Değmeseydi Nefesin Nefesime
ve ben sana en saf yanıyla gelmek isterdim aşkın
Ellerinde doğup büyümek ve gözlerinde büyütmek için Karanlık bir yanı da varmış doğanın Yırtıcı hayvanlar gibi saldırgan ürkek ve çekingen bir sevda av olur bir anda Gözlerin, dudaklarınla anlaşır İç dünyan karışır sonra da ellerin ve ayakların birbirine dolanır Aydınlık yanı da vardı oysa Ah değmeseydi nefesin nefesime! Ah değmeseydi nefesin nefesime! ne cennetten kovulurduk ne de şeytan sevinirdi Gül bahçesi olurdu yeryüzü ve gül kokardı tenimiz Ah nefesin nefesime değmeseydi gülün bülbüle ettiği nameler dolaşırdı dillerimizde hangi yana baksak cennet olurdu hani yana dönsek Kabe Kalp sever de ten uzak kalır mı hiç bu sevdadan O da payına düşeni ister Ah değmeseydi nefesin nefesime İsmail’i kesmeyen bıçak kesmedi belki de bizi Uyurduk belki de sevgimizin mağarasında yanmazdık belki de İbrahim’i yakmayan ateşte Eyüp’ün sabrından bir tas da bize düşerdi belki de Peygamberin sırtını sıvazladığı Müezza gibi düşer miydik dört ayak üstüne Ah değmeseydi nefesin nefesime Musa’nın geçtiği denizden geçer Hızır’ın huzurunda diz çöker Lokman’dan öğütler dinlerdik belki de kızgın bir çöl gibi oysa şimdi yatağım Hangi nehre dalmak istesem ateşin düşüyor içime ve ben hangi şehre kaçsam benden önce yüzün geliyor gözlerime Ah değmeseydi nefesin nefesime! MS/ Kahramanmaraş |