ÇOCUKLUĞUM
Yürürken çocukluğumun geçtiği sokaklarda,
Maziyi hatırlar titrerim bir an. Nerede o kocaman tokmaklı tahta kapı? Ağır gıcırtılarla açılan kanatları. Ak başlı bir ihtiyar bakar gülümseyerek, _Gel,der yavrum içeri,sesi titreyerek. Uzun,taşlı avludan elele gidiyoruz. Mis kokulu çiçekleri içimize çekiyoruz. Hanımeli yanında, birkaç sandalye dizer. Sohbete katılmaya ,kedim sırada bekler. Bir tonton dede çıkar,haydi atla kucağa, Buruşuk yanaklardan öpücükler almaya. Ocakta cızır cızır ,bir ateş yanmakta. Nefis bir yemek üstünde kaynamakta. Zil çalıyor karnım,ne olur ye deseler. Sonra ekmek üstüne ,cevizli pekmez verseler. Yemek biter kalkarız,dedem tutar elimden. Haydi benle gelde, dertleşelim derinden. Ah annannem görmeden,birkaç çiçek koparsam, Onları götürüp canım anneme sunsam. Çıkarız sokağa,pek çok çocuk orada, Haydi ,koş Semra,eşimiz ol oyunda. Bir ikilem yaşarım gitmekle kalmak arası. Dedeme aldıracağım bebek dünya parası. Oyun ağır basar,başlarız dalyaya, Dizeriz tuğlaları,vururuz topa hızlıca. Dedem gelir akşama,elinde bir taş bebek, Benim için bu bebek bütün dünya demek. Girerim yatağa;bebeğim bir yanda ben bir yanda. Annannem başlar o geceki duaya. Ne güzel günlerdi onlar, keşke hep küçük kalsak. Sevdiklerimizle birlikte sonsuza dek yaşasak. Mazi içmde yara,sevdiklerim yok yanımda. Artık o eski,güzel ev bile,yok o sokakta. Dedem, annannem,annem hep bizi terkettiler, Öbür taraf buradan daha hoşmuş dediler. Şimdi anlıyorum onların değerini. Hepsi çoktan gitti,kaybettim sevdiklerimi. ALLAH’tan tek dileğim,onları tekrar göreyim, Bende vaktim gelince,mutlu öleyim. |