Sevgili ben !Sevgili ben; kaç mevsimlik suskunluğu vardı arzuların, saymadım Yıldızlı gecelerde bile yönümü bulamazdım çünkü; her yanım dört duvar yalnızlık oysa sevmeye açtım, sevilmek kadar sevişmeye de akşamları kısık sokak lambalarının ışığı öperdi bedenimi kuytularda kendi dokunuşlarıma ses olurdu o saçma sapan şiirlerim an gelir öfkem olurdu yeri gelir en büyük çığlığım her defasında bir kadehle başlardı boşalmaya gözlerimden acizliğim ve titrek dudaklarımdan keskin bir şarkı düşerdi her şey susardı sanki her şey donardı. renkler silinirdi, bilinirdi sebebi siyah beyaz resimler keşkeli cümlelerle süslenirdi ne kadar saklasam da ele verirdi kırılganlıklarım saçlarımda kendini uykusuz saatler bir çizik daha atardı yüzüme bilirdim ama yapacak bir şey yok erguvanlara bulansa da, anıların hep üşüten bir yanı vardı ve mavilerin buz kesikleri ne bedenim ne ellerim...yüreğim titrerdi yüreğim tir tir herkese bir aşk düşer mi? cevabını kim bilirdi? tek korkum y a l n ı z l ı k... kalabalıkların uğultusunda bir cümle yakalamaya çalışıyorum sıcak sadece bana öze ya da tensel açlıktan uzak bir el uzansın elime yeter, bir "merhaba" için gidişlere alışkın gönlüm nasılsa ama gelişler önemliymiş asıl b i l i y o r u m turuncuların içinden kırmızıları çektim mevsim sapsarı tarihler değişse de takvimler hep yedi güne gebe temmuz nisan çamurlarına bulanık ama o halinden memnun batak gülleri süslerken yaz düşleri lacivertler hep kıskançsa kime ne ! aşk; kaç yıldır suskunluğumsun bir ben biliyorum bunu. sesimden düşen kahkalarıma kanmışlarsa benim suçum değil bakıp da görmeyişleri aşk; her halimi saklayan siyah bir elbisesin üzerimde...renklerime sırdaş oysa ne kadar da net ortada duruşum, ne kadar da kollarım savruk hangi yana çekseler giderim zannedenler ne kadar da haksız kilitleri vurmuşum bir kez ne öncesi ne sonrası hep o andayım sana tutsağım a ş k, sana niyetli ama sen y o k s u n. aşk; tütsülü gecelerin kokusunda terli şiirsin sabaha rengin kırmızı... utanmak mı gerekir koynunda uyurken ya da vaftiz mi gerekir su akışında sevişleri dar sokaklarda düşer yasaklı adın ya ihanettir gölgen, ya gölgende ihanetler. her türlü yapış yapışsın ama her türlü kapış kapış sağ koluma takmışım denizi sınırlar çiziyorum ağırlaşıyor ihanet kokuları şehrin git gide yamacıma geliyor ayrılık ötesinde zamana vuran metal kurşunlarda yalnızlığım bir ben yakınım kendime sonra yine ben yine ben en çok da kendimle konuşmalarımı sever oldum ayrılıklar üstüne. bu sabah yabancı olsam aynaya hiçbir kıyafet olmasa üzerime adımı unutmuş olsa çevremdekiler ve ben hatırlamasam düne aitleri çocukluk kumbaramda biriktirdiğim dünlerle günleri harcıyorum elim açık avucumda o kadar çok bozuk günler var ki var mı aranızda bütünleyecek yıllarımı? üstü sizde kalsın ! yalnızlıktan başka kuruşum yok... aşk; seninle dolu nice yıllarım olsun. Sevgiler Sen |