9
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
3379
Okunma
yoksa
yok muydun hiç
hiç olmadın mı gönlümde...?
kırıntılarını toplamaktan sevap umduğumuz
pötikareli bir sofra tadındaydı hayat
umudumuzun bittiği yerde.
ve hatta şavkı vururdu göğsümüze
karanlık gecelerde.
hiç tutamamıştık ellerinden,
çünkü elleri yoktu hayatın.
bir telaş içindeydi; ve,
biz ancak eteklerinden kavrardık.
derdik hep : " başka bahara kalsın... "
her sabah mahmur bir mahurla uyanırdık,
ve hüzzam bir hüzündü demlediğimiz
ayrı ocaklarda…
ısrarla dayanırız kapısına;
ey hayat !
aşk için gelmiş
kavga için bilenmişiz
biz.
aç kapıyı bezirgan başı !
sözümüz bitmeden
ve dinmeden yürek sızımız,
geri dön/e/meyiz...
bu sahte gülüşlerden
aşk dilenciliğinden
puşt zulası işmarlardan
tiksinen.
yine biz...
yine biz…
uzatıp ellerimizi aynı çiçeğe,
bir kez olsun el ele tutuşabilseydik...
ve tutuşturabilseydik bir kez olsun baharı
işte o vakit;
iyileştirebilirdik kanayan yaramızı...
kalsın bırak eğreti düşler,
hepten yasak…
kaç gece uykusuna satın aldığım
mısralar da,
varsın olsun benden ırak.
yoksa zaten yok muydun,
hiç olmamış mıydın?...
düş müydün...?
düşsen;
karanlık gecelerde mavi bir ışık gibi görünen,
yakar gözyaşım cihanı
gözümden düşsen…
aşk mıydın yoksa ...?
rahmet mi ...?
bin yılda bir düşen iklimlere...
- ki nemi kalmış toprakta.
öpüyorum şimdilerde sen diye
secdede…