BİR KİRAZ AĞACI GİBİ YÜREĞİNDEN TOPRAĞA YONTULUR...bir gölge görünür uzaktan her akşam son ağaçlarını geçer koruluğun sararmış nemli otların üzerinde bir kedi yumuşaklığında sessiz sedasız o küçük meydanlığa gelir iki adım daha atar ve mıhlanmış gibi hep aynı yerde durur bir ev vardır az ötede terkedilmiş ıssız ve bir yas gibi sessiz kilitlenir o evin terkettiği kapısına bakar durur bir adım daha atmaz ister de kıpırdamaz sanki bir heykel sessizliğinde ve bir kiraz ağacı gibi yüreğinden toprağa yontulur bir sigara çıkarır göğüs cebiden çakmak alevine siper ettiği elinde esmerliği kısılmış gözlerinde talan bir arzu bir parlar bir söner yakarken genzini ilk içimi ilk nefesle savrulur güz ayazında o küçük meydanda durup her gün uzaktan baktığı sevdaya direnen hasreti harlanır akkor olur bir yanı karışıp dumanların arasına süzülüp simsiyah perdelerden içeri sevdiğinin dizlerine düşmek ister çığ misali bir yanı gönlüyle kavgaya durur dibe vurur yüreğinde mazi tortusu örter kirpiklerini nasıl sevildiğini hatırlamak bir avuç kum atılmış gibi yanar gözleri acıtır o an aklına düşen mısra büsbütün gidemez ah gidemez çalamaz o kapıyı vurgun suskun yorgun inadında hapsolur CEYDA GÖRK 2 ağustos 2008..........05.48 |
hayaller de kaybeder
bir bir gördüğü gerçeği
kırıkların kapladığı bedenlerde
hırpalanır düşler
düştükçe dengesiz bir aşk’a
sondur sancısı aslında
benden kaç evvel bana
kaçtıkça büyür önsöz
o bir aleme indi… yalnız
elleriyle beslemektir intiharı
kendi kuyusunda
aslolan candır
hiçliğimizde konaklayan
çok odalı duvarlarda
ses geçirmez bir çığlığı tüketir
en mahrem anında uyanır yılan
yalan dokunmuyor
ne dünyaya ne bana
o bir yalana kandı…yalnız
çarmıha gerilmiştir utanç
nasır bağlamış elleri ile kucaklar hasreti
yapay bir umut şimdi
yeniden sevebilme telaşı
unut şimdi
aşk’a kan
kudurgan
mavisi çalınmış hırçın denizi
o bir denizde sendi…yalnız
...gittiği yerde de yalnız...ki kaldığı yer de yalnız...
sevgimle şair...