ONURLA...Dimdik ayakta ve iki elim açık Semaya doğru kaldırdığım avuçlarımda iki şaha ser tutuyorum Biri dünya, diğeri ise güneş Giden geçmişim bakiye, tavladaki gibi düşeş Çırpınıyorum artık yanmasın diye Oysa kibrit suyunu çoktan çaldım dünyanın dibine Nice yangınlara karşı yüreğim, hazan çeşmesiydi sanki Bilendim yıllarca bu çarpık düzende Yok gibiydi önce tahammülsüzlüğüm Kim bilir, belki anam beni doğurmadan önce Kaybetmedim umudumu yeşerecek bir gün Yıllardan sonra da olsa, diktiğim filiz... Avuçlarımda tuttuğum dünya ve güneş Avuntum sonsuz çünkü avuçlarımda artık Hâl böyleyken dimdik ve onurla karşılarındayım Oysa onlar, kuruluşlarında olanlara acımasız Tüm hırçınlıklardan uzaklaşacak insanoğlu, eminim Oysa ömür kısa, uzatılan bayraklar taşınamıyor Acı ve hüzün, bu ikiliye dikkat Hamur gibi yoğurur benliğinde tuzsuz, tatsız ve kat kat... Ve dünya avuçlarımda Ve güneş avuçlarımda Ve ben, ayakta, dimdik dururken onurla onlara karşı Onlar hâlâ sürdürdüler insanoğluna acımasızlıklarını... SEN... KAPIMDA!... Ayazda kalmış bir akşamüstü Gecenin koyuluklarla donatılmış bağrındayım İçim sen, dışım sen ve ellerim paltomda Unutmaya dem vurmuş yüreğimde, unutulmazlar arasındasın Sahilde yürürken usulca yağan yağmur Nasıl ıslatmıyorsa benliğimi Ve nasıl ıslatmıyorsa yanan yangınımı Yüreğim kabul etmez artık, dönsen de Bu gece nasıl uyuyacağımı bilmeden Göreceğim rüyaya odaklandım Adımlarımı hızlandırdım, evime doğru Bir an önce seni görmek istedim rüyamda, ama sen kapıdaydın... |
bizede selam vermek düşer
eyvallah.