BEN HÜZNÜ SEVERİM...
BEN HÜZNÜ SEVERİM!...
Eylülü severim , hüznü de... Nedendir bilinmez ama; eylül geldi mi , çocuk olur yüreğim. Çocuklaşır yüreğim... Serin esen bir rüzgarın , tozlu gövdeli ağacın yapraklarını dökmesini anımsarım hep... Hüzünlenirim... Ben hüznü severim. Nedendir bilmem ama , severim... Rüzgarlar eser yüreğimde , çocuk olur yüreğim... Umutlanırım... Belki hüzün çocuklaştırır beni , içimde fırtınalar kopar o an... Eylülde acılar mahkum alır beni. İçimden şiirler yazmak geçer... Ben hüznü severim oysa...kendimi bildim bileli... Bir eylül gecesi... Serin bir rüzgar esiyor üstüme. Ayaklarımda sızılar... Zaman geçiyor ayaklarımın arasından. Taşıyor ayaklarım beni , şehrin yüreğine... Bir çadır var kaldırımda. Umutların doluştuğu , bir çadır... Geçmişi anımsıyorum ... Bir zamanlar bu çadırın durduğu yerler ,çöldü... Bu caddeler ... Oysa ne çabuk geçiyor zaman...? Daha dün şurada , buğday sapından pusulalar yapardık oysa... Ey acımasız zaman... Değişen sadece zaman olsa , gam yemem...! Ya insanlar...? Ben hüznü severim. Kendimi bildim bileli böyleyim... Yanı başımdan arabalar geçiyor şehrin kalbine. Bir çadır var kaldırımın üzerinde. Güle oynaya geçiyorlar önümden kimseler... Kimin umurundayım...? Oysa ben hüznü severim. Kendimi bildim bileli böyleyim...! İki yanımdan ışıklar geçiyor yol boyu. Yeni yetme binalar yükselmiş iki yanımda... Yanı başlarında bir çadır... Ürkek duruyor aralarında. Bir çadır ve çamaşır asacağı ile tuturulmuş resimler duruyor iki yanda... İnsan resimleri , insanlığın...! Gözyaşı dolu , çile dolu... Her resimde bin ayıp..! İnsanlığın resmi çıkarılmış pazara...! Çocuklar ilişiyor gözlerime bazen... Baktığım resimlere bakıyorlar. Utanıyoruz birbirimizden... Dağınık ölümler , her yerde... Her resim kanatıyor yüreğimi. Filistinli çocuklar ellerinde sapanlar var... Başka bir resimde ağlayan çocuklar , babalar... Her resim çalıyor ömrümden , bin gözyaşı akıtıyor yüreğime... Minnacık çocuklar... Parçalanmış vücutlar... virane umutlar... Acıklı bir ilahi sıyırıyor kulaklarımı. Hüzün doluşuyor yüreğime... Tüylerim diken diken oluyor her resme bakarken. İnsanlığımdan utanıyorum o an...! Yurdundan , yerinden koparılmışlar... Sapanlı Filistinli çocuklar var ... Zulme karşı duruyorlar... Gözlerim doluyor ... Göz yaşlarım karışıyor şehrin titrek ışıklarına... Her resimde bir öykü var. Çığlık dolu , figan dolu yazılar... Küçücük çocuklar, gönüllerini bırakıyorlar kumbaralara... Bir küçük kız çocuğu da gözyaşı... Islak sızılar düşüyor dizlerime. Gözlerim şehrin havası gibi buğulanıyor... Bir çocuk bir ilahi söylüyor bir yerlerden. Hüzünleniyorum ... İçimden şiirler yazmak geçiyor bu gecenin hatırına. İsyan dolu şiirler... Ben hüznü severim . Kendimi bildim bileli... Bu gün bana , yarın sana... Zulmün gayrısı mı var...? İşgal edilmiş umutlar geliyor aklıma... İşgal edilmiş yarınlar... Şehrin caddesinden arabalar geçiyor , içimden ise sızılar... Güle oynaya insanlar geçiyor kaldırımlardan . İçimden ise figanlar... Küçücük çocuklar uğruyor çadırın önündeki kumbaraya. Yüreklerini bırakıyorlar. Aklıma çocuklar geliyor... Yüreklerinde kurşun izleri var... zulmün kucağında , babalarının kucağında duruyorlar çocuklar... Gece akıyor iki yanımdan. Bir yanda neşe , bir yanda hüzün var... Gece uzadıkça uzuyor nedense... Yılgın düşüyor umutlarım. Kaldırımlardan kan damlıyor gözlerime. Bir çocuk vuruluyor tam alnından... Acıklı bir ilahi sıyırıyor kulaklarımı , bir figan... Gecenin serinliği düşüyor içime. Göz yaşlarım karışıyor şehrin ışıklarına... Oysa ben hüznü severim.kendimi bildim bileli ben böyleyim |
Kutlarım,eylüllerin yalnızlığında...