ŞADIRVANDA UYUYAN GÜVERCİNLER
Şadırvanda uyuyan güvercinler,
İliklerine kadar bedbaht ve tin. Zaman muzdarip,hayalde kubbeler... Şadırvan mukaddes sesler kokuyor; Sinesi çatlamakta sessizliğin. Şadırvanda uyuyan güvercinler, Mâzinin hiddetine gül kanıyor. Gürûbta aşkın şah damarı çatlar; Düşlerin kıskacında asi rakkas Döner durur,zaman atiye akar. Rakkasın koynundaki eski bir su, Şadırvan alnında yürekten bir tas. Gürûbta aşkın şah damarı çatlar, Gözlerde umudun sonsuz uykusu. Rahlesinde gecenin Kur’an sesi; Güvercinler zehirinde son hissin. Işığın rahminde suyun nefesi, Müthiş gürültülere nabız çatlar. Kanayan dilde, ızdırabı rengin; Rahlesinde gecenin Kur’an sesi, Dudak uçlarından yüreğe akar. Yıkılır kül rengi bulut ansızın, Yaşamak bir tebessüm gibi kalır. Güvercinler şadırvanda her anın Sonsuzluk kıyısında ateşten gül. Ortalık sessiz,gölgeler dağılır; Yıklır kül rengi bulut ansızın, Sırra açılan yolda demirden tül. Güvercin secdede ölür,aşk elde; Yağmur yağar minarelere, sessiz. Mızraplar kırılır birden her telde, Şadırvan sînede kezzab büyütür. İnkârın zehri kâsede kimsesiz; Güvercin secdede ölür,aşk elde; Karanlık, aydınlık içinde çürür. Sükût ve heyecan ikisi de loş; Ölüm insanlara ağır gelmekte. Şu kanlı zemin üstünde her şey boş, Bedenler acıya dağlanmaktadır. Güller telaşla bekliyor ebedde; Sükût ve heyecan ikisi de loş; Kıyamet saati yaklaşmaktadır. |
tebrikler kaleminize...