Bir Ahir Zamandı
Bir ahir zamandı
Ağzı ateşle süslü bir gece Beyaz gerdanında kızıl bir kolye Dinle dedin bana nehri göstererek Kağıttan gemilere binmiş Çocukların gözlerinden Babaların son teli kırılmış Sözlerinden akar bu nehir Ve akışı denize ağıtıdır anaların Su ve ateş şahit olsun iniltili tövbelerine Dinle! Aynı yorganın altında üşüyemediğim Dinle! Aynı yastıkta ölemediğim Bir ahir zamandı İçinden tramvaylar geçen eski bir şehirde belki Alnından öperek kutsadığım Kimsenin inanmadığı masaldı Korkmuş çocuk gibi sokulurken kokuna Saçlarına kaç göz konmuş dedim Acıların kuraklığı vurmuş bakışlardan Dağları aş dedin Yollar “yok” yüzümün incesidir Ferhat’ın gürzü senin yüreğindedir Az ve uz gitmeyen ayaklarımı gösterdim Dedim; Peki ama bunların suçu ne Bir ahir zamandı Kör gözümün yaşıydın Aramızda koca bir dünya vardı Ve aşılmaz engelleri kelimelerin Bakışların hırpalardı saatleri Bir dilim ekmek için İhanet ettiğinde martılar Hüzün entarine saklanırdın Ben seni üşüdün sanır, sarılırdım Ve kırmızı eteklerin Süpürdükçe telaşını sokakların Arkamızda hiç şahit bırakmazdı Bir ahir zamandı Şehirde iki çocuk el ele yürüyordu Karınları aç, yol karanlık bir çarşı Mavi pencereli, aşı boyalı evin önünde Sen resimler çektiriyordun hayata karşı Gamzende gül çiziği Radyoda hüzzam Vuruyordu masalların kuytusuna Gözü yaşlı bir liman Arkamızda manzaralar Arkamızda zabıtalar Yasaklar ve yıldızlar vardı Nehrin kenarında iki çift pabuç izi Bir de şarkılar yarım kaldı Bir ahir zamandı Ölürken bile sana yürüyordum Kendimden çoğalıyordum halka halka zaten “yok” bir limanda Suyuma atılmış bir taş gibiydi sesin Bir gemi güvertesinde Hiç şımartılmamış çocukluğuma El sallayan resmin Sen serçe vicdanlım O gün konuştun martılarla Yüzün eskirken korkulara Ben ağlıyordum Kuş dilimle Sultan Süleyman’a Bir Ahir zamandı Sandığında küflendi sandığın Yüzü gün yanığı dervişlerin Dudağında salavattı Yani “Aşk”tı |
Ellerinize sağlık.Çok duru bir kalem.