İMKANSIZ AŞK (Empati Şiirleri - 8)
EMPATİ ŞİİRLERİ - 8
kışta açan kardelendi sevdam, sana dönmüş bir gündöndü çiçeği, hiçkimse bilmiyordu, sen bile bilmiyordun asıl gerçeği, oysa ben seni seviyordum, ölürcesine, delirircesine, kıyamet gibi seviyordum... ve sen imkansız sevdam, sen görmezden geliyordun. sen umursamaz, sen havalı, sen asri bir kızdın, bense tutuk, mahcup, dili ketum, sana tutsak bir yürek. o küçümser bakışlarını salıp, her defasında aklımı başımdan alıp, o gururlu başını kaldırıp, sonra beni iç çekişlerime daldırıp, fütursuzca salına salına önümden geçiyordun, her sabah, her Allah’ın günü, ayrı bir işkenceydin iliklerime vuran, ve bendim önünde elpençe divan duran, yine bendim hiç olmayacak hayalleri altın saraylar gibi kuran, seni her gördüğümde o mağrur hallerin, dökülürdü ardına sonbahar yaprakları gibi, gelişin baharı, gidişin hazanı yaşatırdı her defasında, ve gönlüme idamları çekerdin, yüreğime zakkumları ekerdin, bir fasıla kadar kalıp, sonra lafını söyler ve çeker giderdin. susardım, su/sardım sana, ve yine buruşturulmuş hayallerim kalırdı senden yıkık dökük hatıra, bu hallerin varya bu hallerin, en büyük zulümdü bana, üst üste atılan çözülmez bin düğümdü, ve ben gecemi gündüzüme katar, hergün sabaha karşı yatar, ömrümün her saniyesinde yüreğimdeki her kalp çırpınışımda yalnızca sana atardım. biriktirdiğim rüyalarımı bile, ekmeğime, tuzuma, bir tas çorbama katardım. sen zengindin malda mülkde, bense binlerce işçinden biriydim amma, ben senden daha varlıklıydım sevdamı taşıdığım yürekte. sen otururdun villada, gününü gün ederdin boğazdaki yalıda, bense tek göz bir gecekonduda, üç kuruş maaşla senli hayaller kurardım, ve "acaba o da beni seviyor mu" diye kendi kendime sorardım. sorularım cevapsızdı her defasında, ama ümitlerim dağlardan aşardı, sana olan aşkımı okyanusa koysalar, vallahi de taşardı. ve elâlem bu halime hayret edip şaşardı. "olmaz" denilen bir aşk olsa da aşkım, imkansıza umutlar beslerdim, seni kendimden bile kıskanır, herkeslerden gizlerdim, ve sen bilmiyorsun, seni saatlerce uzaktan uzağa izlerdim. bir bahane bulup yanına gelir, olmadık konularda sorular sorar, her defasında azarlamanı dinler, yüreğimde acılarla inlesem bile, elma şekerine sevinen çocuk gibi içime akıttığım gözyaşlarımı toplayıp, başımı göğsün yerine taş duvarlara yaslayıp, "olsun" bu da güzeldir deyip, beni terslediğin anlardaki sözlerini bile ganimet sayıp, yine de sana içten içe kaynardım, mutluluk hülyalarında Polyannacılık oynardım. Yıllar koşar adım geçtiğinde, ve sen benim yerime başka birisini seçtiğinde, depremlerin en büyüğüydü yaşadıklarım, ve artık kaldıramayacağım kadar ağırdı, hayal niyetine taşıdıklarım. kalbim kırıktı, tuzla buz olmuştu, ve herbir hücreme, ummanlar dolusu zehirler dolmuştu, tamamlayamadığım öbür yarımdın sen, ve artık o da ebediyyen yarım kalmıştı, ve bu son yaptığından sonra, gönül bahçelerimi ateşe verdin, sen sonunda muradına erdin amma, benim masum sevdamı da bu vuruşunla yerlere serdin. şimdilerde ihtiyarlık hâkim bende, acaba hüküm süren nedir sende? saçlarım aklara teslim, bedenim zayıf, belki canım son durakta, ama bendeki sen, hala dimdik ayakta, kimbilir şimdi nerelerdesin?, hangi gönül yada gönüllerdesin? ve merak ediyorum, hala mı ellerdesin? elbette cevapsızım, elbette mahzun, ama şunu bil ki, ben hiçbir zaman senden kopmadım, sana doğru çıktığım yoldan, bir an olsun sapmadım, ve sevdama ihaneti ömrüm boyunca yapmadım. birkaç gündür de hastayım, sen evlenip uçtuğundan beri, ben yürek evimde yastayım, belki bugün belki yarin ölüm gelecek, canımı bedenimden çekip alacak, ama ruhum varya ruhum, ebediyyen seninle kalacak. bu dünyada vuslat düşmedi nasibime, ama hala umudum fidan tazeliğinde, hâlâ "belki" diyorum, belki kavuşuruz ahirette... Sen hala bilmiyorsun ben, seni çok seviyorum... ve ahirette elimde çiçeklerle dilimde adınla, sonsuzluğa uzanan sevdamla dört gözle seni bekliyorum. 20 Kasım 2010 / Offenbach Metin ESER -- Zamanımızın keşmekeşliği, toplum hayatının yozlaşması ve değer verilenlerin yer değiştirdiği, önceliklerin allak bullak olduğu şu günümüzde, imkansız gibi görünse de ömürlük bir sevdayı yaşamanın hem de en olumsuz şartlar ve uçurum denebilecek kadar büyük farklar içinde bile nasıl yaşanabileceği üzerine bir empati yaptığımı düşünüyorum. Son zamanlarda kaleme aldığım "Empati Şiirleri"mden 8. si olan "İmkansız Aşk" şiirim, geçmiş zamanın efsane aşklarını hayalimde canlandırdığım günlerde kaleme alınmıştır. Aşk ve sevgi adına neleri hiçe sayabilir insan? Ölüm bile ucuz gelir mi? Sevdiğinden, hayatı beraberce yaşamayı düşündüğünden başkası daha değerli olabilir mi? Eğer bu hayatı bir hayat arkadaşıyla yaşamak varsa niyette, o zaman ondan daha değerli ne olabilir ki? gibi soruların cevabıydı ben de bu şiir. Ve insan sevdiği zaman böyle sevmelidir.Ölümüne değil, ömürlü değil, ebedi sevmelidir. Sevgi insanlık tarihinin en yüce değeri ve pahası biçilemeyen tek değeridir. Sevginin zengini olanların başka zenginliğe ihtiyacı yok zirâ. Çünkü bu hayattan maddeyi götüremediğimize göre götürebileceğimiz tek şey, insanların yüreğinde bıraktığımız sevgi izleridir. Ve ardımızda bıraktığımız hoş kokulardır. Eğer sevdiğimizin yüreğine sevgiyi verebildiysek, yaşatabildiysek, gönlümüz rahat olmalı. Çünkü herşey gelir geçer de sevi yürekte biriken en büyük hazinedir. Hem veren için hem alan için. Bir fark var ki, sevgiyi vermek bizi fakir etmez, aksine sevgiyi veren daha zengindir. Çünkü sevgi verildikçe çoğalan bir hazinedir... Aşkımızı, sevgimizi sonsuz yaşayabilmenin gayreti içinde olmayı diliyorum herkese...Bu dünya hayatı 50-60 sene gelip geçecek. Ama ebedi hayatta sonsuz bir aşkı, sonsuz bir sevgiyi yaşamak daha tatlı değil mi ? |
akmayan çeşmeye kurna bile taktırır aşk, değil sorgulama...Onun önünden geçişleri bile saadettir yüreğe.Onun sesi sesine değmesede varlığı, nefes alıyor oluşu yeter.
Mecnun( kays) Leyla aşkı ile dünyadan kopuk yaşamaya başlayınca obasının ahalisi çare aramaya başlarlar.En sonunda ise Mecnun'dan yerini öğrenip bin bir merakla Leyla'ya giderler.bekledikleri afet-i suzan biridir ama yanılırlar.Seslendiklerinde karşılarına kara çadırdan çıkıp gelen kara kuru bir kızdır.Şaşırır ve obalarına geri dönerler.
Mecnun'un yanına gidip derler ki;
- Kays uğruna mecnun olduğun kız bu mu yani? Obamızda ona bin basacak güzellikte nice kızlarımız var.Değmez.
Kays bitkin bir halde yüzlerine bakar ve der ki;
- SİZ ONA HİÇ BENİM GÖZÜMLE BAKTINIZ MI?
Tebrikler sayın Eser hocam.şiir+ yorumdu....
hüzün şairi tarafından 12/14/2010 12:14:53 PM zamanında düzenlenmiştir.