KAVGACI
Kavga ederek büyüdük biz!
Tekmeler silkelerdi paçamdaki çamuru ve yumruklar. Muştalı bir yumruğun busesi hâlâ durur sağ yanağımda. Beslenme çantamdaydı annemin duâsı, cebimde bir külah dondurma parası, onla da gider sargı bezi alırdık yüzünün kaportası eğilmiş arkadaşlara. Kavga ederek sevişiriz biz! Haykırışlarımız öpücüktür, Sarılışlarımızdır cümle sonlarındaki ünlemler. Teninin tenime değişidir ve elinin elime, fırlattığın tabak çanaklar. Kırık camlar yansıtır aşkımızı, ta gözümüze gözümüze. Kavga ederek öleceğiz biz,biliyorum! Azrail’le iki etaplık bir maç, kaçamasak da yine savaşacağız. Ne zaman ki can çıkar; o zaman çıkar bu huyumuz. Yatıp sırtüstü kabullenmek ölümü bize göre değil. Kavgacı bir ruhun son silleleri yarar ölü odamızı. Sonra biter nefes, kavga biter. Ölümün uysallığı o zaman çöreklenir üstümüze. Yüzümüz kızaracak yine de, biliyorum, yenilmişlik zor... Ben kendi adıma ezilmişliğimi kabulleneceğim ve çaresizliğimi, güçsüzlüğümü. Tıpkı; ortasından sıkılmış bir tüp diş macunu gibi... (Hercaî) |