KADER
İrâde-i Cüz’iyye, “ihtiyâr” elde mâhir,
Levh-i mahv ve isbatta, alnımda yazı kader, Nefs ezhâna bulaşır, makâsıd kalpte tâhir, Taalluk etmez şuur, Rabbin îkâzı kader, Esbaba mutlak rücû, kudretten değil zâhir, İntacın bozuk hâli, vakt-i niyâzı kader, Ömür rızıkla kâim, olsan erbab-ı sâhir, Ölüm ilminde mahfî, Hakk’ın i’câzı kader. Frankfurt, 03.ekim.2oo5 Metin ESER *** Lûgatçe: Esbab = Sebebler. Bir şeye vâsıta olanlar. Sebeb olanlar. Erbab-ı Sâhir = Büyücü, büyü ve sihir yapanlardan olma hali. Ezhân = Zihinler. Müdrikler. Anlamayı meydana getiren duygular. İ’câz = Mu’cize derecesinde düzgün ve icazlı söz söylemek. Benzerini yapmada herkesi acze düşürmek. Güzel söz söylemekte insanların muktedir olmadıkları derece. * Mu’cizelik olan şey. İhtiyâr = Mecburi olmayan. İsteğe bağlı. Bir kimsenin isteğine bırakılmış olan. İntac = Neticelenme. Husule getirme. Sona erdirme. Doğurma, meydana getirme. İrade-i Cüz’iyye = Allah tarafından insanın kendi salâhiyetinde bıraktığı istek, arzu. İnsanın herhangi bir tarafa meyletme kuvveti ve isteği. Az ve zayıf irade. Kâim = Ayakta duran. Mevcut. Baki. Levh-i mahv ve isbat = Bir tabirdir. Levh: Görünen ve ibret verici bir vaziyeti ifade eder. Mahv ise; o vaziyetin birden ortadan kalkması, mahvolmasını ifade eder. Gökyüzü bulutlarla kaplı, şimşek çakar, yağmur yağar bir levha halinde iken birden hava açılır, hiç bir şey yokmuş gibi, eski manzarayı mahvolmuş hâlde görürüz. Bu hale mahv diyoruz. Kudret-i İlâhî ile tekrar aynı eski hale gelmesi, havanın yağmurlu, bulutlu, şimşekli manzarasına dönmesi keyfiyyetine de İsbât diyoruz. Cenâb-ı Hakk’ın tekrar mahlukatı dirilteceğine bir işâret olarak bu vaziyete de İsbat deniyor, Cenab-ı Hak levhayı yazıyor, bozuyor.(...Hem zihayatların yaşamasına en lüzumlu rızkı ve istifadece en kolayı ve nefesleri vermek ve nüfusları rahatlandırmak gibi çok vazifeler ile tavzif edilen rüzgârlar dahi; cevvi, âdetâ bir hikmete binâen ’levh-i mahv ve isbat’ ve yazar, ifâde eder, sonra bozar tahtası’ suretine çevirmekle, Senin faaliyyet-i kudretine işâret ve Senin vücuduna şehadet ettiği gibi, Senin merhametinle bulutlardan sağıp zihayatlara gönderilen rahmet dahi; mevzun, muntazam katreleri, kelimeleriyle, Senin vüs’at-ı rahmetine ve geniş şefkatine şehadet eder! ... Ş.) Mahfî = Gizli, saklı. |