Hece Düşmesi
Düşük kaliteli asansör ışıkları...
Şık giyimli kadınlar, elleri içki kokan barmenler... Olmuş ya da olması ihtimal polis baskınları... Kumarda kazanıp, aşkta kaybetmeye inanan sosyete kuruntuları... Arabasını park etmeye üşenen, zengin p*çleri... Alfabenin, 29 harfi... Ve düşmesi ihtimal, sesli harfler... Kısıtlanmış birlikteliklerden doğan, yabani çocuklar... Elleri mor, burunları kırık, cüsseleri iri, ağırsıklet boksörler... Kelimesi kelimesine yanıt bekleyen, eski sevgililer... Oturup kalkıp, aynı yere bakan paranoyaklar, Kendinle sohbet eden hipokondriyaklar... Ve sevmesi olanaksız, taş kalpli vagonlar... Soğuk araba camları, gevşemiş lastikler, kırılmış bir pul ve mars edilmiş bir tavla oyuncusu... Düşmesi ihtimal bir hikâyenin, kurgu oyuncuları... Hece düşmesinin, satırlara yansıması ve ilk oyuncak... Ve ilk kez burnunun kırılması... Aslında burundaki u’nun düşmesi... Ve yazdıklarımın hepsi, baştanbaşa bir hece düşmesi! *** Satır boşluğu ve soluksuz kalmış kelimeler... Süslü elbiseler ve süsü eksik kalemler... Soluk almaktan korkan heceler... Düşmesi ihtimal kelimeler ve sesli harfler... Sureti donmuş, edepsiz satırlar... Birbirini tutmayan, benzeri şahitsiz, laubali ilişkiler... Ve çarpık hayatlar... İnsanlar düşerken dünyadan, göz kırpışlarda, Heceler düşüverir kelimelerden, satır atlayışında... Hani atlama desende atlanır ya o satırlar... Dikkat etsen de, illa düşer o heceler... İlla insan düşer, dünya durur, hayat çöker, yıldız kayar, pul kırılır... Ve en nihayetinde hece düşer... Düşen hece olsun da, kelimelere bir şey olmasın derler... Derler de, ne çok bilirler o insanlar... Arzu Bıçakçı! |