özlem
kibrit çöplerini birleştirince
bir ev oluyor bu resim çöpleri tutusturunca dumanına karısıyor hayaller el işi derslerinin insana verdigi en önemli özellik buydu sanırım elinden geleni yapabilrsin parmağının ucuyla bu geleni silip atabilrsin... büyüsüne kapılırsın bu hayatın yada bu hayatın büyüsüyle kaptırırsın kendini biçilen rollerin şehvetine ne bir sabah var artık nede ertesi gün radyo bültenlerinde adı geçen bir tiyatro sahnesi bahsedilen üstü kalsın dedirtecek cinsten bir öğle yemeği 3. sınıf lokantada üç çeşit yemek 2 lira dediği için gidilenlerden belkide yemek icin değil sırf doymak icin... ne diyordum ben? ne diyorum yada, nede demek istemiyorum artık dediklerimden yoruldum, susmak için yazıyorum yazdıklarımın ötesinde susuzluğum bir kadın bedeni çözemediğim bir özlem vazgeçemediğim alışılagelmişin dışında bir akşam üzeri bir kadının suya değerken ayakları ne şair şairdir artık nede kadın şairin anlatmaya çalıştığı buz gibi bir sevdanın tarif edilemediği için yok sayıldığı aksini ispat edemediği için suçlu sayılan bir kominist gibi sanki aksini ispat etse asılmayacak gibi sanki asılınca bütün suçlamalardan aklanacak gibi sanki kafasını ayırınca bedeninden kafasının içindekiler değişecekmiş gibi bir kadının suya değerken ayakları istanbul’um akşam olur yorulmuş işten eve dönerken her dönüşten usanmış çiçek pasajında sabahlamak ister bir süre içer, yine sevgilisini özler ve sularına değen ayakları unutup özlem’ine yazar ne bırakıp gider boğazlarını nede kaldıgı yerde yazgısına eyvallah deyip mutlu bir hayat sürer... |
saygılarımla..