AŞK-I MEÇHULE NAME
Ah Sevgili…
Deli sevdam… Birden çıkan hoyrat bir rüzgar gibi estin dingin hayatımda. Sarstın gönül ağacımın tüm dallarını… Saldın bitimsiz sevdalara… Sağanaklar ve yıldırımlar sürükledin, Nar-ı aşkınla koydun beni yangınlara… Sevmeyi seviyordum ben sen gelene kadar… Sonsuzluğa aşıktı yüreğim kaybetme korkusundan… Kendi içimde yaşardım güzellikleri, acıları, hüzünleri… Ama seni de sevdim be Nar çiçeğim… Kaybedeceğimi bile bile.. Hem de çok sevdim, en sırılsıklamından… Yürek çarpıntım oldun, Uykum, uyksuzluğum, sabahım, gün ışığım… Sen, denizim, mavi martım Tutkum, hayaliyle ısındığım, benim bir yarım… Sen ben, ben sen oldum.. Sen, yürek ateşim, deli sevdam… Çağırdın… Geldim… Geldim, kaldım… Sol yanımdasın dedin. Duygularımdasın dedin. Tıpkı bir film gibi dedin… Yaşanılası duygularla, sislerinde kaybolmak sevdanın dedin… Ben dediğin yerlerdeyim… Sen nerdesin, bilmem kaç pazartesi beklediğim?... Nice fırtınalarda yıpranmış duygularım tatlı bir meltem esintisi beklerken; Ben imkanların dibine vururken hayatın yaşanmamışlarında, sen paylaşabildin mi duygularımın sarhoşluğunu yüreğinde? Ben hayatın güzelliklerini çoğaltma telaşındayken, sen neleri tüketme telaşındaydın, hangi gözlerde, hangi kadehlerde?.. Ben sevilmenin sorumluluğundan değil, sevmelerden değil, hırslardan korktum, aşk’ı incitmemek adına… Derin sevdalardan değil, sonu gelmez kör kuyulardan korktum, karanlıklarda kaybolmamak adına… Geleceğim dediğin yerdeyim. seni kalbime alıp kalbinde olduğum düşüncesiyle… Anlayabildin mi sevdamı? Hissedebildin mi yüreciğinde? Sevgiler, aşklar; yüreği okşayan tatlı nağme tadında, bir bahar meltemi, bir martının kanadı ya da sevgilinin saçlarındaki kır çiçekleri güzelliğinde yaşanırdı benim dünyamda… “Ne olursa olsun” değil, hayata güzellikler katarak yaşamaktı istediğim… Yaşayacaktık gerçekten, bir yudum bile olsa deryadır diyerek aşkı… Oysa sen bu filmi daha önce görmüşsün be güzelim. Kıracaktın dallarını, koparıp gidecektin henüz açan çiçeklerini aşk güllerinin… Biliyordum… Korkum ondandı, seni sevmekten değil… Bak işte, yoksun… Kalpten kalbe giden yol, aldırmaz mesafeye…. Adı konmasa da o bilir gideceği adresi … Yeter ki menzilde kapanmasın kapılar… Geldim, baktım… Ne ben sakladığın yerdeyim, ne sen o adreste… En paslı duygularımı cilalayıp yüreğinde, hayata yeniden tutunmamı sağlarken, kırılıverdi kolum kanadım. Sen benim kayıp bir yanım oluverdin bir anda… Dayanılmaz yokluğunda, söküp atasım geldi yüreğimin en acı, yüreğimin en güzel, yüreğimin en derin, yüreğimin en “SEN” köşesini biliyor musun? Söktüm… Atamadım… Çünkü sen oradaydın… Şimdi bildin mi aşkı nar çiçeğim?.. Yanıyor mu senin de gözlerin okurken bu satırları? Dağladığın bir yürekte çıkan yangın, Yakıyor mu senin de yüreğini?... Ah deli sevdam… Hergün, Yıldızları gönderirken sensiz gecelere, Şekillenirken sessizliğin sesi Ay’ın halesinde; Gecenin derinliklerinden kopup, Usulca ve titreyerek süzülüyorum pencerenden… Dokunuyorum saçlarına, sıcacık ellerine… Bilesin, Ben buradayım, Sevdan hep yüreğimde… ADRES/SİZ ÇARE/SİZ Erol Güldiken |
Define buldum!
Çok güzeldi ,harika bir yorumdu /şiir de
saygılar