(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.
Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
GİDİYORUZ şiirine yorum yap
Okuduğunuz şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
GİDİYORUZ şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.
hunharca ezdim çimenleri yuvalarını bozdum karıncaların atmacamın esiri oldum da esarete boğdum kırlangıçları az mı tuzak kurdum sinek kuşlarına az mı tekmeledim sahipsiz sokak itini komşu çocuğunun oyuncağını mı bozmadım az mı ağlattım fatma teyzenin kızını nasıl yaktım kömürlüğünü ayhanların necla yengenin camını da kırdım sundurmanın yanından çitini de yıktım nasıl da üzülürdü sevim öğretmen karnemde olabildiğine kırık, olabildiğine düşük notlar hınzır ben alabildiğine haylaz, alabildiğine ayıp laflar mutlu, müreffeh bir yaşamdı istediğim hadi ben çocuktum o zamanlar ya siz! işte o uzun çizmeliler… ellerimizde eski birer kitap morgenthau’ya dair…
Gidiyoruz. Sevinin beyler, agalar, paşalar Bir ülke ki ayak tabanlarınıza kurban Çiğneyin ...çiğneyin Bu düzen, bu vurgun Bu devran sizin Bizi bir daha aklınıza bile getirmeyin. Çünkü biz; beyaz şahmeran atlarımıza bindik, bir daha ……………..gelmeyeceğiz.
BİR YANIMIZ KÜSSE DE YAŞAMA VE YAŞANILAN HAKSIZLIKLARIN RENGİNE...
BİR YANIMIZ HEP OLMALI Kİ GERÇEK GİTMESİ GEREKEMNLERE KALMASIN GÜZELLİKLERİMİZ...
Teşekkür ederim ..İçten dilekleriniz için. Güzeli dilemek...Güzeli istemek..Güzele inanmak..Dil de değil de öz de ne kadar güzel... Bu kadar güzel dileklerle bir gün erenlere merhaba dersek kimse şaşırmasın. Siz olgunlaşmak istiyorsunuz. Biz olgunlaşmak istiyoruz. Onlar olgunlaşmak istiyor. Olmak...Olabilmek Tanrım nasıl bir şeydir ? Tanrım başkaları hakkında kötü düşünmek nasıl bir şeydir ? O insanlardan bizleri koru.. Bana sevda eteşinde yanmayıı öğret.Köz olmayı öğret.
Neyse...Fazla derinlere inmeyim.. İyiki geldiniz..Sağ olun, var olun...
Evet dost; Şafak vakti gelmiştik, akşam vakti sessizce gidiyoruz. İnşallah gidişimizi birileri ibret alır da onlar sessiz sedasız gitmezler. Saygılarımla
şair burda gidiyoruz demekle... ortamı ...peşkeş çekenlerden korkulduğu için bırakmak istediğini zanetmiyorum... ... ironik olarak öylesine..pespaye bir duruma getirildi ki yaşam böyle bir ortamda,çirkinlikte ancak o tür mahlukatın yaşayabileceğini ima etmektedir. ... ve öyle ise gayet de haklıdır. tebrikler
şimdi bu şiirine ben ne yorum yazayım bilemedim.Bir öncekine de yazamadım zaten.Okuyup hep içinde duruyorum şiirin.Giderken şiirlerini de götüremeyeceksin ya yanında :)Ve düşün belki kırk yıl sonra bir sohbetin ortasında okunacaklar.Vay be! diyecek birisi ...bak bak adam görmüş ta o zamandan işi.Çarpıklığı da görmüş,talanıda ,aşkı ve ayrılığıda.Ama onlar görememişler diyecek ve inanır mısın mirim, o zaman bile koskoca gemiye gemicik denecek.Nato kafa nato mermer düstur olarak yazılacak en süslü taklara.Yiyen yediğiyle,götüren götürdüğüyle kalacak.Evet onlar gemilerini ,bil cümle elmaslarını ve dahi yandaşlarından gelen ne varsa tüm bunları da götüremeyecekler.Şahmaran atları olur mu bilmem.Orasını Allah bilir.Bal tutan parmağını yalamasın derim nasılsa kefen o parmapı da saracak.Ağır mı oldu be biraz ? Yok yok az bile oldu az.Böyle yazıyorum ya eskiden büyük ustaları zindanda susturmaya çalışırlardı o geldi aklıma.şimdi ben ENGİNEKON'acağım desem kim inanır .Siyaset sevmem bilen bilir, Susmayı hiç sevmem,ben deniz Feneri gibi adamım.Yanmıyor sanırlar ya bazen yanılırlar ,onların gözleri kördür İstanbul'u yaksan görmezler.Olmayacak böyle yedinci tepesi hemen beş yüz metre yanımda çıkıp bir bağırayım sonra dönerim.
İlker Bey İstanbul'un tepeleri bitmez.. Bağırsan eksoz sesinde kaybolur.
Aama yine de bir bağır deşarj olursun.. Çevrende kimse yoksa ağız dolusu düz gitsen de olur... Şahmaran atları vardır. Ben buldum...Beni bekliyorlarmış..Ama eğersiz.. Olsun ..saçlarına tutunurum..Çünkü küçükken öyle yapardım.. O kadar heyecanlı olurdu ki..
Hangi zaman tünelindeyiz ? Ben valla bulamıyorum dostum..Şaşırıp kalıyorum.. Yine de önümde bir ışık var..Umudum yitik değil..
bir şafak vakti geldiler, Gün batmadan Güneş’i alnından öperek gittiler..
gitmeye gidiyoruzda geride hiçbirşey kalmayacak bizi temsil edecek gençlere her şey tüketildi hayat bile anlamsız artık sömürülürken sökülürken temelinden sevgiler ne güzel dile gelmiş gerçekler yüreğinde..
Gidişlerimiz hiç bir şeye değmeden gitmek ise onurlu mudur sizce, Suya sabuna dokunmadan gitmek, faşizme, emperyalizme, kırsızlara, hortumculara, yalancılara, tacizcilere, tecavizcülere , ülkeyi satanlara v.s yenik düşüp başımızı alıp gitmek. Bence en kötüsü de bu değil mi?
Her ülke ülkesinde ki bu kadar talana ses çıkartmadan oturuyorsa yapılan herşeye ortak olmuş demektir bana göre ve biz olan herşey ortak olarak gidiyor ve güneşi yine balçık ile sıvıyoruz ve ne yazık ki çocuklarımıza özgür bir ülke bırakamamanın onursuzluğunu yaşayacağız girdiğimiz bir karış toprak altında bile.
Hani bir söz vardır" Açtırma kutuyu, söyletme kötüyü" diye. Siz "Gidiyoruz" dediniz ve bende açtım ağzımız.
Biraz kapatayım değil mi. "Doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar" onuncu köyü bulabilir miyiz onu da bilmiyorum.
Bildiğimiz anda şaşırıp kalıyoruz. Bir de bakıyoruz bizi işkenceye çekenleri savunur hale geliyoruz. Bir general onuruyla içerde yatmasını bilmiyor..Oysaki bir paşaya "önce vatan" cümlesi öğretilir.. Biri " Ulan, bu ülke için yüz yıl yatarım" diyemiyor.. Deseler...ama diyemiyorlar..Rapor alma peşindeler. Yani bir yerlerde bir yanlışlık var. Ama nerede ?
yuvalarını bozdum karıncaların
atmacamın esiri oldum da
esarete boğdum kırlangıçları
az mı tuzak kurdum sinek kuşlarına
az mı tekmeledim sahipsiz sokak itini
komşu çocuğunun oyuncağını mı bozmadım
az mı ağlattım fatma teyzenin kızını
nasıl yaktım kömürlüğünü ayhanların
necla yengenin camını da kırdım
sundurmanın yanından çitini de yıktım
nasıl da üzülürdü sevim öğretmen
karnemde olabildiğine kırık,
olabildiğine düşük notlar
hınzır ben alabildiğine haylaz,
alabildiğine ayıp laflar
mutlu, müreffeh bir yaşamdı istediğim
hadi ben çocuktum o zamanlar
ya siz! işte o uzun çizmeliler…
ellerimizde eski birer kitap
morgenthau’ya dair…