KİMSE AĞLAMASINYas zamanı mı? Ezbere bildiğim her şey yitik İstifa ediyor gözlerimden şehvet gülücüğü, Gönüldaşlarım geliyor aklıma tek tek. Bağrı yanık üç telli sazla, Sabahları ettiğimiz kör meyhaneler, kirli is kokan duvarlarına gül asmış. “yerin burası evindesin” dercesine. Konferans veriyor dilim zavallı ağzımda. Bilmediğim bir lisanla dizeler okuyor. Anlamsız… Sabahçı kahvesiyim, sigara dumanıyla boğuk zavallı boz yüzüm. Oturduğum iskemlenin bacakları daha dinç, bacaklarımdan. bunca kalabalık bana yalnızlığımı hatırlatıyor. Neden? Cevabını bulsam belki bendeki SENİ’de bulacağım. Ne yaşanmışlıklarım var. Yorgun bedenim, neler yaşadın. Ve kim bilir yamalı, yarı yırtık yelkenlini hangi sulara açıp, kaç kez sefere çıkacaksın daha. Kaç seferden başın öne eğik dönecek, sulta yemişliğini kaç kez sindireceksin. Boğuldukça büyüyecek, büyüdükçe insancıkların kum tanesi kadar küçük zavallıcıklar olduğunu göreceksin. Kum zerreciklerini bir araya getirip, yıkılmayacağını sandığın ne kaleler yapacaksın. Ve göreceksin bir tekmede nasıl yerle bir olduğunu. Kutlu-libasım çıktı üryanım şimdi. Övün mutlu günüm kalmadı, kutla kendini. KİMSE AĞLAMASIN Pastellerimle boyadım dağı, ormanı, çatıların rengi Kanım oldu kalemimde, tek tek damlarıma damladı. Körfezler, yarımada, şelale, Güvenemedim, Boyasaydım onları istediği renge Diktim yırtılmış göğü, iğnem başkaldırdı. Kör kırlangıçların açtım perdesini Sustu sema, göverdi, Bulutların nazı karartı uykuya, Nergisler, zambaklar ağlamasın. Usta dünyaya acemi uşağım, Sancı esti, nasırlarım aklımda, Anımsatıyorsa kemanın sesi yalnızlığımı, Ben sustum sazlar ağlamasın. |