"Beklemek" Aşk'ı Tavaf Etmekmiş!..
Ey Sevgili!..
Gözlerimde kalan bakışların bir kaç damla “gözyaşı” olup akarken her gece yastığıma, alabildiğine uzuyor katran karası geceler. Sabaha varmak; bir ömür kadar uzun, tepeleri aşmak kadar meşakkatli.. Ne mağlubu var bu savaşın ne galibi, hatta olan biten bu soyut mevcudiyetin “nedenleri” bile meçhul(!) *** Sen; “nasılsın” dediğinde kulaklarıma “naif bir tat” bırakan sesin, telefonu kapattığında “Ben yokum” diyen dayanılmaz bir çığlık olup zonkluyor kıvrım kıvrım beynimin koridorlarında. Konuşurken yaşadığım “duraklayışlar” senin yasaklarınla benim takıntılarımdan ibaret!. Senin konuşmak için “cesur” benimse “rahat” olduğum an seninle doya doya dertleşebileceğimiz an’dır. İçten, samimi, doğal, zorlanmadan, kelimeleri kesip biçmeden, hamur gibi şekillendirmeden, kategorize etmeden, olduğu gibi yani!.. Ne zaman yanımdasın, ne zaman kayboluyorsun hasret tünellerinde, anlamak mümkün değil!.. Hissettiğim kadar mısın, yoksa tüm yalanlar gibi bir “ütopyadan’mı” ibaretsin bilemiyorum!.. *** Yanı başımda “nefesinin o çıldırtan sıcaklığını” duyarken, nasıl oluyor da birdenbire sesini duyamayacağım kadar uzaklara kaybolup gidiyorsun? Sandığım gibi gönlümün içinde misin gerçekten, yoksa bana “yetişemeyeceğim uzaklardan” tebessüm mü ediyorsun? Tereddüdüm o ki; ya hayat kandırıyor beni, ya da ben senin gözlerinde kendimi oyalıyorum?! *** Gecelerin içinde sonsuzluğa yol alırken bana mihmandarlık ediyorsun da, aslında neden hiç yanımda değilsin? Beni tek başıma karanlığın bağrına bırakmak hangi vefasızlığın tezahürü, hatta bana vefalı olmanı neden bekliyorum ki ben? Bırak “ben dostum” demeyi!.. İnan hiç inandırıcı değil!. Bana dost olma, “ben dostunum” deme, ama ille de bir şey söylemen gerekiyorsa “gerekeni” söyle sadece!.. Söylemen gerekenin ne olduğunu anlamak için “kahin” olmaya da falcı olmaya da gerek yok!.. *** Seni sadece rüyalarımda görmek ve seni sadece hayallerimde yaşamak istediğimi mi sanıyorsun?!, Ben mazoşist miyim, paranoyak mıyım, psikolojik hasta mıyım? Ben seven biriyim, bekleyen, özleyen biriyim!... Ben sana muhtacım, ben sana mecburum, anlıyor musun?! Günümü, gecemi seninle paylaşmak, hem seninle yaşamak, hem de “seni yaşamaktır” muradım!.. Ben ne senden ne de Allah’tan “başka bir talepte” bulunmadım!.. *** Sana “Seni seviyorum” derken titriyor içim!.. Üşüdüğümden değil, yanmaktan değil, Olsa olsa sevdadandır, biliyorum!.. Ben seni böylesi seviyorum *** Lakin aradığım yerde yoksun sen, sesin de yok nefesin de!.. Sana ihtiyacım olduğunda da yoksun!.. Hiç olmadın, olmuyorsun!.. Sen mi birilerini yaşıyorsun, birileri mi seni yaşıyor? Nefesinin ortağı ben değilsem, kim? Neden? Bana; “Sana ne!” demek lüksün yok senin!.. Aslında bu lükse ihtiyacın da yok!.. *** “Acele etme!..” ne demek!.. Hadi, tutsana “zaman’ın” yakasından!.. Hesap sorsana!.. “Acele etme” desene zamana, bana dediğin gibi, Dene hadi!.. Zaman mı hızlı yoksa biz mi? (Biz diye bir şey varsa eğer!..) Yüzümüze düşen çizgilerden “zaman” değil, sen sorumlu olacaksın bunu unutma!.. *** Bensiz aldığın her nefesle benim hayatımdan bir şeyler götürüyorsun farkında mısın? “Benimle paylaşman gereken nefesi”, bensiz heba etmekle günahıma giriyorsun alabildiğine, Bilmiyordun ama“öğrendin!..” Duymamıştın fakat “haykırdım!..” Fark etmemiştin belki, işte “hissettin!..” O zaman başladı seninde sorumluluğun, hiç kaçarın yok, günaha da vebale de ortaksın artık!.. *** Bekletmek günah, hem de çok günah!.. Hatta “yok etmekten” daha günah!.. İçimde ki sevgiyi ben doğurmadım, kaldı ki bu bir tercih değil, bu bir seçim değil, bu sana ulaştırmam gereken bir emanetti sadece!.. Ben emanete hıyanet etmedim hiç, edemem de, ne olur anla beni!. Ya “al emanetini”, Ya da Allah’a dua et, “O ALSIN BENDE Kİ EMANETİNİ” *** Sanki kerpetenlerle kopartılıyor her bir parçam senden ayrılırken, sanki üstüme üstüme geliyor her şey, ben bile “bana” düşman kesiliyorum sen uzaklaşırken, ben senden ayrılırken “bin kez ölüyorum!..” *** Hani ben “Sensiz yaşayamıyorum” diyorum ya, sakın ayakta kalışımı ve sessiz sedasız soluk alışımı “yaşamak” diye telakki etme, bu yaşamak değil!.. İnan bana, bazen “yaşamak, ölmekten daha çok cesaret istiyor!..” Çünkü insan “yaşamayı göze alınca” her an ölüyor!.. *** Sormana, merak etmene gerek yok!.. Açık seçik itirafımdır; “Seni deliler gibi kıskanıyorum” esen rüzgardan, üstüne düşecek gölgeden, adını zikreden dilden, sana nazar eden gözden, hülasa her şeyden, hatta kendimden bile!.. İçinde “seni kıskandıracak bir konu” olan her “başlığın” değil varlığından, şakasından bile!.. Şakayı severim ama sana olan duygularımın içinde şakaya hiç yer yok, şakaya gelir tarafı da yok!..” Seni hiç şakaya almadım almam, seni hiç kimse de şakaya alamaz, aldırmam, izin vermem!... Seven kıskanır, insan fıtratına uygun olan da budur!.. *** Benim ettiğim sözüm, özümden gelir, Sana duyduğum sevgim özümde beslenir, Gözlerine takılıp kalışım, bakışlarına akışım, özümde şekillenir. Yalan, riya, hilebazlık, yalakalık, sahtekarlık bana göre değildir, bana ait de değildir!.. İçten gelen ne ise “bende gördüğünde göreceğinde odur!...” *** “Başımın tacısın” dediysem öyledir, “Yarınım, hayalimsin” dediysem doğrudur, “Candan ötesin cananımsın” dediysem yeminimdir. Mademki yüreğim seni “hükümran” kılmış hayatıma benim, karşı çıkmak kimin haddine!.. İtiraz eden “Akıl” olsa düşmanımdır!.. *** Ben gülemiyorum, ama senin gülmeni seviyorum!.. Lakin yüreğimi acıtıyor arada bir, ne de olsa anlamını yitirmişiz biz gülmenin, tadını unutmuşuz, elimde değil.. Gülmeyi yeniden hatırlamam zor değil, değil ama Ah!. Sen yanımda olsan, olabilsen, olabilsen de insan nasıl güler ve nasıl “gülerek yaşanır bu hayat” bir görebilsen!... *** “Mutluluk nedir?” diye sorsalar bana, “senin yüzünde ki tebessümü” gösterirdim hiç tereddütsüz!.. O tebessümü avuçlarıma alır ve ellerimi göklere açıp Yaradana niyaz ederdim.. Bana cenneti ve “cennetteki en güzel meleği” bu dünya da bahşettiği için ona şükrederdim!.. *** Sen bunları okurken “Ben mi?!” diyorsun biliyorum!... Ah benim canımdan çok sevdiğim, sevdasına ömrümü adadığım kadınım; Sen aynaya baktığında “benim gördüklerimi göremezsin” biliyor musun?!.. Peki; Seni sana nasıl anlatacağım ben?! *** Sana dünyanın en güzel sözünü söylemek için taradım tüm lügatleri, o sözü aradım!.. Lakin ne anlatacak söz bulabildim, ne de tarife kafi gelecek mesel sunabildim.. Ama bir söz, tek bir söz, milyon kez söylemek istediğim, söylemekten bıkmadığım, söylemeye doyamadığım bir söz.. “SENİ SEVİYORUM” *** *** Ama gel gör ki; Hep ben anlattım, hep beni anlattım!.. Sanma ki seni bilmedim, sanma ki seni çözemedim!.. İstedim ki senin adına fatura kesen ben olmayayım, sen “dilsiz” değilsin ki; senin adına ben konuşayım? Fakat; “Suskunluk” kabul etmemek ama bunu söyleyememekmiş, sen susunca anladım!.. “Dostluk” hiçbir şeyi saklamadan gizlemeden paylaşabilmekmiş, sen sakladığında anladım “Sevgi” paylaştıkça büyür ve gelişirmiş, “seni severken” beni tek başıma bıraktığında anladım “Reddetmek” aslında mazeret üretmekmiş, her cümlene “ama” diyerek başlayınca anladım Lakin kendime anlatamadım!... En büyük acı, başımı eğmek ve yutkunmakmış, iradem “ram” olunca anladım “Yalan umuda” sarılmak, kendimi aldatmak ve aslında “yalnız kalmakmış” sen bana “Bana mı sordun?” dediğinde anladım “Sahip olunana” sahip çıkmak, karanlığa küfretmekmiş, sen hatırlatınca anladım “Cevaplar” kaçırılan bakışlarda gizlenirmiş bazen, sen başını eğince anladım Belki sevmenin bir anlamı yoktu(!) senin için, “çok geç” dediğinde anladım “Fütursuzluk” çok acıtırmış sevenin canını, gözlerim yanmaya başladığında “sen gülünce” anladım Birine çok değer verirsen” ya onu kaybedersin ya kendini mahvedersin” demiş düşünür, ümidimi kaybedince anladım “Sevme beni” demenin bir başka yolu da “Bu suç senin” demekmiş, müebbet’e mahkûm olunca anladım Akrebi korkutanın çevresinde ki ateş olduğunu sanırdım, oysaki çaresizlikmiş, kuyruğunda ki iğnede sakladığı zehri ensesine enjekte ettiğinde anladım “Ümidini kaybedenin başka kaybedecek bir şeyi yoktur” derler ya, başka kaybedecek bir şeyim kalmadığında anladım Dünyanın en cimri insanı “sevdiğini” söyleyemeyenmiş, sessizliğe duçar olunca anladım Sana koştukça senin neden uzaklaştığını “ufuk çizgisini” tanıyınca anladım Ve galiba; Sen bir parça umudu çok gördüğünde, ben; her şeyimi kaybettiğimi anladım!.. *** Ne çok şey varmış “anlayacak!” Sen “sustuğunda” anladım!.… *** Umarım bir korkudan ibarettir tüm bunlar, umarım yanılmışımdır, yanlış anlamışımdır, umarım bir köşesinde “bir köz yanmaktadır” kalbinin, Yüreğinde bana dair bir özlemin, bana dair bir hasretin varlığı bu yalan dünyada ki her şeyden ama her şeyden daha ulvi, daha mukaddes, daha değerlidir benim için, *** “Beklemek” Aşkı tavaf etmekmiş, “seni bu kadar özleyince” anladım *** Seni seviyorum, seni seviyorum, seni seviyorum “Kadir Albayrak” |
bu büyük sevgi aşk inanıyorum ki karşılık buluyordur..
gönülden kutluyorum
her şey gönlünüzce olsun...