ŞetuL.. (Nasıl anlatırsan anlat, O seni anlar..)
Sanıların ötesine geçemezler Onlar;
Bir dediklerini bilirler, Bir sabah bir derler, bir daha da demezler.. Öylesine kafirlerdir ki, kafirliğe bile küfrederler. Keşkelere karışmış, yıllandırılmış yazılarda okursunuz namusu. Onlar öyle namussuzdurlar ki, namusu konuşurlar, namusu yorumlarlar, konuştukça namuslu olurlar.. Başlayan, bağışlayarak, esirgeyerek başlayan, başlatan, Yoktan var eden Yaratıcım, varı da yok edebilen Yaratıcım.. Beni gaftan, gafletten, gaybtan ve gazabından koru.. Düşen cümlelerimi Senden aldım, ondandır geri verişim.. Bana İzmir�i öğreten de Sensin, iz sürerek İzmir�i bulduran da.. Tahtına yakışan, tahtları sevmeyen Yaratıcım, İzmir aynı İzmir değil mi... Bu izler ayaklarımın altında ezilebilirler mi? İleride izsiz bir yüzüm olur mu.. İzledikçe boğuluyor muyum.. Öylesine söylemiyorum bu kadar lafı, Öğleden sonramın bir anlamı vardı.. Sıra sıra dökülüyordu cümleler, sıradan, sağdan sıralanıyordu.. Üniversite bekliyordu, belki de bekletiliyordu.. Sen; gözümü de, zihnimi de seven Yaratıcım; Öyle güzelsin ki, onca kurbana rağmen helak etmedin bizleri.. Yıkmadın dünyamızı başımıza, Ben sadece yıkıldı sandım, yanılmışım.. Affetmeyi seviyorsun diyedir sürekli yanılışım... Ömür doğru düzgün, tek karelik bir fotoğraf, bir kez duyabileceğim hoş seda değil miydi? Ben mi kandım, şair mi yalan söylüyordu.. Kana kana kandığım zamanlardaki gibi kanım hızlı mı akıyordu.. Yoksa sadece, yanlışlıkla kendimi başka mı sandım. Farkım var mıydı ki, onlardan, bunlardan, şunlardan.. |