yakar yetmez gururdan aba Çığlık hicran koynunda tüm nehirler tutuşur Sırtını döner güneş kendisiyle çatışır Bilinmez bu felâket hangi vakit yatışır Sıyrılır çıkılır ya adaba kalp baş eğer Ziynet dönüşür pula yüzde nûr yanmaz olur Ve onur sarsılınca o/nur uyanmaz olur
Arzı yakmak istersin ateşe cürüm sığmaz Buzdan mihrap dikilir inler meylin zûlmette Yekten doğmak istersin güneşten zerre yağmaz Ölümsel gam ekilir, kan kusan metanette Vâcip kılınan sonla bahtına gülemezsin Dert zulası gönlünde deva ne bilemezsin Şeydâ mağduru kalple maziyi silemezsin Aslına sûret değer, tün’e esirdir seher Yâr gözünde yıkanmış yıldızlar sönmez olur Karanlığında kalmış melûn dert dinmez olur
Yalnızlığı giyinir şiirinden geçersin İliklediğin yitik, iklimsiz mevsimindir Bâkir sevdan yolunda sefilliği biçersin Sırtındaki yük yalnız, definsiz evrimindir Esneyen sabahlarda uyku felci sarıştır Yeşim göz buğusunda özlem hep yakarıştır Ayrılık bâkîdir ya ömür fâni kalıştır Fıtrat-ı aşk deminden olursun bin kez heder Umut aşk mihênginden cenneti sunmaz olur Gelecek kollarından mâtemler inmez olur
Son sözüdür bu Ay’ın el versen Azrail’e Müptelâ olmuş artık bülbül kırmızıgüle Ödül sayar kendine karşılar güle güle Vuslat bilir ki gönül bekler artık mahşerde Soluk almaksa hayat kapanır şer’den perde
28.08.2009
Şükran AY
Şiirimi günün şiiri olmaya layık gören saygıdeğer seçki kurul üyelerine yine yorumlarıyla ve puanlarıyla destek olan , olmayan tüm şair dostlarıma kalbi teşekkürlerimle şükranlarımı arz ederim.
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.
Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
FITRAT-I AŞK DEMİNDE şiirine yorum yap
Okuduğunuz şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
FITRAT-I AŞK DEMİNDE şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.
30 yaşındayım. ve hayatımda ilk kez MÜKEMMEL ile yazışıyorum şu an şaşkınlığımı bağışla. senin yarın kadar bir insanın hayatta varolacağına 1 saat öncesine kadar inanmayan biriydim. Bir mahsuru var mı bilmiyorum ama seni tanımayı şu anda her şeyden çok istiyorum. En azından gecenin bu saatinde eminim gayette dinç bir şekilde bu sitedesin, bu gecelerinin hatırı için.
sanki bir bilgisayar programıyla konuşuyor gibiyim de ondan sordum. bu arada sizin köşenizden yazıyor olmak daha rahatmış evet :-) şaka bir tarafa beni korkutuyorsunuz.
Akkor yağmuru yağar kül rengi mah yüzlere Müzmin sancı doğurur hasret taşar geceye Lâhzada can sağılır, feryat sızar közlere Ömür elem eğirir düşler düşer günceye Gamsız yârin boynuna vebal yükleyemezsin Lûtfuna yok mihneti asla ekleyemezsin Gurbet olmuş kalbinde onu bekleyemezsin Lâl kesiği o dille çığlıklar arşa değer Goncada yaş demlenir baharın dönmez olur Özlem kavurur aşkla korları sinmez olur....
Aşkın en güzel dizeleri ve de hüzün ve özlem sarılmış birbirlerine duygularınla. Şükran hanım şiiri dinlemek ve hissetmek ayrı bir duygu seliydi.....
Son sözüdür bu Ay’ın el versen Azrail’e Müptelâ olmuş artık bülbül kırmızı güle Ödül sayar kendine karşılar güle güle Vuslat bilir ki gönül bekler artık mahşerde Soluk almaksa hayat kapanır şer’den perde
Gülün karşılaması dileğiyle gül kokulu şiirinizi kutluyor başarılarınızın devamını diliyorum kaleminiz daim olsun dilinize yüreğinize sağlık .
Çok alışık olunmayan şiirleri okuduğumuzda onları daha iyi anlayabilmek, daha gerçekçi bir bakış ile inceleyebilmek için her zamankinden biraz daha fazla zaman harcamak ve daha dikkatli bakmak gerekir diye düşünürüm.
Buradaki şiir böyle bir şiir.
Bazı arkadaşlar “ efendim bu da bir hece, neresi değişik? ” Diyebilirler elbette. Ama, gerek mısra sayısı gerek kafiye örgüsü ile alışılmış bir hece şiiri olmadığını, bu tarz şiirlerin geleneksel heceden daha farklı bir ahengi sergilediğini düşünüyorum.
Evvela, yorumlar ve onlara verilen cevaplara baktığımızda kafiye anlayışımızda hâlâ yerine oturmayan ve tam anlaşılmayan konular olduğunu, kökler, ekler ve redif konusunda kafa karışıklığının sürdüğünü, yarım, tam, zengin ve tunç (bazıları tunç kafiyeyi zengin kafiye kapsamında değerlendirse de bana göre ayrı bir kafiye türüdür) kafiyelerin tam anlaşılamadığını görmekten üzülmedim desem doğru söylememiş olurum. Bu bilgilerin bir çoğu tek tıklama ile ulaşabileceğimiz bilgilerdir. Ancak, kafiye ve redif konusu karşılıklı konuşma, yazışmalarla daha iyi anlaşılabilir. Çünkü edebiyatçıların bile henüz ittifak edemedikleri bir konudur “ nereden yapılmalıdır ” konusu.
Bu konuda Hilmi beyin söylediklerinin dikkate alınmasını ancak tavsiye edebilirim!
Şiirde mısra mısra kafiyelerle değil de daha çok genel yapı ve buna paralel olarak kafiye, ses, derinlik mısra tekniği, akıcılık ve devamlılık gibi daha teknik konular hakkındaki görüşlerimi ifade etmek isterim.
Bu tür çalışmalara (Geleneksel hecenin dışında ve çok mısralı bendler ) yaklaşık beş yılını ayıran bir şiirsever olarak şu rahatsızlığımı dile getirmem sanıyorum yanlış olmayacak. Son iki yılda çok artan mısra sayıları farklı, beyitlerden oluşan ama ayrılmayarak böyle görüntü verilmeye çalışılan, şekilsel dolu ama içi boş, taklit hatta kopya birçok denemelerle karşılaştık. Şiirin gelişmesi adına bütün olumsuzluklara rağmen bunları memnuniyetle karşılamış olmamıza rağmen gerek bu tür denemelere bakış, gerekse bu tür çalışmaları yapanların dışarıya bakışlarındaki farklılık ve farklı olma olgusu işi amacının dışına çıkarmaya doğru gitmektedir sanki. Bunu doğru bulmadığım gibi tehlikeli de buluyorum.
Şiirinize gelince;
Genel şablona baktığımızda başlangıç ve final bendleri beşli, ( bunlara bend diyerek şiirden saymalı mıyız, yoksa şairenin de ifade ettiği gibi hoş geldin ve güle güle bahsinde mi değerlendirmeliyiz bilemiyorum ama) şiirin genel yapısını oluşturan dört bendin de onar mısradan oluştuğunu, beşli bendlerin; aaabb, onlu bendlerin; ababcccdee kafiye örgüsü ile sıralandığı görüyoruz.
a) Belki, ilk göze çarpan beşli bendlerin kafiye yapısından başlamak gerekir.(aaabb)
Geleneksel hecenin verdiği en önemli alışkanlık bendleri oluşturan mısra sayılarıdır. En çok kullanılan; İkili ve dörtlü, beşli ( 3+2, 4+1), altılı ( 4+2) şekliyle zihnimizde yer etmişlerdir. Ama, bir şiirin başlangıcındaki kafiye örgüsü oldukça önemlidir. Bana göre çapraz başlamayan ( dörtlü mısra sayılı bendlerde), aaab, aabb…./vs şeklindeki kafiyeler başlangıç için en azından ses ve giriş ahengi için doğru tercih değildir. Kaldı ki; siz farklı bir çalışma yaptınız. Bu çalışmada belki finalde kullanabileceğiniz bu kafiye örgüsü ile başlamanız bana göre doğru tercih değildi. Üçlü kafiye ikiden daha güçlü ses verdiği için aabbb şekliyle tercih etmeniz belki de bundan daha doğru olabilirdi.Benim tercihim ise giriş bölümü için daha alçak sesli ve düşündürücü bir kafiye örgüsüdür. Ababb, ababa, abbab, abaab.. gibi..
Ve, onlu bendlerdeki sekizinci mısrayı çıkarırsak eğer son beş mısranın kafiye yapısının bu beşlilerde olması nakış itibarıyla güzellik vermiş olsa da; ya ikili beyit veya dörtlü bir kıta ile giriş yapılmasını ya da kafiye örgüsünün değişik olmasını tercih ederdim.
Ama, bu beşlilerde öyle bir özellik vardı ki nerede ise bütün olumsuz bakışımı ortadan kaldır; Harika cinaslar! İşte bu itinanın en büyük kanıtının işaretidir.
b) Onlu bendlerin kafiye yapısı..( ababcccdee) Bu şiirdeki tasarımın en iyi tercihlerinden biri bu kafiye yapısı gibi görünüyor. Meramı en iyi ve vurgulu şekliyle anlatıp (abab) sesi yükselten (ccc) ve dinlendirip düşündüren ( d ) bu kafiye örgüsüne son iki mısra acaba ilave edilmese daha mı iyi olurdu diye düşünmeden edemedim.Bir yönden “ d ” kafiyeli mısraya genişlik vermesi ve izah etmesi bakımından faydalı olduğu düşünürken diğer taraftan; 1- Ayaklı bir görüntü vermesi bakımından sanki şiirin genel havasına ve ciddiyetine uymadığı, 2- Sekizinci mısraların şiirin bütününde kafiye olmasını unutturduğu izlenimi uyandırdı.
Ama, bu bendlerin sekizli olarak kalması ve son iki mısraların olmaması gerek şekilse gerek anlamsal olarak daha şık durabilirdi..
Bu konu görecelidir.
c) Şiir dili, mısra tekniği;
Önceki çalışmalarından da tâkip ettiğim ve dilini beğendiğim değerli şairenin bu şiirdeki şiir dili de oldukça güzel. Muhakkak ki dilin en güzel şekline ulaşmak, en düzgün ve anlamlı kelimelerle o dili şekillendirmek ve süslemek zamanın, çalışmanın ve tecrübenin getirileridir. Lakin, şunu söylemeliyim ki bu şiirde farklı olan ve daha çekici gelen zannediyorum bu şiirin üzerinde çok çalışılması, çok daha fazla özen gösterilmesidir. Mısralar arasında dolaştığımda duyguları ifade ederken sanki en doğru kelimelerin tercih edildiğini, bu şeklin oluşması için değişik denemelerden sonra karar kılındığı izlenimini aldım.
Duygular, hele hüzün yüklüyse; onları ifade etmek ve arabeske düşmeden okuyucuya yaşatmak çok kolay değildir. Bu konuda hanımlar erkeklerden daha avantajlı olsa da bu ifade biçimindeki başarıyı sadece avantaj kapsamında değerlendirmek haksızlık olur. Şaire bunu da hem narin hem etkili olmak üzere güzel şekilde başarmıştır bu şiirde..
d) ses, akıcılık, devamlılık ;
Şiiri sesli ve yüksek sesli okuduğumda şuna hayıflanmadım desem doğru olmaz; - Ne olurdu mısra içindeki ahenk zaman zaman kafiyelerde bazı sessel takılmalara neden olmasaydı “ diye.. - Bu tarz, bu kafiye sistemi ile yazılan şiirlerde her şeyi mükemmel yapmak öyle çok kolay değildir. Tuğlaları döşüyorsunuz ve aradan birini çektiğinizde iskeletteki sarsıntı küçümsenecek bir sarsıntı olmaktan çıkıyor. Mısra içinde son derece başarılı devam eden sessel ahengin bazı kafiyelerde takılması zannediyorum kafiye seçimlerinde hedeflenen vurgudan ileri gelmektedir. Kafiye demişken; bu tür şiirlerin kesinlikle yarım kafiyeyi kabul etmeyeceğini, yarım kafiyelerin bu şiirler için bir zafiyet olduğunu söylemeden de geçmek istemedim. Ayrıca, sesin akışındaki estetiğin bozulmaması ve sürekli olması için de kafiyelerin rediflerle süslenmesinin (ama redif ve eklerin zengin kafiye sanılmamasının) çok olumlu olacağını söylemeliyim.
Mısralar arası, bendler arası kopukluğun olmadığını, anlamsal düşmelerin yaşanmadığını şiirin bir bütünlük içinde başlayıp bittiğini, son benddeki mahlasın halk şirindeki mahlas alışkanlığından farklı, aynı zamanda da cinas olabilecek görüntüde ve anlamda olduğunu söylemeliyim.
Bir çok denemeye çalışanın bu tür çalışmalarda mısralar arasında kaybolup finale çıkacak yolu bulamadığını bilen ve gören biri olarak bu çalışmayı çok ciddiye aldığımı, şaireyi son derece başarılı bulduğumu ve bundan sonraki çalışmalarında bu çıtayı yükselterek ve geliştirerek daha yukarıya taşıyacağına inandığımı söylemek istiyorum.
Ciddiyetinize, emeğinize, özeninize, eser bırakma yolundaki azimli gayretinize hem Oflu olarak hem şiir sever biri olarak teşekkür ediyorum Şükran hanım.
Büyük titizlik ve dikkatle tahlil ettiğiniz eserim için verdiğiniz emek ve harcadığınız zaman öncelikle sonsuz teşekkürler ederim.
Tahliliniz bir anlamda eser üzerinde yapılan tüm yorumların ve cevaplarında incelenmesi, değerlendirilmesi niteliğinde olduğundan bu kapsamda tüm sayfayı da özetler şekildeydi öznel değerli değerlendirmenize eklenince.
Bu şiirden siz ve değerli katılımcı üstadlarımın katkılarıyla çok şey aldım.
Kişi hatadan memnun olur mu/ İnanın ilk kez yapmış olduğum hatalardan bu kadar memnunluk duydum.
Nitekim eksik veya yanlış bilgilerle körün attığı taş misali olmasından sa yıllarını şiire vermiş üstadlarımdan en doğrusunu öğrenme şansı eldettim.
Şahsınızda size ve diğer tüm yorumcu üstadlarıma, dostlarıma en candan teşekkürü borç bilirim.
Öncelikle Sayın Hilmi hocanın yorumuyla başlayan kafiye çıkmazında, sizin de verdiğiniz onayla yol buldum.Ve neyin üstünde durmam gerektiğini siz üstadlarımın altını çizerek ifade ettiğniz şekliyle daha iyi anladım.
Sonrasında bu eserde ilkini yaptığım mısra dizilişleri, kafiye örgüsü geliyor ki yorumlardan 10'lu dizenin seste ve örgüde abartılı olduğu , yada yapabilmek için yeterli düzeyde olmadığım düşüncesini kanıksattı.
Evet bir ilkti sanat yaşamımda.5'lik bölümlerle başlayıp 10'luklarla devam edip yine 5'lik bir bölümle bitirmek.
Bir yoruma cevabımda bunu latifede bulunmak maksadıyla hoşgeldin-güle güle anlamında yaptığımı söylemiştim.Pekte haksız sayılmazdım.
Çünkü şiirin ilk girişiyle, finalinin en çarpıcı ve önemli olması gerektiğine inananlardanım.
Girişte öyle bir çarpmalı ki okurda devam etmek için merak uyandırmalı,yine şiirin ana temasına dokunmalı az çok fikir vermeli.
Ortadaki bölümler bu fikrin gelişme bölümü olmalıdır.Ve final tüm düşüncenin düğümlendiği sonuca ulaşıldığı asaleti ve şairin tema hakkındaki öz düşüncesini yansıtmalı düşüncesiyle bu şekilselli yapmıştım.
Ses ve ahengin zafiyete uğradığı yönündeki eleştirinize katılıyorum. Benimde adlandımadığım , bir türlü bulamadığım birşeydi bu. Bitirdiğimde bile eseri birşeyler eksik diyordum ama bulamıyordum. İlk şeklinden bu haline gelene kadar ki geçirdiği evrelerde hep bunu aradım.Ve bilgim,tecrübem dahilinde yapabildiğim ölçüde en iyisini yapmaya çalıştım.
Bu yönde takdirleriniz için ayrıca teşekkürler ederim ki gözden kaçmadığını görmek değerlendirmede özellikle ifade etmeniz çok mutlu etti.
Şiire gerçekten gönül vermiş en iyisini yapmaya çalışan biriyim. İlk şiirlerimle bugün yazdığım şiirlere baktığınızda arada değil dağlar, bambaşka dünyalar bulacağınız bir gerçek.
Hiçbir sevda inanın bu kadar insanı değiştiremezdi.Bütün samimiyetimle söylüyorum gerçekten şiire, şiirdeki sese, ahenge aşık oldum.
Ve anlatımın duygular yoluyla en güzel, en naif şekli nasıl olur diye sürekli araştırdım,okudum, okudum ve hala okuyorum.
Okudukça ummanda bir damla bile olamadığımı anlamak varya, işte o enbüyük kamçım oluyor.
Evet yorumunuza verdiğim cevaplara devam edersek ;
Yine 10'lu mısralı bölümlerde ki 8.mısraya atıfta bulunarak olmaması gerektiğini ve sebeblerini sunmuşsunuz.Onu da açıklayayım efendim.
Bilindiği üzere özellikle hece şiirlerinde olmazsa olmazı sestir. Bu itibarla ne kadar çok notalarla oynarsam, uygun musikiyi bulabileceğime inanırım. Tabi bu ses dediysem anlamsal babda kafiye farklılığının eserde yarattığı renk ve takip eden mısrasını sorgulatan,değer kazandıran yönüde birinci sebeblerden.
Bu amaçla özellikle şiirde bütünselliği had safhada yapmak istedim. Son iki mısralarda yapmış olduğum ortak kafiyelendirmenin yanı sıra 8.mısrada da zayıf kalsada bir bağ oluşturmak istedim diğer bölümlerle. Bir anlamda şiirde anlamı tüm 10'lu bölümlerde birbirine zincirledim.
5'li bölümleri hiç saymıyorum çünkü baştan da dediğim gibi onları zaten bağımsız düşündüm farklı bir örgüde tasarladım.Ama onlarıda tam olarak bağımsız bırakmayı yine gönlüm razı olmadı cinaslarla ortak bir bağ kurarak onlarıda birbirine anlamsal, sanatsal açıdan bağladım.
Bütün çabam en güzeli icra etmekti.Gündüzümün geceme karıştığı artık neyi sildiğimi, neyi yazdığımı bile karıştırır hale gelecek kadar yoğunlaştığım ilk yazıldığı andan sonra üstünde defa kereler çalıştığım bir eserdi itiraf edeyim.
Emeğimin görülerek, anlaşılarak, anlaşılmaya çalışılarak siz değerli üstadlarımca takdir edilmesi ve eksiklerinin ,yanlışlarının bulunarak ifade edilmesi sanata duyulan saygının yanısıra şahsıma ve tüm aynı durumda olanlara da en büyük ders niteliğindeydi.
Sizler gibi üstadlarımdan aldığım feyz ve ışıkla daha iyi ,kusursuz eserlere atacağım imzama zemin hazırlayacağıma kalben inanıyorum.
Emeğinize verdiğiniz değere çok teşekkürler ederim.
Bu şiiri birkaç gün öncesinde de okudum fakat vakitsizliğim yüzünden bir şey yazamamıştım. Sanırım günün şiiri olduğu gündü. Keşke o zaman yazabilseydim ama nasip bu güneymiş diyelim…
Şiiri ilk sesli dinledim. Değişik bir ses ve tat aldığımı ifade etmeliyim. Şiiri dinlerken kulağımı aşağıda ki mısra tırmaladı ve bir köşeye de not almışım. “Sırtını döner güneş kendisiyle çatışır” acaba dedim hece mi fazla “Sırtını döner güneş kendisiyle hep çatışır” böyle okunmuş çünkü seslendirme de. Neyse ki sonra baktım mısra yerli yerindeydi. Yanlış kullanılmadığına sevindim…
Sözü fazla uzatmadan şiirin içine şöyle bir giriş yaparsak; alışılagelmiş, sıradan hece kalıbının dışında değişik bir örgüyle karşı karşıyayız. Benim de çok sevdiğim ve meramımı uzun uzadıya anlatabildiğim, 14’lü hece şiiri ve 7+7 kalıbına göre uyarlanmış. Giriş 5’li bentler ve 10’lu olarak devam edilmiş. Şiirin son’u yine 5’li bentle sona ermiş. 5’li bentlerde ki “kar ışığı - karışığı” ve “güle – güle “ cinaslarından oluştuğunu 10’lu bentler’in kendi arasında bir düzen içersinde işlendiğini görmekteyiz. Bu diziliş “ abab-ccc-d-ee “ şeklinde olduğu hemen göze çarpıyor.
Bu şiire diyeceğim tek şey; keşke 5’li bentlerle değil de 10’lu bentlerle başlanılsaydı diye düşünmeden edemeyeceğim. Çünkü giriş kısmında meramımız ne ise uzun uzadıya anlatıp diğer kısa bende geçip bunu bağlarsak daha iyi olur muydu acaba?
Son zamanlarda, bu kafiye örgüsüyle okuduğum en güzel şiirlerden birisiydi.
Dikkatiniz ve yerinde değerlendirmeniz için çok teşekkür ederim.
Evet dizelerin sıralanışı yönünde ki düşünceniz gerçekten çok güzel.
Benim bu şekil uygulamamda ki amaç kapı görevi yapsın istedim esere,
Hani misafir gelir candan bir karşılama olur, güler yüz olur, buyur edilir ya bu kapı eşiğiydi sonrasında takip eden Onluk bölümlerse ağırlanan kısımdı
Bir hoşgeldin bölümüydü ilk 5'lik ve finalde ki 5 'likte yine kapının kapanışıydı.Bu tasavvurla hareket ederek yapmıştım.
Yine seslendirmeyle - eser arasındaki çelişkiden bahsetmişsiniz evet orda bir ses sürçmesi olmuştu. seslendirmede henüz yeniyim bu tür hatalarda affınıza sığınıyorum.Dikkatiniz , beğeniniz, takdiriniz için çok teşekkür ederim.
Yalnızlığı giyinir şiirinden geçersin İliklediğin yitik, iklimsiz mevsimindir Bâkir sevdan yolunda sefilliği biçersin Sırtındaki yük yalnız, definsiz evrimindir Esneyen sabahlarda uyku felci sarıştır Yeşim göz buğusunda özlem hep yakarıştır Ayrılık bâkîdir ya ömür fâni kalıştır Fıtrat-ı aşk deminden olursun bin kez heder Umut aşk mihênginden cenneti sunmaz olur Gelecek kollarından mâtemler inmez olur
Son sözüdür bu Ay’ın el versen Azrail’e Müptelâ olmuş artık bülbül kırmızı güle Ödül sayar kendine karşılar güle güle Vuslat bilir ki gönül bekler artık mahşerde Soluk almaksa hayat kapanır şer’den perde
HARKULADE SUSTUM VE KUTLUYORUM .. YÜREGINE SAGLIK....SAYGILAR:...SEVGILER...SLM:LAR...
Şükran hanım ,şiirlere geç kalıyorum farkındayım..bazen hayatı pas geçersiniz saniye farkıyla ,kaybınızın büyüklüğünü zaman sonra anlarsınız..güzellikleri ertelememeli insan ve mümkünse doya doya yaşamalı..bugünler de öyle değil mi? Rahmetin sağanak sağanak yağdığı bu ay da dolu dolu yaşanması ve ıskalanmaması gereken bir ay..Rabbim bu güzelliklerden mahrum etmesin bizleri..
Şiirinize geç kalmışım,diyecektim ,muhayyilem beni başka yerlere sürükledi..Şiire çok kısa değineyim..aslında 1 defa 2 gün önce okudum ,dingin kafayla yazmak için yorumu ertelemiştim..bugün önce çok değerli iki üstadın (Hilmi Yazgı ve Oflu ) yorumunu okudum ..benim sadece bunların dışında ya da onlara parelel olarak söyleyebileceğim şeyler şunlar :
Okuduğum en iyi Yakamoz şiiriydi..ben bu kadar emek verdiğiniz bir şiirinize bugüne kadar belki ben rastlamadım..güzel bir hece şiiriydi ,duyguların aktarımı oldukça başarılıydı..belki 10 lu bölümler de az da olsa şiirin akıcılığında aksamalar göze çarpsa da bu şiirin güzelliğini zedeleyecek düzeyde değildi..
Sizin şiire verdiğiniz önem ve emek takdire şayan..başarılarınızın artarak devam etmesini diliyorum...selam ve dualarımla...
Yalnızlığı giyinir şiirinden geçersin İliklediğin yitik, iklimsiz mevsimindir Bakir sevdan yolunda sefilliği biçersin Sırtındaki yük yalnız, definsiz evrimindir Esneyen sabahlarda uyku felci sarıştır Yeşim göz buğusunda özlem hep yakarıştır Ayrılık bakidir ya ömür fani kalıştır Fıtrat-ı aşk deminden olursun bin kez heder Umut aşk mihenginden cenneti sunmaz olur Gelecek kollarından matemler inmez olur
Son sözüdür bu Ay’ın el versen Azrail’e Müptelâ olmuş artık bülbül kırmızı güle Ödül sayar kendine karşılar güle güle Vuslat bilir ki gönül bekler artık mahşerde Soluk almaksa hayat kapanır şer’den perde
Son sözüdür bu Ay’ın el versen Azrail’e Müptelâ olmuş artık bülbül kırmızı güle Ödül sayar kendine karşılar güle güle Vuslat bilir ki gönül bekler artık mahşerde Soluk almaksa hayat kapanır şer’den perde ************************************************* DUYGULARGÜZEL İFADE EDİLMİŞ
Son sözüdür bu Ay’ın el versen Azrail’e Müptelâ olmuş artık bülbül kırmızı güle Ödül sayar kendine karşılar güle güle Vuslat bilir ki gönül bekler artık mahşerde Soluk almaksa hayat kapanır şer’den perde
bir kaç stil karışmış kendine özgü renkli bir şiir olmuş. muhteşem anlatım çok beğendim. şiir bu kendini nasıl en iyi şekilde ifade edebiliyorsan öyle yazcan tabi kuralları bozmadan. kutlarım saygılarımla...
Sayfanıza bu üçüncü gelişim. Neden diye sorarsanız sevgili şairim. Önce hece yapısını anlamak istedim. ilk geldiğimde nasıl bir hece ölçüsüne göre yazdığınızı düşündüm. İkinci gelişimde şiirin tam içine girmek istedim ama olmadı. Öylesine düşüncelere saldıki beni. Okuduğum ilk kıtada takılıp kaldım ve diğer kıtalara geçtiğimde kendimi bulmakta zorlanacağımı düşündüm. Üçüncü gelişimde nihayet şiirn yapısınıu. neye göre ve hangi duygularla yazdığınızı ve bize nasıl bir örnek sunduğunuzu çok net anladığım için hemen yazmak istedim.
Şiirnize şekil olarak söyleyebileceğim hiç bir şey yok. Gerçek anmalda çok çok özel ve kusursuz yazılmış bana göre. Hilmi bey bir kaç yere dikkat çekmiş ama o dikkat çektiği konular şiirin akıcılığı içinde kendini kaybediyor. Belki de o nedenle kusursuz diye düşünüyorum.
Şiirnize yapılan eleştirileri de okudum. Özellikle oflu be Hilmi beyin yorumlarını ve sizin kendilerine verdğiniz cevapları.
O nedenle çok fazla söz söylemeye gerek kalmıyor.
Ben tüm kalbimle ortaya koymuş olduğunuz farklı hece yapısındaki şirinizi yürekten kutluyor. şiire başka bir bakış açısı getirdiğiniz için teşekkür ediyorum.
Şiir hak ettiğini almış. Sevgiler yüreğinize. Başarılarınızın artarak devam etmesi dileği ile
dar zamanda üç dört defa okudum şiirinizi yenilik, içerik ve emek olarak takdire şayan bir çalışma ve görüş bildirmeden geçemeyeceğim bir şiir olduğu aşikar.
iki beşli arasına dört onlu mısralarla işlenmiş kıtalar, hece şiirinde bir ilk sayılır.
giriş kıtasındaki cinas-ı merfu uygulaması ( kar ışığı / karışığı ) ve bu bölümün tam kafiye ile yazılmış olması şiirin en güzel kıtası bence.
akabindeki onlu kıtalarda ilk dörtlüklerin (abab) hece düzenininde çapraz kafiye ile yazılması; sonraki üçlü mısralarda tamamiyle redif uğulanması ve en önemlisi sekizinci mısranın diğer kıtalardaki sekizinci mısra ile kafiyelendirmek istenmesi ve ikili ayak mısralarının hem kendi aralarında hem de diğer bölümlerin ayak dizeleri ile kafiyeli olması dikkat çekiyor.
"Ziynet dönüşür pula yüzde nur yanmaz olur.... ( yan ) Ve onur sarsılınca o/nur uyanmaz olur" ......... ( yan )
ikinci onluğun ayak mısralarının kendi aralarında zengin kafiye örgüsüne hakim olması , onluklardaki en güzel bölüm olarak göze çarpıyor. diğer ayak mısraları maalesef yarım kafiye ile biraz zaafa uğramıştır.
tamamı kafiyeli olarak düşünülmüş olsa da, bence değil. ilk iki bölüm "eğ" ile tam kafiye son iki bölüm "er" ile kendi arasında tam kafiye olarak yazılmış.
ve final; gizli mahlas kullanımı ve cinas uygulaması harika ama ayak mısralarındaki kafiye uygulaması tartışılır mahşerde / şer’den perde (mahşer, perde)
serbest şiirde iç kafiye olarak çok güzel olacak bu düşünce maalesef hece kurallarına bence aykırıdir.
içerik ve şekil olarak beğeni ile okuduğum; sağlam kafiye örgüsü ile çok güzel olabilecek bir hece şeklinin ilk denemesi olması ve emeğin yerini hakettiğini düşünüyorum
merhaba ; kısa geçmek istiyorum elbette farklı görüşler olacak, hece şiirlerinde kafiye tartışmları her zaman olmuştur, kelime köklerinden oluşan emir kipleri ve redif uygulamısı hakkında görüşlerim:
"dönmez - sinmez......4 tane ses benzeşmesi var" demişsiniz
dönmek, sinmek (dön / sin) -mez olumsuzluk eki redifir "n" ile yarım kafiye
"Yanmaz-Uyanmaz ... Uyanmazın içinde yanmaz geçiyor. Tunç kafiye (Zenginden daha ileri düzeyde)"
yukarıdaki gibi -maz rediftir "yan" u_yan" üç harf benzeşimi ile zengin kafiye
"sönmez-dinmez : yine 4 tane ses benzeşmesi var. zengin kafiye"
yukarıdaki gibi -mez (olumsuzluk eki ve redif) "n" ile yarım kafiye
"değ, eğ, seh, hed, diye bir kök yoktur." demişsiniz
arşa değmek / baş eğmek fiil olduğuna göre değ / eğ elbette fiil köküdür ve „-er“ durum eki rediftir ,
"seher" ve "heder" başlı başına eksiz kelimedir ve burada "er" ek veya redif değil tam kafiyedir. bu iki kelimede kök aradığımı düşünmüyorsunuz herhalde
Değerli vaktinizi vererek irdelemiş olduğunuz eserdeki eleştirilerinize
müsadenizle cevap vermek isterim.
Birinci onlukta:
*dönmez - sinmez......4 tane ses benzeşmesi var
Dediğiniz gibi zengin kafiye.
*İkinci Onlukta :
*Yanmaz-Uyanmaz ... Uyanmazın içinde yanmaz geçiyor.
Tunç kafiye (Zenginden daha ileri düzeyde)
Üçüncü Onlukta :
*sönmez-dinmez : yine 4 tane ses benzeşmesi var. zengin kafiye
Dördüncü Onlukta
*sunmaz-inmez......burda da nispeten zengin yapmaya çalıştım ama a ve e seslileri bozduğu için dediğiniz gibi yarım kabul edilmesi lazım. Ama tümü itibariyle değerlendirdiğimizde yine en az 3 tane ses benzeşmesi var diyebiliriz.Kulağı tırmalamayan.
Bu itibarla sadece birinci onlukta zengin dediğiniz diğerlerinin yarım olmasından bahisle zaafiyete uğradığını söylediğiniz kafiyelenişte sadece son dörtlükte bunun geçerli olduğunu ifade etmek isterim.
Yine 8.Mısralardaki ortak kafiye ile ilgili olarak;
değer, eğer, seher, heder............
bilindiği üzere kafiye kökler üzerinden yapılır.
değ, eğ, seh, hed, diye bir kök yoktur.
Herbiri isimdir ve sondaki ortak olan "er" sesleri itibariyle kafiyelendirilmiştir.
Diğer hususlarda ise beğeni ve takdirinize mazhar olmak onur verdi.
Apaktı ay, süzüldü; ölümcül sabahlara Veballer kanardı hep, o masum günahlara Kıblegâh yar gönlünde dönülür semahlara Füsunkâr bakışlardan vururken kar ışığı Âmâ eder yüreği dertli aşk karışığı
Akkor yağmuru yağar kül rengi mah yüzlere Müzmin sancı doğurur hasret taşar geceye Lahzada can sağılır, feryat sızar közlere Ömür elem eğirir düşler düşer günceye Gamsız yârin boynuna vebal yükleyemezsin Lûtfuna yok mihneti asla ekleyemezsin Gurbet olmuş kalbinde onu bekleyemezsin Lâl kesiği o dille çığlıklar arşa değer Goncada yaş demlenir baharın dönmez olur Özlem kavurur aşkla korları sinmez olur
derinliği ve duygunun zirveleştiği şiirlerden biri daha ve her defasında hakkettiği yerde bulunduğunu görmek ne mutluluk verici.
hassasiyet emek samimiyetle duygularının bu denli akıcılık ve sanatıyla birleştirmek çok büyük bir yüreğin işidir tebriklerim saygılarım bu dimdik duran şiirin şairene...
On lu mısraların son iki mısrası iç kafiyeler ile sülendiği,son kıtada cinas'ın çok hoş durduğu,üzerinde dikkatlice ve büyük emek verilmiş dikkat çeken bir şiir.Seçkisini ve Şairesini can-ı gönülden tebrik ederim. Selamlar,saygılar.
Son sözüdür bu Ay’ın el versen Azrail’e Müptelâ olmuş artık bülbül kırmızı güle Ödül sayar kendine karşılar güle güle Vuslat bilir ki gönül bekler artık mahşerde Soluk almaksa hayat kapanır şer’den perde
Son sözüdür bu Ay’ın el versen Azrail’e Müptelâ olmuş artık bülbül kırmızı güle Ödül sayar kendine karşılar güle güle Vuslat bilir ki gönül bekler artık mahşerde Soluk almaksa hayat kapanır şer’den perde
...secilmemis olsaydi bile okudugum da bu benim günümüb siiri olmustu/olacakti! Bu güzel ESER'e fazla yorum yapmak istemiyorum...ne haddime..
Bundan daha güzeli olabilir mi ki? Muhteşem!!!. Kutluyor, selam ve saygılarımı sunuyorum. AYRICA ZİYARETİNİZ VE YORUMUNUZA TEŞEKKÜR EDERİM. ESENLİKLE KALINIZ.
Ramazan Alemdar tarafından 9/7/2009 5:41:48 PM zamanında düzenlenmiştir.
Bu şiir hakkında olumlu yönde söylendiği gibi olumsuz anlamda bazı şeyler söylenebilir muhakkak.
Hatta söylenmelidir de!
Söylenmeli ki; şaire ve okuyucuların içindeki şiire önem verenler ve işe ciddi olarak bakanlar bu söylenenlerden kendilerine bir pay çıkarabilsin ve ufukları açılsın.
Kafiye sistemi ve örgüsü konusunda hececi arkadaşların ne gördüklerini öğrenmek isterdim mesela. Bu tarzın akıcılığa ve sese olumlu ya da olumsuz etki yapıp yapmadığını?
Bendleri oluşturan mısra sayılarının az mı çok mu olduğunu? Yoksa tam kıvamında mı?
Şiirin giriş ve final bölümlerindeki beşli bendleri ve onların kafiye yapılarını nasıl bulduklarını?
Şiirin uzunluk ve kısalık durumunu?
Ancak bu konuları konuşabilir ve tartışabilirsek bir şiirin güne gelmesi ve çok okunmuş olmasında bir anlam olabilir. (Tebrik ediyorum bu arada)
Şairenin şiire bakışındaki ciddiyeti bildiğim için bu tür eleştirilerden ve yorumlardan rahatsız olmayacağına, kimseye kırılmayacağına ve KİMSEYİ YASAKLAMAYACAĞINA inanıyor ve güveniyorum. Hatta eminim.
Şükran hanım,
Bu şiirinizi uzun uzun incelemek istiyorum. Alışılagelmiş mısra sayısı ve kafiye anlayışını aşan ürünler daha dikkatli ve ince incelenmelidir ki; hece şiiri adına gerek açılımlar gerek bakış açısındaki şehirli farkının neler kattığı ve neleri düşündürdüğü, bu yeni bakış denemelerinin şiirselliği, ifade tekniğini oluşturan mısra tekniği ve kelime seçimlerini nasıl etkilediğini ya da etkilemediğini görebilelim..
Emeğinize, ciddiyetinize, şiir adına verdiğiniz mücadeleye teşekkür ediyorum.
Yorumlar hakkındaki düşüncelerinize yerden göğe kadar hakveriyorum.
Evet eğer burda bulunma amacımız şiirlerimizi sadece asmak ve egoyu tatmin etmekse genelinde takınılan bu tavır sonderece doğrudur.
Burda çoğumuz profesyonel değiliz. Bir anlamda adı üstünde sitemiz defter niteliği taşıyor ki defter en çok okullarda kullanılır.Eğitim amaçlı kullanılır.
Bu itibarla birbirimizin eksiğini, yanlışını, doğruları paylaşmadıktan sonra yapılan övgülerin kişiye ve sanata hiçbirşey kazandırmayacağı bir gerçektir.
Gelişime açık olan, hedefi olan her şiir yazarın bence bu noktada elini başının arasına alıp düşünmesi gerekir.Doğruyu öğrenmek kadar güzel olan ne var ki.Yalan içinde kendini kandırmaktansa doğrunun içinde yanıp küllerinden doğmak daha asil bir davranıştır.Hepsinden önemlisi kişinin kendisine ve sanata olan saygısının ifadesidir .
Bu yönde düşüncelerinizi paylaşarak duygularıma tercüman olduğunuz için çok teşekkür ederim.
Siteye geldiğimden beri işte özlediğim tablo. Nezaketle ve yapıcı bir eleştiri var. Aynı nezaketle burnu havalarda olmadan hata yapabileceğini kabul eden ve görüşlere saygı gösteren bir sayfa sahibi var. Hemen her konuda savunduğum bu idi. Öncelikle saygı... üyeler arasındaki nezaketli üslup... aşağılamadan eleştiri... eleştiriyi ağırbaşlılıkla kabullenmek...
Evet... kutlarım, tebrik, daha olmadı şiiri komple sayfaya kopyalayıp sayfanı ziyerete geldim, gel sen de bana buyur tarzı gereksiz kirliliklere teşekkür etmek kolay. Etkili yorum seçmek de kolay pohpohlanma yorumlarını ! Zor olanı kendini eleştirebileni hazmedebilmek ve sayfaya nezaketindn bir imza atmak. Şahsa saygısızlık yapmadığım halde sırf düşüncem işine gelmiyor diye engelleyenleri görmekten tiksinti duyuyorum artık !
Sn. Oflu. Öncelikle size teşekkür ederim. Eser sahibini rencide etmeyen tavrınız, nezaketli üslubunuz ve bilgilerinizi paylaştığınız için.
Sn. "YAKAMOZ* Size de, örnek olacak bu güzel duruşunuzdan ve saygılı üslubunuzdan dolayı teşekkür ederim.
Büyük titizlik ve dikkatle tahlil ettiğiniz eserim için verdiğiniz emek ve harcadığınız zaman öncelikle sonsuz teşekkürler ederim.
Tahliliniz bir anlamda eser üzerinde yapılan tüm yorumların ve cevaplarında incelenmesi, değerlendirilmesi niteliğinde olduğundan bu kapsamda tüm sayfayı da özetler şekildeydi öznel değerli değerlendirmenize eklenince.
Bu şiirden siz ve değerli katılımcı üstadlarımın katkılarıyla çok şey aldım.
Kişi hatadan memnun olur mu/ İnanın ilk kez yapmış olduğum hatalardan bu kadar memnunluk duydum.
Nitekim eksik veya yanlış bilgilerle körün attığı taş misali olmasından sa yıllarını şiire vermiş üstadlarımdan en doğrusunu öğrenme şansı eldettim.
Şahsınızda size ve diğer tüm yorumcu üstadlarıma, dostlarıma en candan teşekkürü borç bilirim.
Öncelikle Sayın Hilmi hocanın yorumuyla başlayan kafiye çıkmazında, sizin de verdiğiniz onayla yol buldum.Ve neyin üstünde durmam gerektiğini siz üstadlarımın altını çizerek ifade ettiğniz şekliyle daha iyi anladım.
Sonrasında bu eserde ilkini yaptığım mısra dizilişleri, kafiye örgüsü geliyor ki yorumlardan 10'lu dizenin seste ve örgüde abartılı olduğu , yada yapabilmek için yeterli düzeyde olmadığım düşüncesini kanıksattı.
Evet bir ilkti sanat yaşamımda.5'lik bölümlerle başlayıp 10'luklarla devam edip yine 5'lik bir bölümle bitirmek.
Bir yoruma cevabımda bunu latifede bulunmak maksadıyla hoşgeldin-güle güle anlamında yaptığımı söylemiştim.Pekte haksız sayılmazdım.
Çünkü şiirin ilk girişiyle, finalinin en çarpıcı ve önemli olması gerektiğine inananlardanım.
Girişte öyle bir çarpmalı ki okurda devam etmek için merak uyandırmalı,yine şiirin ana temasına dokunmalı az çok fikir vermeli.
Ortadaki bölümler bu fikrin gelişme bölümü olmalıdır.Ve final tüm düşüncenin düğümlendiği sonuca ulaşıldığı asaleti ve şairin tema hakkındaki öz düşüncesini yansıtmalı düşüncesiyle bu şekilselli yapmıştım.
Ses ve ahengin zafiyete uğradığı yönündeki eleştirinize katılıyorum. Benimde adlandımadığım , bir türlü bulamadığım birşeydi bu. Bitirdiğimde bile eseri birşeyler eksik diyordum ama bulamıyordum. İlk şeklinden bu haline gelene kadar ki geçirdiği evrelerde hep bunu aradım.Ve bilgim,tecrübem dahilinde yapabildiğim ölçüde en iyisini yapmaya çalıştım.
Bu yönde takdirleriniz için ayrıca teşekkürler ederim ki gözden kaçmadığını görmek değerlendirmede özellikle ifade etmeniz çok mutlu etti.
Şiire gerçekten gönül vermiş en iyisini yapmaya çalışan biriyim. İlk şiirlerimle bugün yazdığım şiirlere baktığınızda arada değil dağlar, bambaşka dünyalar bulacağınız bir gerçek.
Hiçbir sevda inanın bu kadar insanı değiştiremezdi.Bütün samimiyetimle söylüyorum gerçekten şiire, şiirdeki sese, ahenge aşık oldum.
Ve anlatımın duygular yoluyla en güzel, en naif şekli nasıl olur diye sürekli araştırdım,okudum, okudum ve hala okuyorum.
Okudukça ummanda bir damla bile olamadığımı anlamak varya, işte o enbüyük kamçım oluyor.
Evet yorumunuza verdiğim cevaplara devam edersek ;
Yine 10'lu mısralı bölümlerde ki 8.mısraya atıfta bulunarak olmaması gerektiğini ve sebeblerini sunmuşsunuz.Onu da açıklayayım efendim.
Bilindiği üzere özellikle hece şiirlerinde olmazsa olmazı sestir. Bu itibarla ne kadar çok notalarla oynarsam, uygun musikiyi bulabileceğime inanırım. Tabi bu ses dediysem anlamsal babda kafiye farklılığının eserde yarattığı renk ve takip eden mısrasını sorgulatan,değer kazandıran yönüde birinci sebeblerden.
Bu amaçla özellikle şiirde bütünselliği had safhada yapmak istedim. Son iki mısralarda yapmış olduğum ortak kafiyelendirmenin yanı sıra 8.mısrada da zayıf kalsada bir bağ oluşturmak istedim diğer bölümlerle. Bir anlamda şiirde anlamı tüm 10'lu bölümlerde birbirine zincirledim.
5'li bölümleri hiç saymıyorum çünkü baştan da dediğim gibi onları zaten bağımsız düşündüm farklı bir örgüde tasarladım.Ama onlarıda tam olarak bağımsız bırakmayı yine gönlüm razı olmadı cinaslarla ortak bir bağ kurarak onlarıda birbirine anlamsal, sanatsal açıdan bağladım.
Bütün çabam en güzeli icra etmekti.Gündüzümün geceme karıştığı artık neyi sildiğimi, neyi yazdığımı bile karıştırır hale gelecek kadar yoğunlaştığım ilk yazıldığı andan sonra üstünde defa kereler çalıştığım bir eserdi itiraf edeyim.
Emeğimin görülerek, anlaşılarak, anlaşılmaya çalışılarak siz değerli üstadlarımca takdir edilmesi ve eksiklerinin ,yanlışlarının bulunarak ifade edilmesi sanata duyulan saygının yanısıra şahsıma ve tüm aynı durumda olanlara da en büyük ders niteliğindeydi.
Sizler gibi üstadlarımdan aldığım feyz ve ışıkla daha iyi ,kusursuz eserlere atacağım imzama zemin hazırlayacağıma kalben inanıyorum.
Emeğinize verdiğiniz değere çok teşekkürler ederim.
Çok alışık olunmayan şiirleri okuduğumuzda onları daha iyi anlayabilmek, daha gerçekçi bir bakış ile inceleyebilmek için her zamankinden biraz daha fazla zaman harcamak ve daha dikkatli bakmak gerekir diye düşünürüm.
Buradaki şiir böyle bir şiir.
Bazı arkadaşlar “ efendim bu da bir hece, neresi değişik? ” Diyebilirler elbette. Ama, gerek mısra sayısı gerek kafiye örgüsü ile alışılmış bir hece şiiri olmadığını, bu tarz şiirlerin geleneksel heceden daha farklı bir ahengi sergilediğini düşünüyorum.
Evvela, yorumlar ve onlara verilen cevaplara baktığımızda kafiye anlayışımızda hâlâ yerine oturmayan ve tam anlaşılmayan konular olduğunu, kökler, ekler ve redif konusunda kafa karışıklığının sürdüğünü, yarım, tam, zengin ve tunç (bazıları tunç kafiyeyi zengin kafiye kapsamında değerlendirse de bana göre ayrı bir kafiye türüdür) kafiyelerin tam anlaşılamadığını görmekten üzülmedim desem doğru söylememiş olurum. Bu bilgilerin bir çoğu tek tıklama ile ulaşabileceğimiz bilgilerdir. Ancak, kafiye ve redif konusu karşılıklı konuşma, yazışmalarla daha iyi anlaşılabilir. Çünkü edebiyatçıların bile henüz ittifak edemedikleri bir konudur “ nereden yapılmalıdır ” konusu.
Bu konuda Hilmi beyin söylediklerinin dikkate alınmasını ancak tavsiye edebilirim!
Şiirde mısra mısra kafiyelerle değil de daha çok genel yapı ve buna paralel olarak kafiye, ses, derinlik mısra tekniği, akıcılık ve devamlılık gibi daha teknik konular hakkındaki görüşlerimi ifade etmek isterim.
Bu tür çalışmalara (Geleneksel hecenin dışında ve çok mısralı bendler ) yaklaşık beş yılını ayıran bir şiirsever olarak şu rahatsızlığımı dile getirmem sanıyorum yanlış olmayacak. Son iki yılda çok artan mısra sayıları farklı, beyitlerden oluşan ama ayrılmayarak böyle görüntü verilmeye çalışılan, şekilsel dolu ama içi boş, taklit hatta kopya birçok denemelerle karşılaştık. Şiirin gelişmesi adına bütün olumsuzluklara rağmen bunları memnuniyetle karşılamış olmamıza rağmen gerek bu tür denemelere bakış, gerekse bu tür çalışmaları yapanların dışarıya bakışlarındaki farklılık ve farklı olma olgusu işi amacının dışına çıkarmaya doğru gitmektedir sanki. Bunu doğru bulmadığım gibi tehlikeli de buluyorum.
Şiirinize gelince;
Genel şablona baktığımızda başlangıç ve final bendleri beşli, ( bunlara bend diyerek şiirden saymalı mıyız, yoksa şairenin de ifade ettiği gibi hoş geldin ve güle güle bahsinde mi değerlendirmeliyiz bilemiyorum ama) şiirin genel yapısını oluşturan dört bendin de onar mısradan oluştuğunu, beşli bendlerin; aaabb, onlu bendlerin; ababcccdee kafiye örgüsü ile sıralandığı görüyoruz.
a) Belki, ilk göze çarpan beşli bendlerin kafiye yapısından başlamak gerekir.(aaabb)
Geleneksel hecenin verdiği en önemli alışkanlık bendleri oluşturan mısra sayılarıdır. En çok kullanılan; İkili ve dörtlü, beşli ( 3+2, 4+1), altılı ( 4+2) şekliyle zihnimizde yer etmişlerdir. Ama, bir şiirin başlangıcındaki kafiye örgüsü oldukça önemlidir. Bana göre çapraz başlamayan ( dörtlü mısra sayılı bendlerde), aaab, aabb…./vs şeklindeki kafiyeler başlangıç için en azından ses ve giriş ahengi için doğru tercih değildir. Kaldı ki; siz farklı bir çalışma yaptınız. Bu çalışmada belki finalde kullanabileceğiniz bu kafiye örgüsü ile başlamanız bana göre doğru tercih değildi. Üçlü kafiye ikiden daha güçlü ses verdiği için aabbb şekliyle tercih etmeniz belki de bundan daha doğru olabilirdi.Benim tercihim ise giriş bölümü için daha alçak sesli ve düşündürücü bir kafiye örgüsüdür. Ababb, ababa, abbab, abaab.. gibi..
Ve, onlu bendlerdeki sekizinci mısrayı çıkarırsak eğer son beş mısranın kafiye yapısının bu beşlilerde olması nakış itibarıyla güzellik vermiş olsa da; ya ikili beyit veya dörtlü bir kıta ile giriş yapılmasını ya da kafiye örgüsünün değişik olmasını tercih ederdim.
Ama, bu beşlilerde öyle bir özellik vardı ki nerede ise bütün olumsuz bakışımı ortadan kaldır; Harika cinaslar! İşte bu itinanın en büyük kanıtının işaretidir.
b) Onlu bendlerin kafiye yapısı..( ababcccdee) Bu şiirdeki tasarımın en iyi tercihlerinden biri bu kafiye yapısı gibi görünüyor. Meramı en iyi ve vurgulu şekliyle anlatıp (abab) sesi yükselten (ccc) ve dinlendirip düşündüren ( d ) bu kafiye örgüsüne son iki mısra acaba ilave edilmese daha mı iyi olurdu diye düşünmeden edemedim.Bir yönden “ d ” kafiyeli mısraya genişlik vermesi ve izah etmesi bakımından faydalı olduğu düşünürken diğer taraftan; 1- Ayaklı bir görüntü vermesi bakımından sanki şiirin genel havasına ve ciddiyetine uymadığı, 2- Sekizinci mısraların şiirin bütününde kafiye olmasını unutturduğu izlenimi uyandırdı.
Ama, bu bendlerin sekizli olarak kalması ve son iki mısraların olmaması gerek şekilse gerek anlamsal olarak daha şık durabilirdi..
Bu konu görecelidir.
c) Şiir dili, mısra tekniği;
Önceki çalışmalarından da tâkip ettiğim ve dilini beğendiğim değerli şairenin bu şiirdeki şiir dili de oldukça güzel. Muhakkak ki dilin en güzel şekline ulaşmak, en düzgün ve anlamlı kelimelerle o dili şekillendirmek ve süslemek zamanın, çalışmanın ve tecrübenin getirileridir. Lakin, şunu söylemeliyim ki bu şiirde farklı olan ve daha çekici gelen zannediyorum bu şiirin üzerinde çok çalışılması, çok daha fazla özen gösterilmesidir. Mısralar arasında dolaştığımda duyguları ifade ederken sanki en doğru kelimelerin tercih edildiğini, bu şeklin oluşması için değişik denemelerden sonra karar kılındığı izlenimini aldım.
Duygular, hele hüzün yüklüyse; onları ifade etmek ve arabeske düşmeden okuyucuya yaşatmak çok kolay değildir. Bu konuda hanımlar erkeklerden daha avantajlı olsa da bu ifade biçimindeki başarıyı sadece avantaj kapsamında değerlendirmek haksızlık olur. Şaire bunu da hem narin hem etkili olmak üzere güzel şekilde başarmıştır bu şiirde..
d) ses, akıcılık, devamlılık ;
Şiiri sesli ve yüksek sesli okuduğumda şuna hayıflanmadım desem doğru olmaz; - Ne olurdu mısra içindeki ahenk zaman zaman kafiyelerde bazı sessel takılmalara neden olmasaydı “ diye.. - Bu tarz, bu kafiye sistemi ile yazılan şiirlerde her şeyi mükemmel yapmak öyle çok kolay değildir. Tuğlaları döşüyorsunuz ve aradan birini çektiğinizde iskeletteki sarsıntı küçümsenecek bir sarsıntı olmaktan çıkıyor. Mısra içinde son derece başarılı devam eden sessel ahengin bazı kafiyelerde takılması zannediyorum kafiye seçimlerinde hedeflenen vurgudan ileri gelmektedir. Kafiye demişken; bu tür şiirlerin kesinlikle yarım kafiyeyi kabul etmeyeceğini, yarım kafiyelerin bu şiirler için bir zafiyet olduğunu söylemeden de geçmek istemedim. Ayrıca, sesin akışındaki estetiğin bozulmaması ve sürekli olması için de kafiyelerin rediflerle süslenmesinin (ama redif ve eklerin zengin kafiye sanılmamasının) çok olumlu olacağını söylemeliyim.
Mısralar arası, bendler arası kopukluğun olmadığını, anlamsal düşmelerin yaşanmadığını şiirin bir bütünlük içinde başlayıp bittiğini, son benddeki mahlasın halk şirindeki mahlas alışkanlığından farklı, aynı zamanda da cinas olabilecek görüntüde ve anlamda olduğunu söylemeliyim.
Bir çok denemeye çalışanın bu tür çalışmalarda mısralar arasında kaybolup finale çıkacak yolu bulamadığını bilen ve gören biri olarak bu çalışmayı çok ciddiye aldığımı, şaireyi son derece başarılı bulduğumu ve bundan sonraki çalışmalarında bu çıtayı yükselterek ve geliştirerek daha yukarıya taşıyacağına inandığımı söylemek istiyorum.
Ciddiyetinize, emeğinize, özeninize, eser bırakma yolundaki azimli gayretinize hem Oflu olarak hem şiir sever biri olarak teşekkür ediyorum Şükran hanım.
onluklar bence biraz fazla gibi kıtaların 5+10+10+5 olarak ve aynı hece düzeni ile zengin veya tam kafiyeli çalışmaların zamanla tutacağını düşünüyorum.
ayrıca; girizgah ve finalde cinas uygulamalarının şiire çok hoşluk getirdiğinide sölyemeden geçemeyeceğim.
Sn. Oflu... Değerli Sanatkâr Değerli bilgilerinizden yararlanıp bir şeyler öğrenme, kazanma adına sizden bir ricada bulunayım. Mümkünse bu şiir hakkındaki incelemeniz bittiğinde gözlemlerinizi yine bu sayfada bizlerle paylaşırsanız "kutlama adına değil de" gerçek şiir gönüllüsü olarak gelen kişilere ışık tutmuş olursunuz. Bilmemek ayıp değil, öğrenmemek ayıp derler. Bilmeyen olarak bilenin paylaşımından memnun olacağımı ifade edeyim.
Eser sahibine de emeği için teşekkürümü iletiyorum...
Yorumunuzda olumsuz eleştirilerde olabileceğinden bahsetmişsiniz kesinlikle katılıyorum.Güzellik ve beğeni kavramı kesin kat-i kurallar haricinde tutulduğunda görecelidir.
Bunun yanında sizinde ifade ettiğiniz gibi dize sayılarında ve kafiye örgüsünde ilk kez yapmış olduğum bir denemeydi.Açık olmak gerekirse sesin ayarlanmasında zorlanmadım desem yalan olur.
10'lu dizelerden oluşan bölümlerde aynı giriş ve finalde ki 5'li dizelerden oluşan bölümlerde farklı bir kafiye örgüsü kullandım.
Belki tekniksel anlamda bütünsellik açısından baktığımızda farklı kafiye örgülerinin kullanımı alışagelmiş kurallar dahilinde ters görünsede şiirin uzun soluğunun göz önüne alındığında farklı bir yapılanmanın göze batmayacağı gibi renk katacağını düşündüğümden bu şekilde yaptım.
Yorumunuzda birde anlatımdan dolayı "şehirli farkı " diye bir ibare kullanmışsınız bunu tam olarak anlayamadım. bağışlayın ne olur.
Şehirli , köylü, burjuva, genelde bu ayrım edebiyatta divan edebiyatıyla, halk edebiyatı alanında yapılmış bir tanımlamaydı.
Okumuş şairler farsça,arapça eğitimi aldıklarından aruz vezniyle yazdıklarında köyde, kırsal kesimde okuyana hitap edemediklerinden şehirli şair gözüyle bakılıyordu.Elinde sazı kırahatnelerde, meclislerde söyleyen halkın şairi ise köylü olarak adlandırılıyordu.
Belki bugün çağdaş şiirde imgesel serbest şiirde ki anlatımın heceye yansımasını kastettiniz.Bunu da ben edebiyat adına bir geliştirme çabası olarak adlettiğimden yaptım.Farklı bir soluk, farklı bir renk, farklı bir dokunuş.
Ama bunları yapmaya çalışırken hiçbir zaman şiirin ana kurallarına riayetten vazgeçmedim.Kendi içinde dokusal ve kısım farklılıkları yarattım.
Bir anlamda modern serbest şiirin omurgasını, klasik şiirin teknik omurgasıyla birleştirdim.Daha güçlü yıkılmaz ve farklı bir soluk getirmekti amacım şiire.
Evet dediğiniz gibi sayın hocam bu konuların açılım tartışalım, iyiyi, doğruyu hep birlikte müşaahade edelim ki şiirimiz adına en güzeli bulalım.
Her zaman makul ve yapıcı eleştiriye açığım.Bunu da vesilenizle ifade edeyim.Bu şiirimizi daha iyiye götürmeye araç olacaksa,ilerlemimizi sağlayacaksa başımgözüm üstüne derim.
Son sözüdür bu Ay’ın el versen Azrail’e Müptelâ olmuş artık bülbül kırmızı güle Ödül sayar kendine karşılar güle güle Vuslat bilir ki gönül bekler artık mahşerde Soluk almaksa hayat kapanır şer’den perde ************************************************** Söz biter, dil, konuşur, Dil susar, el konuşur. El durur, dilhun durmaz, Şiir böyle oluşur... Teknik tüm vasıflara haiz, nefis bir emek ürünü... Seçkilerinizi ve yüreğinizi kutluyorum.
Son sözüdür bu Ay’ın el versen Azrail’e Müptelâ olmuş artık bülbül kırmızı güle Ödül sayar kendine karşılar güle güle Vuslat bilir ki gönül bekler artık mahşerde Soluk almaksa hayat kapanır şer’den perde =================================== Değerli Şaire, Günün şiiri olmaya gerçekten layık çok güzel bir şiirdi. Yüreğinize sağlık. Saygılarımla ..
Son sözüdür bu Ay’ın el versen Azrail’e Müptelâ olmuş artık bülbül kırmızı güle Ödül sayar kendine karşılar güle güle Vuslat bilir ki gönül bekler artık mahşerde Soluk almaksa hayat kapanır şer’den perde
sadece şunu söylemek istiyorum değerli dostum önce ki şiirlerinize bakarak çok şeylerin değiştiği aşikar görüş açınız kelime dağarcığınız ve şiire gösterdiğiniz önem çok fazla takdirlerimi sunuyorum,sevgiler....
Böyle emek dolu ve böyle içten bir şiiri burda görmek gerçekten çok çok güzel...Defalarca okunası güzellikte bir yetenek icraası.Tebrikler,teşekkürler değerli kaleme.
şiirin harıka olduğu yapılan yorumlardan zaten belli oluyor birde yanına takılan kurdale çok daha güzel olmuş kutlarım bu mükemmel şiiri yazdıran yüreğine yazan ellerine sağlık dilerim sevgiler başarıların daim olsun
Son sözüdür bu Ay’ın el versen Azrail’e Müptelâ olmuş artık bülbül kırmızı güle Ödül sayar kendine karşılar güle güle Vuslat bilir ki gönül bekler artık mahşerde Soluk almaksa hayat kapanır şer’den perde =======
Son sözüdür bu Ay’ın el versen Azrail’e Müptelâ olmuş artık bülbül kırmızı güle Ödül sayar kendine karşılar güle güle Vuslat bilir ki gönül bekler artık mahşerde Soluk almaksa hayat kapanır şer’den perde
Günün şairini ve şiirini yürekten kutluyorum. Saygı ve selamlarımla.
Yalnızlığı giyinir şiirinden geçersin İliklediğin yitik, iklimsiz mevsimindir Bakir sevdan yolunda sefilliği biçersin Sırtındaki yük yalnız, definsiz evrimindir Esneyen sabahlarda uyku felci sarıştır Yeşim göz buğusunda özlem hep yakarıştır Ayrılık bakidir ya ömür fani kalıştır Fıtrat-ı aşk deminden olursun bin kez heder Umut aşk mihenginden cenneti sunmaz olur Gelecek kollarından matemler inmez olur
Son sözüdür bu Ay’ın el versen Azrail’e Müptelâ olmuş artık bülbül kırmızı güle Ödül sayar kendine karşılar güle güle Vuslat bilir ki gönül bekler artık mahşerde Soluk almaksa hayat kapanır şer’den perde
Harikaydı şükran hanım özel seçkiyle de olması gereken en güzel şekilde yerini almış zaten, emek dolu dizelerinizi yürekten kutluyor ve alkışlıyorum sevgilerimi sunuyorum...
Diğer şiirlerine baktım da sevgili Şükran, ilk kez dinliyorum sesinden... meğer daha önceden de varmış, kaçırmışım :( sanırım gerilerde kaldıklarından yine de kendimi affetmeyeceğim ki kalemini çok sevdiğim nadide kişilerdensin...
ömür elem eğirir...... ah hem de ne.......
mükemmel dizeler, anlamın ayyuka çıktığı kutluyorum sonsuz kez, seçkiye son derece yakışan harika bir şiir ve seslendirme var olasın şairem, nur ol........
MUHTEŞEMM DESEM AZMI DERİM ACABA... YİNE USTA BİR KALEM ,YİNE MUHTEŞEM BİR YÜREK. ÇOK AMA ÇOK GÜZELDİNİZ ŞAİREM... HER DEFASINDA OLDUĞU GİBİ. HAKETTİĞİ YERİ ALMIŞ. KUTLUYORUM EN TEMİZ DUYGULARLA...
hasret kaya tarafından 9/7/2009 1:09:15 AM zamanında düzenlenmiştir.
hep okurdum bu güzel sayfayı bu sefer güzel sayfanın sahibesi güzel sesinden dinledim dizeleri yürek sesi dillenmiş ..mükemmelsin sevgili şaire kutlarım selamlar sevgiler
Sarmış ışık hep cevri şavkında var zift tadı Sessiz nefes rengiyle eser ağudan saba Düğümlenir kalırsın, ezgindir aşkın yâdı Figanında tuz yakar yetmez gururdan aba .......HARİKASIN ŞÜKRAN HANIM HARİKA...
bayılıyorum bu sayfada şiir okumaktan.gerçekten emek vererek yazıyor bu kalem.şiirin emek olduğunu iyi bilen bir şair...her emeğin bir değeri vardır elbet...bu usta şairi yürekten kutlamakta gerek...
Tarihte de günümüzde de hep aynı soru dolaşır durur "şiir nedir?" Bana göre tek cevabı var, şiir gönül telini titretendir... Bun başaran kalemler varlıklarını tarihe kazıyorlar başaramayanlar zaten her zaman yok oluyor. Hülasa; Gönül telimi titreten şaire selam olsun, var olun.
Yazması çok zahmet gerektiren bir hece şiiri, elli satırlık bir eser.Benim gibi hece şiirlerine yeni ısınmaya başlamış biri için ders niteliğinde adeta, tekrar tekrar okudum. Hem duygularınızı belli bir kalıbın dışına çıkmadan yazacaksınız, hem bugüne kadar yazılmış eserler arasında özgün bir yere sahip olacak hem de bu dev eser okuyucu sıkmayacak ve üstelik okuyucu şairin kaleminden akan duygu selinden nasibini alacak. Bu eser hepsini içinde barındırıyor.Sadece teşekkür ederim bunu bizlerle paylaştığınız için.
Hayırlı Ramazanlar . İyi Akşamlar . Merhaba Şükran Hanım
Evvela şiir emek ürünüdür.Ciddiye alınmalıdır.Günübirlik kaygılarla şiir yazılmaz.
Şiir asma konusunda aceleci biri olarak bunun zararlarını çok fazla yaşadığım için bunu söylemek istedim.
Bir görüşe göre düz yazıya çevrilemeyen İfadeler şiir kapsamına girer.
Kelimelerin kifayetsiz kaldığı söylense de şair kalp dünyasında çok iyi bir seyyah olup incileri gün ışığına çıkarabilir.
Bunun için çok sıkı çalışmalı aklını gönlünü açık tutmalıdır.
Güzel bir şiir okumanın mutluluğuyla genel olarak şiirle ilgili düşüncelerimi paylaşmak istedim.
Sizin şiirinizle ilgili gerek içerik gerekse teknik anlamda söylenecek çok şey var.
Hüzün şiire nakış nakış öyle güzel işlenmiş ki hüzzam bir şarkıda geçen kırık bir aşk hikayesinin şairin ifadesiyle” Fıtrat-ı Aşk Deminde “tezahürüydü adeta.Dert söyletir aşk inletir hesabı şiirin genelinde hakim olan bu hüzün armonisinde esasen kulağa çalınan öyle farklı nağmeler var ki insan kulak verip bu altın şarkıları duyduğu vakit aşığın neden kendine neden eziyeti reva gördüğünü daha iyi anlayabiliyor.
Şiiri teknik anlamda incelediğimizde beşlik bir bentle başlayıp yine beşlik bir bentle şiirin bitirildiğini görüyoruz. Diğer bentlerin ababcccdee şeklinde kurulan bir kafiye örgüsü görülüyor. Ayrıca her bentin son iki mısrası şiirin bütününde ayak olarak uygulanmış. Gerek ölçüye gerek duraklara ve en önemlisi şiirin içeriğine anlamına gösterilen hassasiyet ne kadar değerli. Şiirin ilk beşliğinde ilk göze çarpan son kısımda güzel cinas.Daha çok zengin kafiyelere rastladığımız şiirde dile pelesenk olmuş ifadelerden kaçıldığını görüyoruz. Zaten şair şiirin sonunda soyadını mahlas olarak öyle güzel kondurmuş ki bu imza göz alıcıydı doğrusu. Şiirin güzelliği şiire bir baştan bir sondan tekrar değerlendirme ihtiyacı doğuruyor. Şiirde ilk ve sonda yapılan beşlikler her ne kadar benim tercihim olmasa da şairin şiirdeki tasarımı genel olarak çok güzel. Bentlerin bu şekilde yapılan kafiye örgüsü şiirin sesini bana göre çok güçlendirmiş. Üzerinde çok konuşulabilecek bu değerli şiirle ilgili görüşmelerimi kısa keserek sayfanızdan ayrılıyorum. Umarım bu değerli çalışma hak ettiği yeri alır.
Saygılarımla…
muratcanbolat tarafından 9/6/2009 9:53:16 PM zamanında düzenlenmiştir.
Son sözüdür bu Ay’ın el versen Azrail’e Müptelâ olmuş artık bülbül kırmızı güle Ödül sayar kendine karşılar güle güle Vuslat bilir ki gönül bekler artık mahşerde Soluk almaksa hayat kapanır şer’den perde
mükemmel bir siirdi yürevin var olsun tebrikler sevgiler.
Son sözüdür bu Ay’ın el versen Azrail’e Müptelâ olmuş artık bülbül kırmızı güle Ödül sayar kendine karşılar güle güle Vuslat bilir ki gönül bekler artık mahşerde Soluk almaksa hayat kapanır şer’den perde
Bu şiiri yazan kalemi ve kaleme güç veren yüreği kutluyorum. Sayğılar