HASRET İÇLİ BİR TÜRKÜ...Şiirin hikayesini görmek için tıklayın Sözlerin bir kurşun kadar ağır olduğu bir sevme/sevilme sahnesinde iken;
Tüm acılara rağmen" mutluluk yakın" diyen umutlarıma bir kez daha sarılıyorum...
Kurşunların da biter...
Acılar azalır, doğumun başlar... Kelimeler dizilir saf saf Uykusuzluğuma sebep olan sevdan; Aşk yitimi değil, kaybolan yıldızlardır Güneşin doğunca Yalanlarla öldürme… Kederli yüzümdü tuvaline yansıyan Ki soluk resmindi; Bana cellat gibi son gülümseyişinde Hani rüzgar, diner ya Arkasından sessizlik/ koyu bir sensizlik Yokluk; yaşamın öbür biçimsizliği/densizlik Mevsimler de mühürlenir Kimi zaman yağmura kimi zaman da kuraklığa Zaman duraksamış Akrep ve yelkovan saat çentiklerinde kayboluşun Hani bir gün... Ben sonsuzluğa giden sevmeleri öğrendim Ve ölümüne aşka... Ve sırtımda oklarla ihaneti/vefasızlıkları gördüm Alevi yanık, sönmemiş bir mektup okurken Özlemin tatsızlaştığını... Hasretin bir içli türküye mahkum olduğunu anladım Hani bir son kurşun patlar ya Ölünce değeri artarmış insanın Ve yine güne Anlamsız düşünce kelimelerim Bir söz/kurşun yalayınca teğetinden yüreğimi Sanki rüzgarca kemirdi aşk dolu geçmişimi Tatsız bir özlem ve yanık bir ezgiye doğru Yolculuğum sonsuza dek. ... |
Tekrar tekrar okuttu kendini / Dolu dolu kutlar Kalimera şairi/