Gülleri bile kıskandırırdı gülüşün.. Ki ben o gülüşü görmek uğruna sermiştim tüm varlığımı...
Ama bilemedin
Bir yarayım şimdi Dokunduğunda kan gölüne dönen Nasırlaşmış bir yüreğin son çırpınışındayım Kör ettiğin bir çift gözle bakınmaktayım
Ve dillerim lal Suskun dudaklarda dökülmeyi bekleyen son dizelerdeyim
Zamanın ayak uydurduğu bir kovalamacanın baş kahramanları Bir hikayenin eskimeyen iki siması...
Rüzgara asi gelen bir duvar Aciz bedende dile gelen çaresiz itiraflar İçinde kaybolan binlerce yalanın eşiğinde Kendini boşluğuma bırakan ürkek bir kahraman
Duruyorsun işte karşımdasın
Şimdi hesaplaşma zamanı Terki diyar hayallerin içinde ben Darmadağın yerle bir ümitlerin savurduğu Rüzgarın asaletine hayran Ardımda sonbahar hırçınlığıyla hesap sormakta Dallarımdan düşen sarı yapraklar adına
Yeşerttiğim bir kuru yapraktın oysa Rüzgarım dokunduğunda nazlı nazlı savrulan...
Şimdilerde yokluğumun esaretinde Bir çift sözüme hasret, Ayaklarında prangalar..
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.
Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Hoşçakal... şiirine yorum yap
Okuduğunuz şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Hoşçakal... şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.
Şimdi hesaplaşma zamanı Terki diyar hayallerin içinde ben Darmadağın yerle bir ümitlerin savurduğu Rüzgarın asaletine hayran Ardımda sonbahar hırçınlığıyla hesap sormakta Dallarımdan düşen sarı yapraklar adına
Yeşerttiğim bir kuru yapraktın oysa Rüzgarım dokunduğunda nazlı nazlı savrulan...
Şimdilerde yokluğumun esaretinde Bir çift sözüme hasret, Ayaklarında prangalar..
Gökyüzünü şahit tutarken sevdana Yıldızlara umutları serpiştirirken teker teker Gömüyorum seni zifiri karanlığıma, Damla damla kanayan gözlerimle birlikte
Ve kanlı bir çarşaf giydirdim Vuslata dair tüm hayallerime...
Hoşçakal sevdam..
Gerçekten şaiirsiniz..Sizden böyle ve daha güzel sayısız şir beklemek hakkımız..bunu her mısradan anlamak için şiire sevdalı olmak yeter. tebrik ederim..size ulaşmak istedim başaramadım.. mesaj kapınız kapalı... selam üzerinize olsun.
hacı ali tarafından 4/7/2010 5:54:46 PM zamanında düzenlenmiştir.
Yine aci ve ne yazikki ayni son her gercek askta oldugu gibi tek bir fark bu sevdayi gercekten seven gögüslemis, fedakarca hosca kal demis. Yazdiklarinla kabuk tutmus yarami destin acitsada canimi yinede güzel cünki ask yarasi, yarasi bile deger. Yüregin hos acidan mahrum kalsin arkadasim, tebrikler.
unutamadığım..ver elini yeniden.. başlayalım bir daha hayata (yeniden doğmuş örneği) ve sevgiye, umuda, aşka.. hem hoşçakal demenin sırası değil şimdi.. ve çoktan geçti..
inan ki geçti..
affedecek misin? // [federal 89]
federal 89 tarafından 11/26/2009 3:14:37 PM zamanında düzenlenmiştir.
Şimdi hesaplaşma zamanı Terki diyar hayallerin içinde ben Darmadağın yerle bir ümitlerin savurduğu Rüzgarın asaletine hayran Ardımda sonbahar hırçınlığıyla hesap sormakta Dallarımdan düşen sarı yapraklar adına
Yeşerttiğim bir kuru yapraktın oysa Rüzgarım dokunduğunda nazlı nazlı savrulan...
Şiir kendini fazlasıyla anlatıyor..Müthiş bir duygu yoğunluğu yaşadım dizelerinizde...Bugün okuduğum en güzel serbest şiirlerden biriydi..Kaleminizi yürekten kutluyorum, daim ola
Giden bende değildir.. bende hiç olmamıştır, hiç kalmamıştır yüreğimde.. Zamanı işgal etmiştir nefesiyle.. Elininde tersiyle itmiştir sevdayı. Kazancı kaybedeni olmayan bir oyun bir savaş bir ömür.. hayatımızdan hatıralar geçidi aşk.. sonu mutluda bitse.. mutsuzda.. sevgimle
İzafi tarafından 9/20/2009 10:37:35 AM zamanında düzenlenmiştir.
Gökyüzünü şahit tutarken sevdana Yıldızlara umutları serpiştirirken teker teker Gömüyorum seni zifiri karanlığıma, Damla damla kanayan gözlerimle birlikte
Ve kanlı bir çarşaf giydirdim Vuslata dair tüm hayallerime...
Hoşçakal sevdam..
Harika dizeler okudum sayfanızdan.. "Hoşca kal sevdam" sevgimiz çıkmaza uğradığında çoğumuz bu değimi kullanırız..yine bir çoğumuz bu sözün altında kalırız.Başaramayız, sevda gelirken bize sormuyor veda edene de izin vermiyor..Keşke söylendiği kadar kolay olsa veda etmek.. Yüreğine sağlık şairim, sen zor olanı seçmişsin.. Dilerim başarırsın..
öpüyorsam ayrılığı gözünden söküyorsam yüreğimi göğsümden geçiyorsam gözlerinin içinden sana olan sevdamdandır bilesin geçiyorsam bir çiçeğin özünden sana olan sevdamdandır bilesin
meğer ne yalnızız insan olmuşsak yaprak gibi dalda sessiz solmuşsak yeri gelmiş acıya da gülmüşsek sana olan sevdamdandır bilesin yeri gelmiş ayrılığa gülmüşsek sana olan sevdamdandır bilesin
biliyorum sen yine parmak uçlarında üşüyorsun. aramızda kıvrılıp yatan uzaklığa inat, ayaklarınla kasıklarımın kasırgasını, ellerinle yüreğimde yaktığın ateşi düşlüyorsun. sularımız sızıp karışıyor ay karanlıkta ve çırılçıplak bir ırmağa dönüşüyoruz yatağımızda. apansız pencerende gülümsüyor güneş, ne güzel! bütün parmakların tıkır tıkır işliyor. iştahla biliyorsun, yaşamaktır aşk geceyle gündüzün sessiz geçişimidir bir uyku boyunda delice bir yangın parmaklarının buzulunda ah şahrud, her yerimiz nasıl da şaşırıp kalmaya istekli!
karşılıksız sevebilmekse sevda gerçek seven küle dönmüş her çağda elim kolum bağlanmışsa kıyında sana olan sevdamdandır bilesin seydunayım gebermişsem kıyında sana olan sevdamdandır bilesin
Tarihten iki ayrı coğrafyaya damlayan İki ayrı yürekte durmadan kanayan Seyduna’yla Şahrud Yüreklerin akarken bıraktığı izi Birbirlerinin gözlerinde aradılar. Yoktu. İki iklim farkıydılar Ne zaman göz göze değseler Yangın çıkmayacak denli uzaktılar. Yalnızca aynaların dökülen sırrına yansırdı Üçüncü bir kente düşmüş suretleri
Şahrud gökyüzü geliniydi. Yüzüne bulut inse dolardı masal gözleri. Bir solukluk rüzgarda bile Usul usul kanardı gelincik bedeni.
Seyduna yeryüzü cehennemi. Ölüm, çağrılı uçurumlarda sınardı sevdasını Yalnız ufuk çizgisinde buluşurlardı, Onu da güneş günde iki kez ateşe verirdi.
İki iklim ayrıldılar. “Ya Şahrud!” dedi Seyduna “Gözlerime mermi diye sevdanı sürdüm. Ardına bakma, gözyaşımla vurulursun. Su gibi git.”
Şahrud’un yüzüne keder mayın gibi durdu. Ve zaman gözlerinin su yeşilinde kuruldu. Hüzün bir Buda heykeli gibi çırılçıplak, Yüzlerine oturdu.
Rivayet odur ki, Şahrud vardığı denizlerde hala Seyduna türküleriyle uyanmakta, Seyduna, Şahrud’un gözlerinden kalan Masalla yaşlanmakta.)
(biliyorum! sen yine parmak uçlarında üşüyosun,aramızda kıvrılıp yatan uzaklıga inat,ayaklarınla kasıklarımın kasıgasını,ellerinle yüregimde yaktıgın ateşi düşlüyorsun.sularımız sızıp karışıyor ay karanlıkta ve çırıl çıplak bir ırmaga dönüşüyor yatagımızda apansız,parmakların tıkır tıkır işliyor iştahla,biliyorsun yaşamaktır aşk, geceyle gündüzün sessiz geçişimidir bir uyku bogazında,DELİCE BİR YANGIN PARMAKLARININ BUZULUNDA........)
Hasretler ayrılıkla başlar Yanar yürek sessizce ağlar Bütün anılar canlanıverir Sanki hiç bitmemişler gibi Yolu gözlenen giden sevgili Sanki geri dönecekmiş gibi
İçin için har gibi Kaplar bütün benliğimi Bir garip olursun bunun ardından Bazı bir rüzgar gibi Eser ayrlık yeli Giden sevgilinin ardından
Önceleri sessizdir ayrılanlar Mutluluğu başka yerde ararlar Oysa geçen günlere yakınırlar Ayrılıktır bu çeken anlar
Haluk LEVENT
...
Bırak ellerimi..
Gökyüzünü şahit tutarken sevdana Yıldızlara umutları serpiştirirken teker teker Gömüyorum seni zifiri karanlığıma, Damla damla kanayan gözlerimle birlikte
Ve kanlı bir çarşaf giydirdim Vuslata dair tüm hayallerime...
Hoşçakal sevdam..
EsRa...
...
bilmezdim ben ağlamayı..bilmezdim hüznü..sen öğrettin!..be sevgilim..sevgilim,canım benim..
sensiz geçen bir günün sonuna yaklaştım yine..ve yine tüm dünyam başıma yıkıldı..yine ellerim boş..yine gözlerim ıslak..bak yine ağlıyorum
gözyaşlarım yalnızca ikimiz için akıyor..geride bıraktığımız o düşsel sevgilerle dolu günler için akıyor..ve ben artık hayatın sen olmayınca - bir hiç - olduğuna inanmaya başladım
ne zormuş be sensizlik..ne zormuş sevgisizlik..ve bu ne yaman bir acı..çekmeyen bilmez!
...
Sen yoksun şimdi uzaktasın biliyorum Sen dön gel geri hasretinden ölüyorum Sen beynimdesin hep bendesin benimlesin Sen benden uzak o yerlerde kiminlesin?
Sen bak yüzüme gör halimi anla beni Sen duy sesimi hala seviyorum seni Sen dön gel geri koş gel geri benimle kal Sen sakın deme bana bir daha-hoşçakal-
medeniyet M.A
...
Giden sevgilinin ardından ilk hissedilen duygu belki de “yok canım biz sadece tartıştık, daha önceleri de hep böyle tartışırdık zaten ama biz ayrılamayız, henüz ayrılık vakti gelmedi…” diye mırıldanmak olur içinden. Zaman geçer oyalanılacak şeyler bulunur, “e daha yeni tartışmıştık üstünden biraz vakit geçsin o beni arar ya da ben ararım barışırız” şeklindeki iç konuşmalara yerini bırakır. Bu arada hiç bir şey olmamış gibi davranılmaya devam edilir. Henüz pes etme zamanı gelmemiştir…
Aradan geçen günlerin zamanı arttıkça bu iç konuşmalar yerini “eee n’oldu şimdi bitti mi?” şeklini almaya başlar aynanın karşısında. Telefonun susmak bilmez. Her defasında işte arıyor diye heyecanın tavana vurduğu anlarda arayanın bir başkası olduğu görüldüğü an “offf” diyerek açılır telefon. O aramaz. Artık bitmiştir gerçekten, anlarsın. “Bu defa gerçekten bitti” denir anılar gözünün önünde canlanırken bir bir. İnadına çalar en afili şarkılar. Hepsinde de o vardır tabi. Ondan bir şeyler.
Bu bazen siz bazen de karşınızdakidir. Verilecek en doğru karar gitmekse eğer, iki tarafta buna saygı göstermelidir. Giden siz değilseniz ve o hala seviliyorsa, ne kadar saygı gösterirseniz gösterin, ne kadar "peki, git!" derseniz deyin, bu içinizdeki acıyı hafifletmeye asla yetmez. En doğrusu hiçbir şey olmamış gibi hayata kaldığı yerden devam etmeye çalışmaktır. İçinizde kopan fırtınalar sadece sizinle alakalıdır ve öyle kalmasına özen göstermek akıllıca olur. Zaman gene her şeyi yoluna koyacaktır. Rüyanızda onu gördükten sonra sabah hala ona aşık uyanmanız, bedenlerinizin olmasa da ruhunuzun ruhuna sımsıkı sarılması, kendinizi bilinçli olarak soktuğunuz bunalım bu surecin parçalarıdır ve yaşanmaları gerekir. Zaten bunları yaşamıyorsanız, "ben unuttum hepsini, her şeyi, çok da önemli değildi" diyorsanız ortada büyük bir sorun var demektir. Ya çok sevdiğinizi zannedip hiç sevmemişsinizdir sadece kendinizi kandırmışsınızdır ya da yaşadığınız onca şeyi yalanlamaya çalışıyorsunuzdur ki ikisi de birbirinden kötüdür, hiç üzerinde konuşmaya değmez. İnancınızı kaybettiğinizde, umudunuzu yitirdiğinizde gitmiştir ancak...
Bir şeyler koymaya başlar ama ne? Artık ona dokunamayacağını bilmek mi daha çok koyar, başkalarının dokunacağını bilmek mi. Gözünden sakındığın sevgiline. Artik sevilmemek! Hala seven için çok zor. Düşüncesi bile ağır...
Bu durumda başkalarının mutsuzluklarını örnek verenleri dinlemezseniz bile hem bana ne ki elalemin mutsuzluğundan, bak bir sürü ayrılan var hem daha kötülerini yaşayanlar da var, bana ne? Yalnız unutulmaması gereken bir şey vardır ki o da şudur: “Bu kaybedeni kazananı olan bir maç değildir! Kaybeden geride kalan da değildir! Kaybeden siz’sinizdir. Bir daha geri gelmeyecek ama yaşanılması için ömür adanmış ilişkinizdir.
Özgürlüğün sınırı vazgeçebilme noktasıdır, hayatta neyden vazgeçemiyorsan o konuda özgür değilsin. Vazgeçebilecek gücün olsun ama vazgeçme!!!
Bir kere gitmişse; Bin defa kalsa kar etmez. Gidişinde kilitli kalır yürek. Bin defa dönse, Hala gidişine yazılır tüm cümleler…
Bir aşk için yapabileceğin her şeyi yaptığına inanıyorsan ve buna rağmen hala yalnızsan, için rahat olsun. Giden zaten gitmeyi kafasına koymuştur ve yaptıkların onun dudağında hafif bir gülümseme yaratmaktan başka hiçbir işe yaramayacaktır. Sen kendini paralarken o her zaman bahaneler bulmaya hazırdır. Hani ağzınla kuş tutsan "Bu kuşun kanadı neden beyaz değil?" diye bir soruyla bile karsılaşabilirsin… İki ucu keskin bıçaktır yani…
Yaptıklarınla değil yapmadıklarınla yargılanırsın her zaman... Bu mahkemede hafifletici sebepler yoktur. İyi halin de cezanda indirim sağlamaz. Sen, “Ama senin için şunu yaptım” derken o, “şunu yapmadın” diye cevap verecektir ve ne söylersen karşılığında mutlaka başka bir iddiayla karşılaşacaksındır.
Üzülme, sen aşkı yaşanması gerektiği gibi yaşadın. Özledin, içtin, ağladın, güldün, şarkılar söyledin, düşündün, şiirler yazdın. “Peki o ne yaptı” deme. Herkes kendinden sorumludur aşkta. Sen aşkını doya doya yaşarken o kendine engeller koyuyorsa bu onun sorunu. Bir insan eksik yaşıyorsa ve bu eksikliği bildiği halde tamamlamak için uğraşmıyorsa sen ne yapabilirsin ki onun için?
Hayatı ıskalama lüksün yok senin. Onun varsa, bırak o lüksü sonuna kadar yaşasın!
Her zamanki gibi yaşayacaksın sen. "Acılara tutunarak" yaşamayı öğreneli çok oldu. Hem n’olmuş yani, yalnızlık o kadar da kötü bir şey değil. Sen mutluluğu hiçbir zaman bir tek kişiye bağlamadın ki... Epeydir eline almadığın kitaplar seni bekliyor. Kitap okurken de mutlu oluyorsun unuttun mu?
Kentin hiç görmediğin sokaklarında gezip yeni yaşamlara tanık olmak da keyif verecek sana. Yine içeceksin rakını balığın yanında. Üstelik dilediğin kadar sarhoş olma özgürlüğü de cabası...
Sen yüreğinin sesini dinleyenlerdensin ve biliyorsun aslolan yürektir. Yürek sesi ne bilmeyenler ya da bilip de duymayanlar acıtsa da içini unutma; yaşadığın sürece o yürek var olacak seninle birlikte. Sen yeter ki koru yüreğini ve yüreğinde taşıdığın sevda duygusunu. Elbet bitecek güneşe hasret günler. Ve o zaman kutuplarda yetişen cılız ve minik bitkiler değil, güneşin çiçekleri dolduracak yüreğini...
Ben seni, hep senin bilmediğin zamanlarda, senin bilmediğin mekanlarda sevdim... Bunu sana hiç bir zaman söyleyemedim... Anlatabilecek kelime bulacağımı hiç sanmadım... Düşlerimdeydin hep... Öyle büyüktü ki varlığın beni aştı ama sana ulaşmadı... Ben seni, hep uzak sevdim, uzak öptüm... Sessiz, sakin, sen rahatsız olma, ürkme diye, benden kaçma diye usulca öptüm... Her nefesim senindi... Çünkü ben, sen nefes alıp verdikçe vardım... Ama sana ne sesimi, ne nefesimi duyuramadım... Çığlık oldu sevgim, çarptı herkese... Bir sana teğet geçti... Öğrenemedin... Söyleyemedim...
Sana ben şiirler, sözler büyüttüm, Sana ben baharlar, yazlar büyüttüm, Sana ben hummalı gizler büyüttüm, Söyleyemedim...
Her kalemin ucuna düşen harf sendin... Her dilimin ucuna gelen kelime sendin... Ben her yazdığım kelimede seni büyüttüm, ben her kurduğum cümlede seni büyüttüm... Sen bilmedin, ben söyleyemedim... Bahar sen varsan gelirdi, yaz sen varsan güzeldi... Her gelişin bahar, her dokunuşun yazdı bana... Ben her bahar hüzün kaplar, her yaz yaşlar akıtırdım yokluğunda... Ben her baharı sen diye bekledim, ben her yazı sen diye geçirdim... Bütün güzelliklerini sana büyütüm... Sen bilmedin, ben söyleyemedim... En ateşlisi sanaydı aşkın... En güzeli, belkide en büyüğü sanaydı... Gizli gizli yanardı yüreğimde... Aşkım büyüktü, ateşi büyüktü, giz'i hepsinden büyüktü... Gösteremedim... Nasıl beni yakıp, erittiğini bilemedin... Oysa sen buz gibiydin... Yine de gelmedin... Nasıl bir yürek büyüttüm sana gizli gizli... Sen bilmedin, ben söyleyemedim...
Şarkılar yazdım sana, okuyamadım... Hep yanımdaydın oysa, dokunamadım...
Sana ben hayaller, düşler büyüttüm, Sana ben gözümde yaşlar büyüttüm, Sana ben hummalı aşklar büyüttüm, Söyleyemedim...
Her şarkıya seni koydum, her şarkıyı sana yakışırdım... Sen varsın diye söyledim hepsini ama sana duyuramadım... Hep benimle olduğunu hiç bilmedin. Hayalinle yatar, hayalinle kalkardım anlamadın. Anlamadığın, hissetmediğin için dokunamazdım sana, duvarların öyle kalındı ki, yapamadım...
Hayallerimdin işte sen, bütün düşlerimdin... İyiye, kötüye akan her damla yaş sanaydı, sensiz olmazdı... Ateş gibiydi işte aşkın, dedim ya yakardı, söndüremezdim... Ama sen hiç birini bilmedin, Ben de Söyleyemedim...
medeniyet M.A / notlardan..
medeniyet M.A tarafından 9/6/2009 11:02:00 PM zamanında düzenlenmiştir.
Şimdi gözlerime ağlamayı öğrettim Ki bu yaşlar Utangaç boynunun kolyesi olsun Bu da benden sana Ayrılığın hediyesi olsun... Soytarılık etmeden güldürebilmek seni Ekmek çalmadan doyurabilmek Ve haksızlık etmeden doğan güneşe Bütün aydınlıkları içine süzebilmek gibi Mülteci isteklerim oldu ara sıra, biliyorsun... Şimdi iyi niyetlerimi Bir bir yargılayıp asıyorum Bu son olsun be.. bu son olsun! Buda benim sana Ayrılırken muazeretim olsun!
güzel şiirdi.tebrikler saygılarımla