Beraber
Dağınık bir gecenin besteli kimsesizliğini yaşıyorduk,
Kendimizin bile bilmediği sebepsiz, Bir o kadar çaresiz ezgiler eşliğinde bir şeyler anlatıyorduk, İçimizdekileri rahatça ve karşılıksız olarak anlatabildiğimiz sayfalara. Belki keyiften belki ilklerden garip bir mutluluk hapsettik, Kendimiz kadar değerlere. Belki çok az bulabildiğimizden, Belki de kaybetmekten korktuğumuzdandı bu hapsedişler. Mutluyduk! Yavru bir kırlangıç uçmayı öğrenir gibi Öğreniyorduk hayatı. Gülümsemelerimiz dişlerimizin beyazlığından değildi Umursamıyorduk fiziği, kimyayı. Eğlenceliydi öğrenmek, öğretmek. Bıraksak yerinden çıkacak gibiydi yüreğimiz. Tutmalı mıydık yerinde yoksa özgürlükmüydü mutluluk? Görsün ve anlatsın ruhun sana, “Umut et ve mutlu ol! ” buydu parolamız. Nerede olduğun önemli değil bizim için. Çünkü sen iki kalbe sığmayacak kadar büyüksün, Çok uzaklardan bile görülürsün. Sen bir devsin zulasında umutlarımızı taşıyan. Pencereden bakıp güzelliğine imrendiğimiz Ve hakkında bilmediklerimiz kendisinden büyük ay. Lekeleri ile güzel olan belki, Belki gizemi kim bilebilir? Her yıldız kayışında dilek tutma heyecanımız, Küçüklüğümüzdeki öcüler kadar uzaktı aslında bize… Nedenlerini bilmeden Ve sonuçlarını hayal ederek umutlandık, Hayat denilen yolun başında. Sonundakileri biri anlatsa; Yine böyle parlarmıydı acaba gözlerimizin içi, Ya da her düştüğümüzde yine ve yeni bir umutla Dikilir miydik karşısında hayatın dimdik? Siyah ve karaydık, beyaz ve aktık. Biz güneş ve aydınlık, gece ve karanlıktık. Çok denedik ama sen ve ben olamadık. Ben ve ben, sen ve sen olduk… Aynı alfabeden konuştuk, aynı sigaradan nefeslendik. Renkler bile aynıydı ya siyahtı ya beyaz. Yağmur bile eşit ıslattı bizi. Deniz çok korkuturdu bizi, Çok severdik geceleri kıyısında oturmayı ama korkardık. Çünkü bir tek orada göremezdik birbirimizi. Deniz beynimizi boşaltır ve sebepsizce üşütürdü ruhumuzu. Yine de vazgeçmedik hiçbir zaman, Ne yakamozundan, Ne de zifiri karanlığının karşısında, Ateşin eşliğinde türküler yakmaktan. Bir de sokak lambalarını sevdik, Karanlık korkularımızı sildi kimsesiz, Bir o kadar sevdalığı yalnızlığımızı paylaştı bizle… Hep rengârenk balonları hayal ettik çocukken. Nedeninin ismini “Mutluluk” koymuştuk. Hiç siyah uçurtmamız uçmadı mavi umutlu gökyüzünde. Çünkü hep umut ettik ama neyi? Yarınların ve beraberindeki bilmediğimiz beklentilerin bilinmezliği. Umut ettik… Hiçbir senaryoda başrol oynamadık. Bir ceylan ürkekliğiyle yaklaştık hayata. Gizlendik, saklandık, sindik. Gözleri değsin istemedik diğerlerinin. Biz ve diğerleri vardı sadece… Biz dünyayı dolaştık, Biz uzaya çıktık, Canımız sıkıldı bize döndük. Merkezdeydik, tam ortadaydık, Bizim çevremizde dönüyordu dünya. Tanrı bizi seviyordu, biz tanrıyı, Gözler bizi görmüyordu, biz gözleri görüyorduk. Beraber yaşlanacaktık, beraber ölecektik. Aynı mezarda yatacak ya cennete ya cehenneme gidecektik. Biz güneşe yüzünü dönmeyen ayçiçekleriydik, Kırmızıya saldırmayan boğalardık, Yazın yağan kardık biz, Kışın açan güldük, Yağmur olduk yağdık kuraklara, Ekmek olduk yoksul sofralarda, Çölde bir damla su olduk, Bir bardak çay olduk sabahçı kahvelerinde, İyiyle kötü arasında köprü olduk, Ama bizi kimse görmedi, izin vermedik BİZ HİÇ BİZ OLMADIK! ... |
Nedeninin ismini “Mutluluk” koymuştuk.
Hiç siyah uçurtmamız uçmadı mavi umutlu gökyüzünde.
Çünkü hep umut ettik ama neyi?
Yarınların ve beraberindeki bilmediğimiz beklentilerin bilinmezliği.
Umut ettik…
Hiçbir senaryoda başrol oynamadık.
Bir ceylan ürkekliğiyle yaklaştık hayata.
Gizlendik, saklandık, sindik.
Gözleri değsin istemedik diğerlerinin.
Biz ve diğerleri vardı sadece…
Biz dünyayı dolaştık,
Biz uzaya çıktık,
Canımız sıkıldı bize döndük.
Merkezdeydik, tam ortadaydık,
Bizim çevremizde dönüyordu dünya.
Tanrı bizi seviyordu, biz tanrıyı,
Gözler bizi görmüyordu, biz gözleri görüyorduk.
Beraber yaşlanacaktık, beraber ölecektik.
Aynı mezarda yatacak ya cennete ya cehenneme gidecektik.
Biz güneşe yüzünü dönmeyen ayçiçekleriydik,
Kırmızıya saldırmayan boğalardık,
Yazın yağan kardık biz,
Kışın açan güldük,
Yağmur olduk yağdık kuraklara,
Ekmek olduk yoksul sofralarda,
Çölde bir damla su olduk,
Bir bardak çay olduk sabahçı kahvelerinde,
İyiyle kötü arasında köprü olduk,
Ama bizi kimse görmedi, izin vermedik
BİZ HİÇ BİZ OLMADIK! ...
.........................
harikaydı
...............................................