serumdan özgürlükler
ceset gibi kokuyor bu üstü kılıflı özgürlük istemlerim..
serumdan zihnime damlar gibi damlıyor, ırkçılık, köpeklik ve yapışkanlık şu çirkin bedenlerimize avuçlamak isterdim insanlığın beynini tüm kafatasçıları en az bir kez olsun yok etmek .. kılıçlarımız var muhakkak hepimizin bir Mevlana kadar hoşgörülü ve buda kadar şefkatli olmadığımız malum yalnız kan ağlamayı iyi bilir yüreklerimiz ellerimizle sıkıştırdığımız kuş yüreklerimiz .. özgürlüğü kuşlara benzettim hep çatısında tuğlaları eksik bir eviniz varsa ancak, kuşlar damınızda yer edinir lüks yaşayanların özgürlüğe pek ihtiyacı yoktur çünkü onların aslında düşünmeye de pek ihtiyacı yoktur şimdi güzel başkanları görüyorum evimin bahçesinde ellerinde av tüfekleri güzel bayraklı evimin damına nişan almış gibiler “durun, yapmayın !” o an biliyorum ki, şehrin en güzel meydanında bir güzel sallandırmak istediler ergen bedenimi özgürlüğü besliyordum çünkü çatı katımda kuşları vurmayın ! diye haykırıyordum, henüz düşünmeyi icat edememiş zihinlere kara çarşaflı kuşlar belirdi birden gözümün önünde gülmeme hakim olamadım “bu çocuk bir de gülüyor!” diye haykırdı başkan .. başkanlar işte hep böyle yerli yersiz bağırır olay çıkartır da, biz çok sonradan anlarız bu sırada ekonominin köpekten bir sürüngene özgürlüğün tavuğun gagasındaki solucana dönüşmüş olduğunu.. simin |