kitab-ı selasegüneş doğacak biliyorum... yeterince körleşmemişim daha. bir kimsesizlik hali var ki başımda ense kökümden yakalamış kıskıvrak ne yana dönsem,neye dokunsam ölü toprak avuç avuç pare pare! yağmur yağacak biliyorum... yeterince körleşmemişim daha. ihtiyaçtan da öteye geçmiş bir başınalığım, almış başımı çıkmışım bir dağ başına. baş kaldırmışım yere,yöne,imgelere,izmlere! kurtulurum sanmışım gövdemi yiyip bitiren kurtlardan savurup geride bırakırım sıyrılırım sanmışım kurutulmuş yanlarımdan! hep kandırmışlar beni,yanlız beni değil tüm seferileri! şehirler almaz olmuş,toprak üvey deyip koyvermiş bizim başka bir yolumuz kalmamış üveyliğimizi alıp çıkmışız dağlara. bahar gelecek biliyorum... yeterince körleşmemişim daha... bir vakitler kitab-ı selase demişti ilahlardan biri, hepimiz titrerdik önlerinde halimiz el pençe... ezberlemeyi mıhlamışlardı aklımıza düşünmeyi yasak etmişlerdi, öyle çok okuduk ki,öyle çok, öldük ölüleri bilmekten! şimdi bu dağ başında geriye doğru dönüp baktığımda usumda kalan tek şey, düşünmeyi unutmuşluğum... güneş doğacak, yağmur yağacak, bahar da gelecek biliyorum. yeterince körleşmemişim daha! başka bir dağmaşına doğru çıkarken müzmin yolculuğuma, kitab-ı selase yi bıraktım kuru dalların arasına. yalnız,aklımı alıyorum yanıma! |
yanlız akılla yağmur yağar, güneş açar mı?
ya gönül nerede?
akılla gönül arasındaki o müthiş dengeyi kuran bir milletin evlatlarıyız bizler...
isyansa isyan, itattse itaat...
ama milletimiz için her şey...
isyan da milletimiz için, itaatimiz de...