ECELGözlerimdeki sis perdesi çekildi.Acımasız beyinlerde yaşamak istemeyişim bundan, köpük köpük her gün biraz daha eriyen… Elbette ölüm! Birazda ölümden bahsedeceğiz. Terk edilip gidilmişliğimizin yasını tuttuk, ecelde tutacak hem beden, hem de gönül yasımızı, biraz da o ağlayacak bitmeyen zifiri gecelerde. kolay değil o kadar teslim etmek ucuz da olsa bu yüreği. Sen de duyuyor musun ecel biraz sesimi. Nefes tıpanı çektim horultularda yok, sessizlik hüküm giydi bendeki sana. Gurur duymalısın nicedir beklediğin darağacında sallanıyorum, salınarak. Ne boz yüzün var senin duyuyor musun beni? Orda mısın? Bak geldim işte. Aç kucağını, sarmala. Kaybolayım uçsuz soğuk bedeninde…. Buradayım yanında. Şarkılar söylüyorum sana kürdili-hicaz nezdinde. Kemanımın telleri kopuk, sazım akort tutmuyor. Varım, yanındayım. Bunca yılgı, bunca haykırıştan sonra. Yalnız bırakmadım seni ey Ölüm! Geldim işte, ne kadar övünsen azdır… Ah kardeşim Biliyorum dertlisin Anam hep derdi . Allah çekenine verirmiş derdi Azrail peşine mi düştü Yazık sana gençliğine Mıh oldu derdin bende Çay demsiz içilmez Semaverde olmasın Yeter ki seninle içelim Beraberce demlediğimiz Teneke demlikten Sen olmasan neye yarar Rakının tadı kaçar Çilingir sofram sensiz Gül bahçemi diken kaplar Gitme bırakma beni bu sahte dünyada Canına can olayım Salma dipsiz yarınlara… Hatırlarmısın Zeytin yerken hep kavga ederdik En büyüğünü almak için Bulaşık yıkama kavgamız Tabakların kırılmasıyla son bulur Sabunlu leğenlerdeki suyla Islatırdık birbirimizi, Gitme be can dostum Kiminle seyredeceğim ben yağmuru Aşık olduğum kızları kime anlatıp Kimden akıl alacağım Kim diyecek “demedim mi ben sana “ Hatırlar mısın sen ütülerdin pantolonumu Çift çizgi yapar Mintanımın düğmesini diker Çoraplarımı sen yamardın. Küçüktük daha anımsar mısın? Bayram sabahları bizim için Cami avluları demekti Herkesin elini öper Harçlık almak için sıraya girer Sonra yine kavga ederdik Sobada kavurduğumuz kestaneler Havada uçuşurdu teker teker Nerden çıktı şimdi bu zamansız ecel Gidersin elbet bir gün Daha çok işimiz var Dost ölümü mü? Kendi ölümünden daha acı gelir sana. Hatıraları yaşayacak, geçmişin acı, tatlı anıları hayalini, yürüyüşünü kim bilir kaç kez yad edeceksin. Ne acıdır, acı da kesmez artık seni. Her geçen gün yokluk; uykuya hasret, alkol kokan gözlerinde yeniden beli- rir. Ortada kaldın yetim – öksüz. Akşamlarının tadı – tuzu, kavgalarının değişmez baş aktörü, cinnet getiren hayatının tek doktorudur dost. Ya şimdi. Ne ola- cak, nasıl yaşanacak, çivisi çıkmış bu eşkıya dünyada? Kim anla- yacak seni onun anladığı gibi? Onca dostluğumuzu tek celsede sunduk kendimize Suskundu sözcükler, yüreğimiz yeterince konuşmakta, anla- maktaydı bizi. Gözlerin geçirdiğin günün kopyasıydı. Akşamları konuşmasakta seninle, ben o çehrenin değişmez seyircisiydim. Hayattaki tek varlığım. Ne ana – baba özlemi, ne de sevgiliye olan özlemim depreşiyordu. Koymuştum hepsinin yerine seni. tutmuştun herkesin yerine habersizce… Bundandır ölüme olan kinim Diyeceksin “yine kendini düşünüyorsun.” İlk defa kavga etmeden hak veriyorum sana. Gitmiştin, benim dışımda ne varsa alıp gitmiştin öbür tarafa. sensizliğe gömmüştün beni Üzerine attığım her avuç toprak parçası, aslında benim ölü toprağımdı, şimdi daha iyi anlıyorum. Dinlenmeye çekildi sözcüklerim, mağlubiyet yaşıyor imgele- rim, dizeler yalınayak, dizelerim suskun. Kabuk tutmuyor yaram kanıyorum… |
bizim şair...
sevdiğim şiirle hemde burada...
sana tekirdağa gel demiştim....mükemmel oldu
neler kaçırdığını görmüşsündür....
şiire gelince
sen iyi yazıyorsun dost şairim...
sevgiler yüreğine....