SUSKUN
şurada , bir gül suskunluğu var.
derinden derine bir işlek sevda... denizlerden mi geçip gelmiş , yoksa , adı konulmamış ve hiç kundaklanmamış bir bebek sesinden mi süzülmüş , bilinmez. buzlu camlardan bakıp da ağlar olmuş sevdam, pazar çığlıklarında dağılır olmuş saçlarım. oysa ben bir çocuktum eskiden , bir çocuk ... ama çok eskiden... paslanmış parmaklarıma sakın bakmayın, gıcırdayan sesime kulak kesilmeyin. ben bir çocuktum diyorum size bir çocuk ama çok eskiden. suskunluğum bir vapur seferinden geliyordu. saçları örgülü , küçük bir kız suskunluğu işte , acıdan , tuzdan ve yağmurdan. - o akşam- ellerimi kaybetmiştim , annemin kederli avuçlarında. bir kapı ardında bulmuştum sonra da. - çocukluk işte!- söylemiş miydim? ben , küçücük bir çocuktum eskiden. nemide- 2000-kırıkkale |
kimimiz çocukluğunu yaşadı
kimimiz ağır yükler altında
kimimiz hala çocuğuz
içimizdeki çocuğun tahtında
ve iyiki de içimizde bir çocukla yaşıyoruz.
içinizdeki çocuğun hep yaşaması dileklerimle
güzel şiirinizi tebrik ederim efendim.
selam ve saygılarımla