ERTELENMİŞ ZAMANLARIN SANCILARI
Yalancı bir geçmiş yürüdü
Tel örgülü baharların tedirgin gecelerinden Acıya sürgülendiğim gün doğumsuz pencereme. Ses geçirmez camların ardında Ertelenmiş zamanlar sancısı, İsyan gününden dem vurdu suskunluğum. Işıksız bir meçhulün Karanlığa tiryaki seher vakitlerinde Dünler beni tüketti ben günleri… Örselenmiş yanlarımla geçtim Akrep örgüsü yelkovan aralıklarından; Zamanın akmazlığına ağıtlar düşürdüm Kalemi yonttukça her şiir Kendimi, kendim kanadım Aldandım,azaldım,bölündüm İçimdeki çocuk somurttu Sırılsıklam bir aşk yabanlığında Gözyaşı değil bir avuç “sen” döktüm Her asılıştan sonra cesedimin şafak yangınına… Acıtılmış yaralarımdan vurdular neşteri, Bir ölünün donuk gözlerinde silindi sevincim.. Otobüs duraklarının telaşlı bekleyişlerinde Hasretinle büyüttüm öteleri Berisi yağmur,gerisi yokluğun Dört yanımı yokluğuna soyundum Hücrem karanlık Baş harfinden son hecene kadar İsimsizliğine kelepçelendi dilim Yorgunum Biraz temmuz biraz da ayrılık kokuyorum Keşke biraz anason olsaydı,biraz gül dikeni Birkaç mevsim bahar Bir iki dost… Yoldan bir şiir geçseydi geceleyin, Bakışlarımız kadar sahipsiz.. Biri küfretseydi notaların geçmişine Şarkıların gözü kör olsaydı.. Ellere bırakmasaydık, El birliğiyle biz öldürseydik düşlerimizi Yani az biraz mavi olsaydı Zar atsaydık “aşk” gelseydi Her şey başka olurdu belki, Kanamazdık…! Oysa şimdi adına çıkan tüm kapılar kapalı Artık faydası yok direncimin Zifti uykular çoktan kıyama durmuş kirpiğimde Hangi kilidi açsam İlengili bir kâbusta tutsak kalıyor hayâllerim Bir kent geceyi doğuruyor yatağında Uzakta bir kadın hasretim oluyor Uzakta bir kadın hiçbir şeyim! Bir gölge düşüyor suya;sevgilim diyorum; Sevemiyorum! Daha çok acıyorum yaralarıma dökülürken ay ışığı Daha çok uçurum oluyorum gözlerinde Düşüyorum,kalkamıyorum…! Kendimi burada gömdüm ben, Kaçaklığı burada bildim Yetim bir memleket sabahı,bir öksüz türkü Karanlığa karşı nasıl iç çekilerek söylenirmiş, Yolda düşlerini yitirmek neymiş burada öğrendim. Şimdi çakal sesleri arasında trenler salar beni geceye Demir yolların alıp götürdüğü yüreğim yaralı Ve hâlâ penceremde acılı temmuz rüzgarları Ölmek için gün saymakta ağustosun gölgesinde Ve kutsal bir intihar kadar inançızım kendime Duvarlardan süzüyorum gök yüzünü Özgürlüıü martılardan dinliyorum Yaklaştıkça gurbet oluyor gözlerin Bakışlarımı sürdüğüm uzaklar, Sana dokunamamak Ve yitirmek kendini saçlarının kokusunda, Bir camın buğusunda yüzünü ezberlemek; Sebepsiz bir gidişin izleri gibi Ve unutulmak: Zencefil kokusunda bir demet hüzün çaresizliği… Oysa unutulmaktan öte Gözlerinden sürgünlüğüm bitirir beni Geçmiş zamanlara düşülen “biz” kaygısında Üzümesin diye gölgeme büründüğüm Yalancı varlığından yoksunluğum… Ve ardıl acılarla kıvrıldığım gülüşün Aldırmazlığına saplasa da düşlerimi Anıların dokunulmazlğı hatırına Yalan da olsa sevmek güzeldi seni |
Gözlerinden sürgünlüğüm bitirir beni
Geçmiş zamanlara düşülen “biz” kaygısında
Üzümesin diye gölgeme büründüğüm
Yalancı varlığından yoksunluğum…
Ve ardıl acılarla kıvrıldığım gülüşün
Aldırmazlığına saplasa da düşlerimi
Anıların dokunulmazlğı hatırına
Yalan da olsa sevmek güzeldi seni
çok güzeldi kaleminiz daim olsun..
sevgi ve şiirle kalın...