Haydi, Yaz Hikâyeci!
Mutluluğun şiirini, bir türlü yazamadım;
Sen, hikâyesini yaz hikâyeci! Kalemim aklımı değil, yüreğimi dinliyor; Hep hüzünleri mi, şahlandırayım? Özlemler doğuruyor, anılar inliyor; Aşka kurban kimliğimle, söyle! Hangi yaban gönle sığınayım? Bir balık gibi, ağlara takılıyım; Çırpındıkça, yüreğimin çizikleri büyüyor. Hangi kapıyı açsam, karşımda bitiyor; Unutmamaya mahkûm bir sevdalıyım. Gözlerimde nemli bulutlar tütüyor, Martılara yem mi olacak umutlarım? Sevdam, ayrılığın kollarında yatıyor. Hayat yapbozunda, noksan bir yanım; Ömür, parçalarımı toplamakla geçiyor. Yokluğuna alışamadı bu canım; Hicranını, yudum yudum içiyor. Acılarımın mesaisini başlatma yine; Gecekonduya vurulan kepçe gibi, Tutsak gönlüm, yaralı. İsmini fısıldayarak, bir gün daha ölüyor; Gülmeyi unuttum, günlerim karalı. Her gece bir sokak, uykularımı bölüyor; Gelip geçer diye, bekliyorum zarrâlı. Bir bebek ağlıyor, bir köpek uluyor, Bir de yosma geçiyor; saçları taralı. Bütün oklar, gelip beni bulsun diye, Her caddeye kendi adımı verdim. Bir bohça şiir biriktirdim hediye; Bol acılı olanları, yollarına serdim. Başımı çevirip, baktım geriye; Gün geçtikçe çoğalıyor derdim. Yangınımın isi bulaşır, gelme beriye! Hüznün kitabını yazdım, tezini verdim; Mutluluk neymiş haydi, yaz Hikâyeci! 20.07.2009 Muhittin Alaca |