Anılarımda Tutsak 'Namus Öyküleri....'Şiirin hikayesini görmek için tıklayın neden 2000’lerin çocukları kimliksiz?
neden onurumuz maskelere yenik? ve neden anılara saygımız yok..... Hiç bir coğrafyada ’Kuşak Çatışması’ bu kadar acımasız yaşanmamıştır.. Demokrasi her on yılda bir tatile çıkarsa olacağı bu.. yanılıyor muyum? Dalgalar öpüyor yüzümü, Sahilde dalgaların trajik şarkılarını dinliyorum, Anılarımda tutsak namus öyküleri... Düşünüyorum,hüzünleniyorum ama ağlamaya utanıyorum. Mavi köpüklerin dualarıyla yıkanıyorum damla damla.. Yunuslar saklambaç oynuyor gözlerimde, Yüzüm dalgaların ellerinde, Ben darmadağan,ben heryerde... ve şimdi... Birileri hapishanede uyuyamıyor, Birileri Eyfel’de aşk düşlüyor, Birileri can verirken herhangi bir hastane odasında... Birileri isyan ediyor talihine, birileri inzivada,sadece Allah diyor. ve... Bombay expresinde tıkış tıkış insancıklar... Birileri sibirya sürgünlerinde donarken, Birileri şarap ve peynir ısmarlıyor Paris’ten. Erzincanlı bir genç trende İrem ülkesini düşlüyor, Tek sermayesi yatağı ve valizi, Düş,Haydarpaşa’da bitiyor... Van gölünü dolanan trende vuslat şarkıları söylenirken, Titanic’te kıyametler kopuyordu..! ! Meğer aynı saatlerde neler yaşanmış neler.. Güneş alabildiğine cömert, Bulutlar tatilin keyfini çıkarıyor, Geceler boyu aradığım kadın, Artık ruhum temiz, Ama param yok ekmeğim de... Kimilerine göre onurum da yok! Oysa sabun kokardı saçlarım çocukluğumda... Talihin sihirli parmakları dokunsaydı kaderime, Acımasız mevsimlerde yitirmezdim ’bakir umutlarımı’ Damgalandık,fişlendik,itildik,horlandık... Düşünsene aşık olmak vatana ihanetti.! Ama sen 80 öncesini nerden bileceksin.! Ah ah.! ! Mehtapta umut pencereleri açacaktım izin verselerdi... Vietnamlı canını sattı özgürlüğe,ben de kitaplarımı, Bir Hollandalı,Ren kıyısında gülümserken İsveçli bir sarışına, Bir Japon Mekisika’da Rouseau okurken, Prag’da ışıklar nostalji sarısıydı.. ve..her sabah ’yaşasınlar’ dayatıldı aç beyinlere bir yerlerde... Trenler,artık elektrikli ama korkuyorum! Özlemi de anlatamıyorum, Polonyalı Piyanistin katliam anındaki yaşam özlemi gibi dersem anlar mısınız? Pearl Harbour baskınından bana ne.! ! Ben kitaplarımı istiyorum... BANKA MÜDÜRÜNÜN KIZINA YENİDEN AŞIK OLAMAM MESELA.. HANGİ TAZMİNAT TEKABÜL EDER LİSEDE ATAMADIĞIM VOLTALARA..! ! Dinlediğim türküler sürgün, Mahallemizin delikanlıları gibi... İsveç’te,İzmir’de,İstanbul’da,Hamburg’da... Onlar geri gelse de mahallemiz değişti. Heryer beton ve artık yetmiyor çelik çomak.! Zaten onlar da değişti. Siz Mont Blanc tepesinde noel kutlarken, üniversitede kartopu oynamayı bize çok gördünüz! Başka nerede yuvarlanabiliridm aşkımla! utanmadınız mı seviştiğiniz kadınların resimleriyle ergenliğimizi doyurmaya.! ! Pire limanında bir Yunan şafağı izleyemedim mesela, Muğla’dan Rodos’a bakmak istiyorum, Düşmanlığınız yapmacık ve beni ilgilendirmiyor, Bir kot bir ayakkabı sandınız sınırsız düşlerimi, oysa haritalarda sınırsız dolaştı beynim yıllarca.. ama hala anlatmaya korkuyorum... Ne olur ne olmaz.... İbrahim EROĞLU 1985 Kütahya |
Ağlamaklı,puslu bakan..
Menekşe kokusuydu saçların..
Ellerin vardı bir de,sevdayı anlatan..
Resmiydin sen hiç bitmeyen baharın
Asılan onca umudumuz dururken
şairim demiş diyeceğini ereoğlu şliiri okudum harika anlayana hocam anlayana