KÜPE VE ACI KAHVE
Yetinemedim,
Senden aldıklarımla sana verdiklerim arasında sıkışıp kaldım, Oysa ki aşk bedel biçmek değildir bir şeylere Ben sana bedel değil ömür biçmeye hazırlanmışken Sen en zamansız gidişini koydun önüme Sana doğru gelen bana yanlış geldi Sana güzel gelen bana iğreti, Hangimiz yanlış noktada duruyorduk ve hangimizin gelişi daha zordu bilmiyorum, Şimdi kaç satır yazsam da anlatamam, Yaza yaza tükeniyor içimdekiler, Kağıtlara kustukça, temizleniyor içimdeki sayfalar, Sen onlar için bir bedel ödemeliydin. Ben sana hesabı getirmedim, Vakitsizliğime alışkındım da, gitmelere hep direnişim var, Sanki biraz daha yıkık dökük aynalar, Bana söyledikleriyle gördüklerim aynı değil, Biraz karmaşık yansımalar... Sakin, sessiz ve sensiz. Böyle güzel baktığım yerler, Aklımda sen yokken Senden kalan bir şey yok bana Bu aşk, bu sevişme izsiz! Biz... Başarmaya çalışsak da sınavı tek taraflı geçemedim yine, Olmadı bir kez daha, Olmayacak bin kez daha. Belki bu sefer ayrılığı deneriz. Bir kahve tadı kaldı aklımda, Hatırladıkça tadı damağımda, Ve sen bana bakıyordun yudum yudum seni içerken kahveyle, Sanıyordun ki aşk bana dokunmuyor, Tenim seni istemiyor, Oysa dillere dolanmıştı bedenimin sıcaklığı, Diyordum ki bu aşk beni kötü yakıyor! Bir gazete önümde ve sen hemen dizimde, Bir sinema mevzusu dilimizde, Gideriz ya da gitmeyiz ben karanlığı düşlemiştim. Omzuna yaslanıp önce uyuyacaktım, Biraz ateş katıp sana omzuma dudağını koyacaktım. Bilsen de bilmesen de seni orada öylece saatlerce öpecektim. Gel dedin gidelim... Kahveyi nasıl içersin... Süt yok bu filmde... Oysa ki anlamıştım unutmuştun dilimin ucundakini, Sade dedim, Biliyordun içimde tonlaydı süt, Biraz koklasaydın benimserdin! Oysa ben hep bir sıfır yenik başlamıştım sana, Ne ben kalemi aşabildim ne sen oradan kopabildin, Dokunsan yanacaktı dünya, Ben seni öyle sahiplendim! Göze aldıklarımı yazdım, Söze getiremediklerimi... Biraz yorgundum ben de sanki, Unutamadım kalbimde dize getiremediklerimi! Yetinemedim işte, Seninle ve teninle... Oysa çoğaltmaya hazırdım tırnaklarımla toprağını, Ellerimi bedenine koyup sana beni anlatmayı, O kadar istedim ki yanında ağlamayı... Senin tasarrufunu bilemedim işte, İstemedim seni saklamayı ama istemedim tüketmeyi de... Başım senden daha dik duruyor belki hayata, Kalbim daha sert belki aşka, Ama istemedim yeniden kendimi saklamayı ve dindirmeyi de... Yol boyunca hiç korkmadım ellerinden, Nereye denk gelirlerse orada kalsınlar istiyordum. Senin olsun istiyordum her karışım, Ve senin olmalıydı aslında çıplaklığım... Kilidi nasıl kırdık bilmiyorum, O kapıdan girerken hala istiyordum seni, Habersiz ve zamansız olacaktı sevişmemiz... Kalkıp gidince o yataktan biteceğimizi bilmiyordum. Her köşeye kaçacaktım, Oysa ilkinde yanındaydım, Kahve sütsüz diyordun hala, Aynaya bakıp süt var diyordum içimde, Anlamamıştın, Tek kişilik yatakta iki kişi olmanın hazzı bedenimde, Yüreğimde, ellerimde, göğsümde... Dudaklarının sadece bana ait olduğunu hissetmenin tadı... Nefesinin boynumda çoğalması... Saçlarımın ellerine dolanması, İsmimin dudağında tekrarlanması, Süt tadını aldın mı göğsümden... Aşkın ucundan tadabildin mi? Alnımı öperken söylediğini kalbine de yazabildin mi? Yok musun şimdi? Çok musun yok-sa! Kızımız göğüs ucumda... Öldürdük onu istemeden, Sırf kendimize güvenmediğimizden, Sırf aşka hep yenik gözle baktığımızdan, Sırf tek kişilik yatakta “biz” olabilmeyi başaramadığımızdan... Öldürdük kızımızı, Katil değilim ben... Tenime sızdı bebeklerim, Senden bana yapışan bir aşkın derinliğinde... Dudağımda kaldı bebeklerim, Senden bana kalan aşkın sebebinde... Dur diyemezdim, Gururumu hiç yenemedim, Basit bir cümledir ama, Böyle olsun istemezdim, Çoğul yaşamaya alışmalıyız, Daha fazla katil olamayız. Tüketirken aldığımız zevki üretmek için de almalıyız, Terini sevdim, Tuzunu sevdim, ağzının tadını... Küpemi çekip koparışını, Beni kendine saklar hallerini, Süt tadını alışını... Kalbine izin verseydin benimdin... Kalbime izin verseydim senindim... Yetinemedim, İçimdeki sütü sana yetiremedim... Beyazdı bedenlerimiz, Sıcak, ıslak ve izsiz... Tek kişilikti yatak, Sıcak, ıslak ve bizsiz... Gitmeli şimdi, Daha ne kadar kalır ki beden ayakta, Soğuk en çok dudaklarımı parçalıyor, Rüzgar en çok göğsümü acıtıyor, Aşk ucumda diş izlerin var şimdi, Acımalarını seviyorum, Seni bana getiriyorlar, Tasarrufunu yanlış yaptım aşkın bu sefer, Bebeklerimiz aktı üzerimize, Başaramadım tutmayı içinde... Başaramadık mı sıcak kalmayı biz, Günler sonra buldun Tek kişilik yatakta ikinciden bir iz... Biri sende biri bende şimdi, Küpelerim... Kol düğmeleri gibi, Buluşmaları an meselesi... Kim kandırıyor kendini, Oysa sadece bir şarkı kol düğmeleri, Kulağım sızlıyor, Dudağının marifeti şüphesiz... O kadar zor ki birini sevmek, Birine bir parçanı vermek, Korkmamıştım sana kendimi sunarken, Yetinemeyeceğimi bile bile korkmamıştım severken. Ama şimdi, Bir sonraki aşk korksun benden, Hesabını soracağım bedenimden... Tuhaf yaralar var dokunduğun yerlerimde, Geçene kadar darp yok! Sen içimden gidene kadar aşk yok! Bu kadar aşk bana bile çok! Üşüyorum... Acıyor göğüs ucum, Acıyor beyaz yerlerim... Soğuyorum bu duygudan, Kasılıyor kasıklarım... Sanki bir reddiye var bedenimde, Kendime dokunamaz oldum sana ihanet ediyorum bahanesiyle, Duruşum devrik biraz, Susuşum bu sefer normal değil, Gülüşüm bir tehlike habercisi... Burası çok alçak sevgilim, Burası çok sığ... “Tek” kişilik yatakta “çift”leşmemizi özledim... Aşk iyi bir şey değil. Sesim kısıldı, sözüm kırpıldı, sütüm kesildi, Kulağımda bir acı... Küpemin teki sende, yatağının içinde... Hiçbir hükmü yok çift değilse... Keman sesi daha acı... Oysa hazırdım herşeye... Ayrılıktan tasarruf etseydik keşke... Öyle bir bela ki aşk, kıyılası... Biliyordum, Kokusundan belliydi, Kahve acıydı Diş izin göğüs ucumda, küpem yatağında kaldı... İstanbul’07 |