SELAY....
İnsanca,içten,mavice,
Sıcacık,ılık,serin,kadınca yani! Hatırlar mısın,Konak Pierre’de North Shield’te, Güneşin batışını izlerken,omuzuma yaslanmıştın, Eller kenetli,saçlarının kokusu heryerimde! Sen güneşte,ben gözlerindeydim, Güneşim,gözlerinde kayboldu! Güneşe doyurduk,saçlarımızı,aşkı,umudu... Kızıl,mavi,siyah bir elbise düşlemiştin! Günbatımı renginde, Aldın mı bilmiyorum! İlk kez sigara almayı unuttuk! Bilirsin sigarayı aşk kadar özlediğimi Beraber içtik telaşları duman duman! Umarsızca arşınladık mavi şehri... Kaybolduk sarhoş Kordon’larda! Heyecanla öpüştük kuytularda, En mahrem en gizli yerlerinle, Buluşma arzumu tetikledi daralan zaman! Yaşamı,aşkı sımsıkı yakaladık! Zamanı durduramadık ne yazık ki, Her saniye biraz daha azalttı bizi! Kırksekiz saatlik bir ömür bir aşk! Ne kadar da yemek yedik, Kaç çay içtim saymadım ki! Kahve falı yine kaldı, Oysa öpücüğü peşin almıştım! Erkek sözü! Yine kahve içeceğiz denizin gözlerinde, Yine unutacağız kahve falını! Yine mavi,çocuk ve ’Aşk’ olacağız! Bekleyenlerimiz üzülse de! Sitemlere inat yine geç kalacağız, Öpüşmek için bahaneler,kuytular arayacağız! İnan hiç bir ’Yasak Aşk’ bu kadar pembe olmamıştı! Yasak,platonik,pembe hazlarda buluşacağız yine Yine güneş doyuracak saçlarımızı! Gönül Kahvesi’nde oturacağız yine, Duvarlarda yeni isimler,tarihler,lise kokan dizelerimiz! Telefonlarımızı kapatacağız yine, Nereye gidelimler,ne içelimler heyecanlarımıza yenik! Bakışmaktan yorgun düşecek dudaklarımız, Yine titrek dudaklar öpüşme öncesi gibi, Yine saklanacağız,bir tanıdık görür diye, Yasak haz saatleri kadehlerimizde... Aynı anda konuşmaya başlıyoruz,farkında mısın? Öyküler sığdırıyoruz yemek aralarına, Hüzün dolu,gülümseyiş dolu öyküler... Ama hepsi de aşka dair! Susmamak için beyaz yalanlar söyleyeceğiz belki de, ’Susmak’ çıplak kalmaktır gözlerinde! Hemencecik çözersin beni! Sevmek,anlamaktır demiştin, Ne güzel duyguymuş korkmadan sevmek! Tek can olmak,saklanmadan! Kibarlaşmadan yemek yemek bakışlarında! Ayakkabımdan,lekeli gömleğimden,sakalımdan, Hiç utanmadan sana sarılmak! Binlerce kilometre uzaktık oysa! Yol yorgunluğum,uykum sıcaklığında eridi, Hiç bu kadar yaşam ve huzur dolmamıştı gözlerim! Fayton sefasında elleirm saçlarınla tanıştı, Sen balıkçı barınağına ben de sana sığınmıştım... Çocuk gözlerine şeker almıştım,yedin mi yoksa, Çocuğum,arkadaşım,sevgilimdin! Ve tanrıya dua ettim, ’Sel’ zamanı ’ay’ ışığında alsın canımı... ’Garajdayım param kalmadı hemen gel’ Beyaz bir yalandı! Yoksa nasıl görürdüm ellerini, Nasıl koklardım yüzünü,saçlarını son kez! Ve otobüs camında dudakların hala taze, Herşey ’şimdi’ tadında... İzmir-2005 |
tebrikelr.