gidersen
GİDERSEN
Gülümsemek sana ne çok yakışıyor. Gözlerinin etrafının olgun duruşuyla buruşması. Bir şelale gibi akarken gölün yüreğine Yakamozlar dans ediyor gözlerinin kuytusunda. Yalnız olunmaz bu yollarda; Gidersen üşürsün, kalırsan yanarsın. Bıkılıyor zamanla durgun bir hayattan. Nehirleşip akmak istiyor yüreğim, Can vermek istiyor tene toprağa, Susuzluktan yurtsuz kalanlara. Hayat kısa ama, dolu, anlamlı olmalıydı. Gidersen yurtsuz(luğun), kalırsan yurdun, yurdum. Ah bir yoldaşın olabilseydim. Saplanmış damarlarım toprağa; Toprağın altından ulaşır sana. Koparsa ölürüm, gidersen ölürüm. Bir çoban kavalı duyulur yanı başımdaki patikada. Gelirler; geliyorlar. Yapraklarımı yerler, suyundan içerler. Çoban yüzünü yüzüne sürünce Yüreğim kanar canım; canım yanar. Gölgemde oturur, içimde boğar beni isyan. Dokunur damarlarım sana, dokunur tenin bana. Sana mecbur olmamdan çok tutkunum. Gidersen çürürüm, kalırsan yanarsın. Bende tutkun bir hastalık; Ne gölgem kalır ne de meyvem. Yüreğimde ayrılık, gövdemde vefasızlık baltası. Acımasız darbelerle yaralanırım. Ama gidersen ben ölürüm, kalırsan sen... Al tohumumu sürükle akıntında. Orman olur vefalı yarınlara. Sen yağmurlarla büyürsün gölün yüreğine. Belki de okyanus olursun. Yetersin zaten onlara, daha sonrakilere. Gidersen ben ölürüm, Kalırsan sen. 20.6.2005 |