Okuduğunuz
şiir
25.2.2009 tarihinde günün şiiri olarak seçilmiştir.
CEFÂ-KÂR
Anladım ki hayatta; bel büktüren cefâ; kâr Düşlere küskün mazi değil mi ki aşikâr… Hepyek geldi zarlarım hep od ocak virâne Yıkıl git gözlerimden ateşe kul pervâne! Bak külümü topluyor ahâlinin cümlesi Direnme, vazgeç ve git, canımı yakan nefis! Terk-i heves edeni sarmasın aşk çilesi…
Feryat etmek faydasız şu düştüğüm hâlete İnsanoğlu ki; fâni, dalar elbet gaflete… Unuttum! Nerde, nasıl? Diz bağlarım çözüldü; Ve neden gülüyorken dudaklarım büzüldü? Ah! Düşünce kısmete ışıyan mavi boncuk(!) Bağrıma hüzün çöktü gözlerime ise sis! Ben ki dizi kanayan hâlâ o masum çocuk…
Hüzne açılan yolda; dil sussa göz davetkâr Canımda iz bırakan, can bıktıran cefâ; kâr
Hani üşür ya insan, sokulmak ister döşe Hani yiter ya sürur, arar ya köşe köşe İşte öyle bir hâlden ruhum nâra yol alır Yanar içimde bir yer, külüm elimde kalır Sustursam da isyanı bilirim ki nafile Hep peşimden gelecek yine o şerir iblis! Bitmeyecektir cengim, iblise eş nefs ile…
Küsüm yine kendime, güneşe aya küsüm Lâkin yarınlarıma dokunmalı tebessüm Değişmeli yeniden ömrümün coğrafyası Düşmeli yüreğime pak vicdanın ziyası El değse çoğalırdım yürekteki yaraya “Pişmanım” gibi bir söz olmazdı mevzubahis Olmazdı eksik yanım, dönmezdi gün karaya…
Kulağa fısıldayan sabah yeli efsunkâr Gönlümü göl eyleyip taş sektiren cefâ; kâr
Yazık ki her tecrübe bir bedelin ürünü Birini mest ederken kahreder öbürünü Kalmadı tadım tuzum, aşım ekmeğim yavan Dilden düşen dualar; umuda, arşa revan Elbette kanar yara hele de taze ise Ama gani umudum; çökecek cebrinefis! Ki ah çeken yürekte duygu cenaze ise…
Git başımdan ey zulmet, git başımdan heveskâr! Ömrümün baharından el çektiren cefâ; kâr
Sus yüreğim artık sus! Yeter artık sus dilim Bitir şu nakaratı, bölündüm dilim dilim Şimdi bir edip çıkıp, derse bu ne rezâlet! Yere batar yüreğim, kurtaramaz asalet! Sus yüreğim artık sus! Peş peşe dökme için Beklenmedik bir anda karşına çıkar habis; Seda olur mahremin, yanarsın için için…
Sual düşünce zihne, neye yarar ki inkâr Sus kalan her soruya dil döktüren cefâ; kâr
Şiire zulüm belki böyle keder yüklemek Sözcüğe kan kusturup mısralara eklemek Kim bilir belki bir gün dile şehâdet düşer Kutlanınca sözcükler, ne kan kusar ne üşür Belki de hepten kopar ömrü bağlayan halat Düşer mısraya çın aşk, düşer güne havadis! Asil süvarisiyle kapımda durur al at…
Acep af edecek mi? Ben ki “O”na hizmetkâr Tövbenin kapısına diz çöktüren cefâ; kâr
Saadet ÜN 22/02/2009
Paylaş
Beğenenler
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Şiire zulüm belki böyle keder yüklemek Sözcüğe kan kusturup mısralara eklemek Kim bilir belki bir gün dile şehâdet düşer Kutlanınca sözcükler, ne kan kusar ne üşür Belki de hepten kopar ömrü bağlayan halat Düşer mısraya çın aşk, düşer güne havadis! Asil süvarisiyle kapımda durur al at…
Acep af edecek mi? Ben ki “O”na hizmetkâr Tövbenin kapısına diz çöktüren cefâ; kâr ********************************************************* Seçkiniz ve şiirinizi kutlamalıyım.. Süper!. teşekkürler emeğiniz için. Sevgiyle...
BİLİYORSUN SENİN ŞİİRLERİNİ HER ZAMAN BEĞİNİ İLE OKURUM. LAKİN BU ŞİİRİN SANATSAL AÇIDAN ZİRVEYE OYNAMIŞ. HER DİZE KENDİ BAŞİNA BİR ŞİİR GİBİ. HER DİZE KENDİ İÇİNDE AYRI BİR ANI GİZLEMEKTE.. ŞİİRİN GÜZELLİĞİNİ İŞLEMİŞSİN ACILARINLA. YÜREĞİNİ DÖKMÜŞSÜN. UMUTLARINI UYANDIRMIŞSIN. YOLLARINI SERMİŞS İN OKUYUCUNUN ÖNÜNE. SENİ ÇOK, ÇOK KUTLUYORUM ARKADAŞIM. ALLAH SANA DAHA NİCE BAŞARILI ŞİİRLER NASİP ETSİN. SAYGILARIMLA: RR.AKDORA
Şiire zulüm belki böyle keder yüklemek Sözcüğe kan kusturup mısralara eklemek Kim bilir belki bir gün dile şehâdet düşer Kutlanınca sözcükler, ne kan kusar ne üşür Belki de hepten kopar ömrü bağlayan halat Düşer mısraya çın aşk, düşer güne havadis! Asil süvarisiyle kapımda durur al at…
Acep af edecek mi? Ben ki “O”na hizmetkâr Tövbenin kapısına diz çöktüren cefâ; kâr NE KADAR GİZEMLİ NE KADAR İÇTENLİK TEK KELİMEYLE MUHTEŞEM BİR ESER TEBRİK EDERİM. SEVGİLİ ŞAİR KARDEŞİM AĞZINA VE KALEMİNE SAĞLIK.SELAM VE SEVGİLERİMLE.
Buralardayım Sevgili Rabia Ha bir ara azıcık uzak kaldım buralardan. Ama bilirsin şiir yazanlar şiir dünyasından bir türlü kopamıyorlar. Şimdi sizlerle olmak vardı ya... Sağlık olsun. Sizler sağlıklı ve mutlu olun yeter.
Beğenine ve yorumuna çok teşekkür ediyorum. Onurlandırdın, mutlu ettin. Sağol canım
Buralardayım Sevgili Rabia Ha bir ara azıcık uzak kaldım buralardan. Ama bilirsin şiir yazanlar şiir dünyasından bir türlü kopamıyorlar. Şimdi sizlerle olmak vardı ya... Sağlık olsun. Sizler sağlıklı ve mutlu olun yeter.
Beğenine ve yorumuna çok teşekkür ediyorum. Onurlandırdın, mutlu ettin. Sağol canım
öncelikle seçkinizi can-ı yürekten tebrik ediyorum...Bu şiir evet bu şiir..radyomda okuduğum an Türk şiiri adına gurur duydum,iki seneye yakın şiir yorumlarım,ve şiirleri daha önce okuma imkânım yoktur,o anlar bana hissettirdikleri çok önemlidir,şiiri yaşarım ,Cefa-kâr 'da sustum...şairi yaşadım,haykırdım...kutluyorum Sn.saadet ÜN
Şiirim radyoda yorumladığınızda sizi dinliyordum. İnsan bu kadar mı güzel yorumlar bir şiiri, bu kadar yürekten mi seslendirir... Yürek sesim olmuştunuz, şiirime ses olurken... Bundan dolayı da teşekkür ediyorum. İyi ki varsınız.
Şiirim radyoda yorumladığınızda sizi dinliyordum. İnsan bu kadar mı güzel yorumlar bir şiiri, bu kadar yürekten mi seslendirir... Yürek sesim olmuştunuz, şiirime ses olurken... Bundan dolayı da teşekkür ediyorum. İyi ki varsınız.
YÜREĞİNİZİN ALEMLERİNİ AÇIP MISRA MISRA O EFSUNLU O İBRET LEVHASI MANZARALARI GEZDİRDİNİZ BU GÜZEL MISRALARINIZLA NE ŞİİR TEKNİĞİNDEN ÖDÜN VERİLMİŞ NE DE MANADAN ZENGİN VE TEKNİK BİR ŞİİR TEŞEKKÜRLER TEBRİKLER SELAMLAR
Tahtını emeğinin hakkıyla,güzelliğiyle,büyüklüğüyle dolduran eser niteliğinde harika bir şiir...Ne mutlu heceye böyle büyük anlamları yükleyenlere...Sevgiler,saygılar sonsuz.
Küsüm yine kendime, güneşe aya küsüm Lâkin yarınlarıma dokunmalı tebessüm Değişmeli yeniden ömrümün coğrafyası Düşmeli yüreğime pak vicdanın ziyası El değse çoğalırdım yürekteki yaraya “Pişmanım” gibi bir söz olmazdı mevzubahis Olmazdı eksik yanım, dönmezdi gün karaya…
Kulağa fısıldayan sabah yeli efsunkâr Gönlümü göl eyleyip taş sektiren cefâ; kâr
Bizim kendimiz, güneşe, aya küsme lüksümüz var mı sevgili şairim. Ne kadar cefa çeker isek çekelim, ne kadar umutsuzluklarımızı kendi içim,izde yaşar isek yaşayalım yerinların daha aydınlık, daha sevgi dolu olması için dışarıya yansıtmaya hakkımız yok bilesiniz. Çünkü biz , (yani eli kalem tutan, dili söz söyleyen, feryadını haykıran, silah diye kaleminiz çalıştıran ) sustuğumuz zaman cefaların en büyüğünü yaşayacaktır gelecek nesiller ve özellikle de kızlarımız. O zaman yazmaya ve haykırmaya, hep birlikte, tek yumruk, tek ses olup devam edeceğiz ve etmeliyiz de.
Sizi severek okuyorum ve her okuduğum şiirde bir başka acı yaşıyor bir başka olayı sorguluyorum.
Şiir baştan sona mükemmel ve kurdelayı gerçekten hak eden bir şiir. Okunması ve algılanması gerek bu dizelerin.
Kaleminizi kutluyorum ve sevgilerimi gönderiyorum yüreğinize
Haklısın bizim güneşe ve aya küsme lüksümüz yok. Güne hep maskeyle çıkma zorunluğumuz da var üstelik hem de gülümseyen bir yüz ve dimdik bir duruş ile... Gecelerse... bize kalan bölümünde cebelleşir dururuz efkarımızla işte...
Haklısın bizim güneşe ve aya küsme lüksümüz yok. Güne hep maskeyle çıkma zorunluğumuz da var üstelik hem de gülümseyen bir yüz ve dimdik bir duruş ile... Gecelerse... bize kalan bölümünde cebelleşir dururuz efkarımızla işte...
Şiiri olduğu gibi sayfalara kopyalama konusunda ben de rahatsızım Şiiri yorumlarken, acaba diye, yeniden şiire dönmek istediğimizde, git git bitmiyor:)) İnsan yazacağını unutuyor
Fakat şiire çok emek verdiğini söylemeden geçemeyeceğim Hece şiirine gönül verdiğin ve severek canı gönülden yazdığın belli Sana hece şiiri daha mı yakışmış ne Demek ki, insan azimli olursa yapamayacağı şey yoktur Seni ve azmini kutluyorum arkadaşım
Evet haklısın. Hece şiirini ilk yazmaya başladığımda abab... nedir diye sorardım. Kendimce hece şiiri yazdığımı sanırdım ilk denemelerimde. Ki sonradan baktım ki ses uyumu olunca ben hece şiiri yazmış olduğumu sanmışım yani kafiye düzenine hiç bakmadan. Hece şiirine gönül vermeye insan... bir daha kopamıyor. Ve gerçekten hece şiirini çok seviyorum. Bu sevgi olsa gerek hece şiirlerimi daha güzel yapan.
Evet haklısın. Hece şiirini ilk yazmaya başladığımda abab... nedir diye sorardım. Kendimce hece şiiri yazdığımı sanırdım ilk denemelerimde. Ki sonradan baktım ki ses uyumu olunca ben hece şiiri yazmış olduğumu sanmışım yani kafiye düzenine hiç bakmadan. Hece şiirine gönül vermeye insan... bir daha kopamıyor. Ve gerçekten hece şiirini çok seviyorum. Bu sevgi olsa gerek hece şiirlerimi daha güzel yapan.
Her zaman okuduğumda hayrete düşecek kadar imrendiğim dizelerin sahibi ,değerli arkadaşım güçlü kalemin sahibi üstadım diyebileceğim sevgili Saadet ÜN!...seni yürekten alkışlıyor ve eğiliyorum bu kadar güçlü kalemin önünde saygıyla...Muhteşemsin yine her zaman ki gibi..KutluyorumCanımmm seni çok özledim öpüyorum kocaman..
İltifat ediyorsun Sevgili Hande Ben ki garip bir şair, şiir yolunda emeklemeye çalışan ve her düştüğüm yerde şiire tutunup da ayağa kalkan... İyiki şiir var ve iyi ki dostlar var... Sağolsunlar
Yorumuna teşekkürler canım Sevgiyle kal ve hep mutlu kal Beklentin gerçek olsun ve hep sevdiğinle ol...
İltifat ediyorsun Sevgili Hande Ben ki garip bir şair, şiir yolunda emeklemeye çalışan ve her düştüğüm yerde şiire tutunup da ayağa kalkan... İyiki şiir var ve iyi ki dostlar var... Sağolsunlar
Yorumuna teşekkürler canım Sevgiyle kal ve hep mutlu kal Beklentin gerçek olsun ve hep sevdiğinle ol...
Anladım ki hayatta; bel büktüren cefâ; kâr Düşlere küskün mazi değil mi ki aşikâr… Hepyek geldi zarlarım hep od ocak virâne Yıkıl git gözlerimden ateşe kul pervâne! =============================== Kurdeleyi ta başından hak etmiş çok güzel bir şiir okudum Kaleminizden . Yürekten Tebrikler... Saygılarımla ..
Şiire zulüm belki böyle keder yüklemek Sözcüğe kan kusturup mısralara eklemek Kim bilir belki bir gün dile şehâdet düşer Kutlanınca sözcükler, ne kan kusar ne üşür Belki de hepten kopar ömrü bağlayan halat Düşer mısraya çın aşk, düşer güne havadis! Asil süvarisiyle kapımda durur al at…
Acep af edecek mi? Ben ki “O”na hizmetkâr Tövbenin kapısına diz çöktüren cefâ; kâr
Güzel ,içerikli bir şiir olmuş Kutlarım,selamlarım Efendim
Hanımefendi Sevgi gibi emek verilmiş, HARİKULADE bir şiir, hatta ötesi. Kutlarım gönülden ALKIŞLARLA.
Şiire zulüm belki böyle keder yüklemek Sözcüğe kan kusturup mısralara eklemek Kim bilir belki bir gün dile şehâdet düşer Kutlanınca sözcükler, ne kan kusar ne üşür Belki de hepten kopar ömrü bağlayan halat Düşer mısraya çın aşk, düşer güne havadis! Asil süvarisiyle kapımda durur al at…
Acep af edecek mi? Ben ki “O”na hizmetkâr Tövbenin kapısına diz çöktüren cefâ; kâr
Acep af edecek mi? Ben ki “O”na hizmetkâr Tövbenin kapısına diz çöktüren cefâ; kâr
OSMANLICA KELİME FAZLA OLDUĞU İÇİN,SIK,SIK SÖZLÜK KULLANMAK GEREKTİĞİNİ GÖRDÜM BENCE BİRAZ DAHA SADE DİLLE YAZILMALI ŞİİR FAZLA OSMANLICA VE FARSCA KARIŞTIRARAK,ŞİİRİN DAHA GÜZEL OLACAĞI FİKRİNDEN BENCE VAZ GEÇMEK LAZIM. TEBRİKLER ŞİİR İÇİN.
Ve izninizle yorumunuz üzerine bir açıklamada bulunmak istiyorum.
Takdir edersiniz ki hece şiiri yazarken dizeye vermek istediğimiz anlama göre kelime bulmakta zorlanırız. Kelimenin hem ölçüyü aşmaması hem de verilmek istenen anlamın tam karşılığı olmasa da ona yakın bir sözcüğü de ancak Arapça ya da Farsça da buluruz. Arapça ve Farsça söz kullanılmadan da şiir güzel olur. Ve dikkat ederseniz şiirde benim için güzel olan dizelerde ne Arapça ne de Farsça sözcükler yok. Anlatmak istediğim şu ki; şiir daha güzel olsun, görünsün diye Arapça ya da Farsça kelime seçmiş değilim. Hele de özellikle bu şiirde.
Ve izninizle yorumunuz üzerine bir açıklamada bulunmak istiyorum.
Takdir edersiniz ki hece şiiri yazarken dizeye vermek istediğimiz anlama göre kelime bulmakta zorlanırız. Kelimenin hem ölçüyü aşmaması hem de verilmek istenen anlamın tam karşılığı olmasa da ona yakın bir sözcüğü de ancak Arapça ya da Farsça da buluruz. Arapça ve Farsça söz kullanılmadan da şiir güzel olur. Ve dikkat ederseniz şiirde benim için güzel olan dizelerde ne Arapça ne de Farsça sözcükler yok. Anlatmak istediğim şu ki; şiir daha güzel olsun, görünsün diye Arapça ya da Farsça kelime seçmiş değilim. Hele de özellikle bu şiirde.
Şiire zulüm belki böyle keder yüklemek Sözcüğe kan kusturup mısralara eklemek Kim bilir belki bir gün dile şehâdet düşer Kutlanınca sözcükler, ne kan kusar ne üşür Belki de hepten kopar ömrü bağlayan halat Düşer mısraya çın aşk, düşer güne havadis! Asil süvarisiyle kapımda durur al at…
allah razı olsun güzel ve ibret alınacak dizeler kutlarım saygılar
Yüreginize saglık okdar güzeldiki hayran kaldım .yorum yazacak cesareti kendimde bulamadı..Bana sadece alkışlamak kalmış alkışlıyorum siz ..sevgi ve selamalrımla efendim...
Küsüm yine kendime, güneşe aya küsüm Lâkin yarınlarıma dokunmalı tebessüm Değişmeli yeniden ömrümün coğrafyası Düşmeli yüreğime pak vicdanın ziyası El değse çoğalırdım yürekteki yaraya “Pişmanım” gibi bir söz olmazdı mevzubahis Olmazdı eksik yanım, dönmezdi gün karaya…
BAŞKA NE SÖYLENEBİLİNİR Kİ...ÇOK GÜZELDİ KISACA..YÜREĞİNİZE VEDE KALEMİNİZE SAĞLIK
Şiire zulüm belki böyle keder yüklemek Sözcüğe kan kusturup mısralara eklemek Kim bilir belki bir gün dile şehâdet düşer Kutlanınca sözcükler, ne kan kusar ne üşür Belki de hepten kopar ömrü bağlayan halat Düşer mısraya çın aşk, düşer güne havadis! Asil süvarisiyle kapımda durur al at…
Acep af edecek mi? Ben ki “O”na hizmetkâr Tövbenin kapısına diz çöktüren cefâ; kâr
Güne düşmüş son zamanlarda okuduğum en muhteşem eser,
Sayın Saadet ÜN saygılar sundum mükemmel bir şiir.
"Şiire zulüm belki böyle keder yüklemek Sözcüğe kan kusturup mısralara eklemek Kim bilir belki bir gün dile şehâdet düşer Kutlanınca sözcükler, ne kan kusar ne üşür Belki de hepten kopar ömrü bağlayan halat Düşer mısraya çın aşk, düşer güne havadis! Asil süvarisiyle kapımda durur al at…
Acep af edecek mi? Ben ki “O”na hizmetkâr Tövbenin kapısına diz çöktüren cefâ; kâr "
Bize bu anlamlı ve değerli dizeleri okumak ve içten kutlamak kaldı... Günün şiirini ve emeği geçen değerli şair dostumuzu yürekten kutladım
Nasıl emek dolu bir şiir... Her mısrasında o emeğin izleri var. Şairin şiire gösterdiği saygının ifadesi belki bu. Teşekkürler bu güzel şiir ve bu güzel seçki için. Saygılarımla.
Şiire zulüm belki böyle keder yüklemek Sözcüğe kan kusturup mısralara eklemek Kim bilir belki bir gün dile şehâdet düşer Kutlanınca sözcükler, ne kan kusar ne üşür Belki de hepten kopar ömrü bağlayan halat Düşer mısraya çın aşk, düşer güne havadis! Asil süvarisiyle kapımda durur al at…
Acep af edecek mi? Ben ki “O”na hizmetkâr Tövbenin kapısına diz çöktüren cefâ; kâr
Saadet ÜN 22/02/2009
EMEYE VE ŞAİİRE AKIŞLARIM KUTLADIM SEVGİ VE ŞİİRLE KAL
Sözcüklere gönlünün nurunu ve yaşamın ruhunu sürerek olağanüstü bir anlatıyla karşımıza çıkmışsınız. Kürsüdeki şiir yüreğinizin kurdelasıyla özleşmiş ve sizi günün şairi edivermiş. Emeğinize ve kaleminize sağlık Saadet hanım. Yürekten kutlarım.
Doğmuyorsa her sabah altınımsı ışıklarıyla güneşin, selamlamıyorsa seni her gece mütebessim ve ferhude ayın, duymuyorsan şırıltılarını ırmakların, koklamıyorsan her bahar gülleri, karanfilleri ve zambakları, alamıyorsan akşamüstleri mis kokusunu toprağın ve kucaklamıyorsan erdemler abidesi sevgilini..
sakın ola mahzunlanma can! Böyle olmasaydı değerini nerden bilecektin?
Ah kaybetmek ne güzeldir kavuştuğunda değerini bilirsin.. Ah cefa ne güzeldir hayatın tadına varırsın..
ve birgün;
Mutlaka güneş daha parlak, ay daha zambak, ırmak daha şen, sabah daha şafak gelecek sana... ve gökyüzünü kaplayan bulutlar hızla dağılacak efkar efkar..
çokça şiir, çokça cefa kalemini ve çokça hakkeden seçkini kutluyorum..
Feryat etmek faydasız şu düştüğüm hâlete İnsanoğlu ki; fâni, dalar elbet gaflete… Unuttum! Nerde, nasıl? Diz bağlarım çözüldü; Ve neden gülüyorken dudaklarım büzüldü? Ah! Düşünce kısmete ışıyan mavi boncuk(!) Bağrıma hüzün çöktü gözlerime ise sis! Ben ki dizi kanayan hâlâ o masum çocuk…
Her dizesi güzel anlam içeren harika şiirini okumanın hazzı ile ayrılıyorum sayfandan Saadet hanım ve Günün şiiri seçimini de hak eden bu çalışmandan dolayı kutluyor saygılar sunuyorum Ankara'dan saygılarımla...
Bu düşüncemi ayrı bir başlıkla vermek istiyorum ve rica ediyorum!
Şairin şiirinin bütününü yorumlarınızda olduğu gibi kopyalamayın lütfen. Neden derseniz yorum sayfası çok büyüyor ve gereksizde, zaten şiir var üst kısımda tren rayları gibi git gel inanın yorucu oluyor! Şiirle ilgili bölüm bölüm yorum yapılacaksa amenna ama bir bakıyorsun şiir olduğu gibi alınmış altında ince bir kutlama yazısı... Düşüncemdir ama inanıyorum ki benimle aynı düşüncede olanlar mevcuttur. Kimse kırılmasın alınmasın, gerçekten gereksiz bir yorum şekli!
Aynı düşüncedeyim Neslihan Hanım;sitede forum konusu yapılmasına ve defalarca gündeme getirilmesine rağmen hala o tarz yorumlar yapılmakta,ne şaire ne şiire ne de şiir yolunda ilerlemek isteyene getirisi olmadığına inanmaktayım,bir kez daha vurguladığınız için teşekkürler bir kişi dahi vazgeçse kâr hanesine yazılır.
Aynı düşüncedeyim Neslihan Hanım;sitede forum konusu yapılmasına ve defalarca gündeme getirilmesine rağmen hala o tarz yorumlar yapılmakta,ne şaire ne şiire ne de şiir yolunda ilerlemek isteyene getirisi olmadığına inanmaktayım,bir kez daha vurguladığınız için teşekkürler bir kişi dahi vazgeçse kâr hanesine yazılır.
Hüzne açılan yolda; dil sussa göz davetkâr Canımda iz bırakan, can bıktıran cefâ; kâr
Saadet Hanım, Hece şiir benim tarzım olamadı ki ama iyi hece şiiri olduğunda okuyorum, gerçekten başarılı dizelerdi! Anlamı bağlatısı Örgüsü Kafiyesi bütünüyle çok sağlamdı... Sn. Asparuh gerekli yorumu dolu dolu yapmış zaten ayrıca teşekkürler.
Güne kazandırılan nadide beğendiğim hece şiir için önce kurula sonra şair yüreklere teşekkürler. Emeğe tebriklerimle. Bir de 63 Hz. Muhammed'in ölüm yaşıdır. Paylaşmak istedim...
Sevgili kardeşim sitenizden tek keleme ile şahane hece şiiri okuttunuz gönülden kutlarım arkadaşlarda gerekli yorumu yapmışlar özveri ile Allah a emanet olun hürmetler............
Şiire zulüm belki böyle keder yüklemek Sözcüğe kan kusturup mısralara eklemek Kim bilir belki bir gün dile şehâdet düşer Kutlanınca sözcükler, ne kan kusar ne üşür Belki de hepten kopar ömrü bağlayan halat Düşer mısraya çın aşk, düşer güne havadis! Asil süvarisiyle kapımda durur al at…
Gördüm ve bildim artık! Bel büktüren cefâ; kâr Düşlere küskün mazi değil mi ki aşikâr… Hepyek geldi zarlarım hep od ocak virâne Yıkıl git gözlerimden ateşe kul pervâne! Bak külümü topluyor ahâlinin cümlesi Direnme, vazgeç ve git, canımı yakan nefis! Terk-i heves edeni sarmasın aşk çilesi…
Asparuh bize söyleyecek bir şey bırakmadı Bu kadar yazılandan sonra bir şey yazıp kendimi madara etmemek için yazamıyorum Ancak kurdela yakışmış diyorum zengin bir şiir..... .....................selam ve duayla
”velâ havle velâ kuvvete illâ billâh aliyy-ül aziym” ile başlamak evlâdır, böyle olağanüstü bir şiir hakkında üç-beş kelâm eylemeye... şiir, başlığı ile farklılığını ortaya koymaktadır: Cefâ-Kâr... çift şeritli bir yolun fırtınalı seyri... sollamak da var, sollanmak da... yahut bir şeritte, sür-direk hiçbir şeye umursamamak... ya da iki de bir solundan geçenlere bakarak, boyun jimnastiği ile hemhâl olmak...
şiirin başlığını ‘Cefâkâr’ olarak ele alacak olursak, cefâkar ‘büyük sıkıntılara, üzüntülere ve acılara katlanmış kişi’ demektir. netice itibariyle katlanmak ya da kanatlanmak... sebeb-i hâl ile varılması muhtemel menzilin değişebileceği tahammül velvelesi...
şiirin başlığını ‘Cefâ-Kâr’ olarak ele alacak olursak cefâ, ‘büyük sıkıntı, üzgü, eziyet’; devamla kâr, (şiirde kullanımına dair) ‘etki bırakmak, etkilemek’ demektir. şiir de sanırım bu noktadan başlıyor. kâr kalan; şaire bel büktüren, şairin ocağına incir ağacı diktiren, canında iz bırakan, candan usandıran, kırılmış elleri ile kök söktüren, gönül adlı gölde taş sektirip, çizikler bırakan, ömre dair en cicili-bicili dönemden el çektiren, ‘sus kalan her soruya’ dil döktüren ve tövbe kapısında diz çöktüren cefâ... ve neticesinde kutsallaştırdığım bir sesleniş, serzeniş...
ayna, yüz yıkayan berrak bir sudur.
”Anladım ki hayatta; bel büktüren cefâ; kâr Düşlere küskün mazi değil mi ki aşikâr… Hepyek geldi zarlarım hep od ocak virâne Yıkıl git gözlerimden ateşe kul pervâne! Bak külümü topluyor ahâlinin cümlesi Direnme, vazgeç ve git, canımı yakan nefis! Terk-i heves edeni sarmasın aşk çilesi…
hayata dair olanca yaşanan ve yaşanmışlıklar ardınca geriye dönüp bakıldığında hiçbir şey eskisi gibi değildir. ve damla damla biriken vediaların adı cefâya dönüşmüştür, solgun bir siluette... geçmişin sancılar çarpar, birbiri ardına... tüm çıplaklığı ile mazi, yine kendisine yani maziye ait düşlere de küsmüştür. bahtın da güne düşen bir vicdanı olmalıydı; açılan kapılar, gizlenen suretler ve parçalanan umutlar... viran!
kendi gerçeğine direnme gücü, kendi gerçeğini kabullenme ile başlar. cefâya râm eden ‘ateşe kül pervâne’ ile sembolleştirilen ve külleşen sarmaşık... aşk yahut özüyle ışk... ki, aslî çizgide nefisten arınma ile cefâ olmaktan uzaklaşır. bir kaç gün önce bir yerde okumuştum ve alnımın ortasına yazmıştım: “Allah’ı bulan neyi kaybeder, Allah’ını kaybetmişsen halin zaten derbeder!” evet... heves ise adı, aşk değildir. terk edilmelidir. aksi hâlde dokunduğun her şey efkârını patlatmaya kurulu bir mekanizmadır.
”Feryat etmek faydasız şu düştüğüm hâlete İnsanoğlu ki; fâni, dalar elbet gaflete… Unuttum! Nerde, nasıl? Diz bağlarım çözüldü; Ve neden gülüyorken dudaklarım büzüldü? Ah! Düşünce kısmete ışıyan mavi boncuk(!) Bağrıma hüzün çöktü gözlerime ise sis! Ben ki dizi kanayan hâlâ o masum çocuk…
Hüzne açılan yolda; dil sussa göz davetkâr Canımda iz bırakan, can bıktıran cefâ; kâr”
geçmişle hesaplaşma, gelecek adına alınacak sağlam kararların temelini teşkil eder. elbette ki, feryad û figân bir yere kadardır. ya da iç dünyasında verip veriştirme... âhlar ve vâhlar... sabahları boğan hayıflanmalar... hatta bir yanda gerçeklerle yüzleşirken, diğer yandan yüzleşilmiş gerçeklerin bir kısmını bilinç altına atma uğraşları...
kahkahalarla çevrilmiş olağan gibi görünen gaflet sürecinin yerini gerçeklerle birlikte gözyaşına bırakması, mavi boncuklarla aldanmanın bir sonucu mudur? yoksa biraz da mavi boncuk beklenilmiş midir? bağıra hüznün çökmesi, gözleri perde perde sis bürümesi mavi boncuk beklentisini andırıyor olsa da, masum çocuk portesi aldanmayı ve aldatılmayı afişe ediyor. ahhh o gözler... dilde saklanabilen gözler!
”Hani üşür ya insan, sokulmak ister döşe Hani yiter ya sürur, arar ya köşe köşe İşte öyle bir hâlden ruhum nâra yol alır Yanar içimde bir yer, külüm elimde kalır Sustursam da isyanı bilirim ki nafile Hep peşimden gelecek yine o şerir iblis! Ve bitmeyecek cengim, iblise eş nefs ile…
öyle anlar vardır ki, bir sıcak nefes, bir ulvi dokunuş ya da yalnızlığı alıp götürecek ufacık bir göz süzmesi... aranır. köşe köşe değil, yedi iklim aranır. insanın en zayıf ve bir o kadar da en narin olduğu andır. ve adımlar, o kutsî yolu arayan adımlar esir düşer, ateşlerle çevrili bir tünele... ne yana dönsen yüz yanar; tünelin sonuna kül düşer.
başkaldırının dili lâldir. ve tavrın ve davranışın ciğerleri pâreleyen kasırgasıdır, başkaldırı... ‘o şerir iblis’ ister başkaldırıya sebep his olsun, ister başkaldırının mimarı muhatap olsun; elbette üstüne üstüne çöker, göğe doğrultulan tuğun yeleleri birbirine dolaşıyorsa... ‘cenk’ son yaş dökülene dek bitmez. ki, ‘yalnızlığın fedâkârlığı’ korkup kaçınmayı ilelebet sinesinde taşımaz, taşıyamaz...
”Küsüm yine kendime, güneşe aya küsüm Lâkin yarınlarıma dokunmalı tebessüm Değişmeli yeniden ömrümün coğrafyası Düşmeli yüreğime pak vicdanın ziyası El değse çoğalırdım yürekteki yaraya “Pişmanım” gibi bir söz olmazdı mevzubahis Olmazdı eksik yanım, dönmezdi gün karaya…
Kulağa fısıldayan sabah yeli efsunkâr Gönlümü göl eyleyip taş sektiren cefâ; kâr”
içe kapanmak... ya da içe kapanış... çözüm müdür, aya güneşe küskünlük? değildir! ‘cenk’ten sağ çıkan ya da sağ çıkmasını bilen savaşçı, göğsünde, sırtında, kollarında, yüzünde, alnında ve dâhi bakışlarında biriktirdiği kılıç yaralarını, ok ve mızrak çiziklerini ‘kendi tebessümleri’ ile sarmasını bilmelidir. ve bilmelidir, yeniden ayağa kalkmasını; bir sonraki ‘cenk’ olup olmayacağının ya da olmaması için nelerin olması gerektiğinin tetkikini yapabilmelidir.
‘pişmanlığa’ yer vermemelidir, savaşçı... her yeni gün bir doğumdur. ve gereği yapılmalıdır, her geçen gün kısalaşan ömre atılan ilk adımın...
‘eksik yan’ meş’aledir, ‘tamamlanacak yan’ olarak idrâk edildiğinde...
Kulağa fısıldayan efsunkâr sabah yeli... tutulmalıdır!
”Yazık ki her tecrübe bir bedelin ürünü Birini mest ederken kahreder öbürünü Kalmadı tadım tuzum, aşım ekmeğim yavan Dilden düşen dualar; umuda, arşa revan Elbette kanar yara hele de taze ise Ama gani umudum; çökecek cebrinefis! Ki ah çeken yürekte duygu cenaze ise…
Git başımdan ey zulmet, git başımdan heveskâr! Ömrümün baharından el çektiren cefâ; kâr”
mutlaka tecrübe etmek, yaşamak ve görmek ile daha da verimlidir; her ne kadar içerilerde çok acı mahzen artıkları bırakmış olsa da... ya da muhatabı sevindirse de... tadın tuzun kalmaması, aşın ve ekmeğin yavanlaşması... pozitif düşünüm gereğidir ki, kan-revan da olsa duaya tutunmak, silkinişin ya da uyanışın dâr-ı membâıdır. nefsin cebri neyler ki, elleri Allah’a açılmışa...!
duyguyu öldürmek ne derece doğru bir davranış olur bilemiyorum ama, bildiğim akılla çıkılamayacak güç bir durumun olmadığıdır. ki, bunun için duygunun ölmesi değil, yeniden filizlenmesi zarurîdir.
yanlışta ısrar, kişinin kendisine ihanetidir; doğruya boyun eğmek, her dem yeniden diriliştir!
”Sus yüreğim artık sus! Yeter artık sus dilim Bitir şu nakaratı, bölündüm dilim dilim Şimdi bir edip çıkıp, derse bu ne rezâlet! Yere batar yüreğim, kurtaramaz asalet! Sus yüreğim artık sus! Peş peşe dökme için Beklenmedik bir anda çıkar karşına habis; Seda olur mahremin, yanarsın için için…
Sual düşünce zihne, neye yarar ki inkâr Sus kalan her soruya dil döktüren cefâ; kâr”
sus... yahut susma telkini ile birlikte haykırış; bol ünlem işareti bulunan mısralarda... insan yaratıldığından beri hep çevresiyle iletişim hâlinde olmuştur. alt sistemlerden oluşan ‘sistemler’, insan-yaratıcı, insan-insan, insan-doğa vs. ilişkilerini/iletişimlerini daima beslemiştir. san’at, bu ilişki/iletişim sistemlerinin tarihe düşürdüğü notların ardiyesidir. edebiyat, bir bölümüdür, san’atın... kişi elbette ki içerisindeki depremleri, iniş ve çıkışları, sevinçleri, baharları, fırtınaları vs paylaşama ihtiyacı duyar. ne kadar ‘susturulmak’ istense de bazen salıvermek yeğdir.
asalet, bir çok şeyi kurtarır. şiir dışı tarihi bir değerlendirme olacak ama ‘Asil Türk Irkı’ tarihin bir çok döneminde, içerisinde bulunduğu zor koşullardan Allah’ın yardımı ve asaletinin doğurduğu liderlerle çıkmasını bilmiştir.
peş peşe dökmek istenilmese de şakır şakır dökülüyor, iç... kötü niyetli kişilerin, ifrit oyuncağı insanların herkesin karşısına değişik hâlet-i ruhiyelerle çıkacağı olağan bir durumdur. hatta dökülen ‘iç’ ile mahremiyet, münadiler aracılığı ile oraya buraya reklâm edebilir. olağan bir durumdur; lakin, kişinin ‘iç’i inkâra değil de ‘iç’inin arkasında dimdik duruşu, her kötülüğü her kötü düşünceyi paramparça edecektir.
“Şiire zulüm belki böyle keder yüklemek Sözcüğe kan kusturup mısralara eklemek Kim bilir belki bir gün dile şehâdet düşer Kutlanınca sözcükler, ne kan kusar ne üşür Belki de hepten kopar ömrü bağlayan halat Düşer mısraya çın aşk, düşer güne havadis! Asil süvarisiyle kapımda durur al at…
Acep af edecek mi? Ben ki “O”na hizmetkâr Tövbenin kapısına diz çöktüren cefâ; kâr”
şiiri yücelten, duygu adlı gökkuşağının hafif yağmurlu bir havada, söz cümbüşleri ile şakaklara mısra mısra dizilmesidir. evet, sözcükler kan kusabilir ancak, bu şiire zulüm olarak değerlendirilemez. Ve şiiri değerli/gerçekçi kılan da sözcüklerin örtülü düzlem içerisinde üzerindeki ipek atlası dalgalandırmasıdır.
kutlanmıştır; sımsıcaktır, ferahtır. Türk’ün Edebiyatı adına... kutsanmıştır! kutsanmıştır ki, ömrü bağlayan halat kopsa da şiir, olanca güzelliği ile karşımızda duracaktır.
O, Gaffâr’dır! O, Kuddûs’tür! O, Fettâh’tır! O, Hafîz’dir! O, Afüv’dür! O, Vehhâb’dır! O, Alîm’dir! O, Gafûr’dur! O, Azîz’dir! O, Berr’dir! O, Kerîm’dir! Ve O, Mucîb’dir!
İsrâ Sûresi, 79’uncu ayet; “Gecenin bir kısmında da sadece sana mahsus bir nafile olmak üzere uykudan kalk, Kur'ân ile teheccüd namazı kıl, Rabbinin seni bir makamı mahmuda (şefaat makamına) göndermesi kesindir.”
ŞEKİL
CEFÂ-KÂR
Anladım ki hayatta; bel büktüren cefâ; kâr Düşlere küskün mazi değil mi ki aşikâr… Hepyek geldi zarlarım hep od ocak virâne Yıkıl git gözlerimden ateşe kul pervâne! Bak külümü topluyor ahâlinin cümlesi Direnme, vazgeç ve git, canımı yakan nefis! Terk-i heves edeni sarmasın aşk çilesi…
kafiye: a/a/b/b/c/d/c//a/a modern ve güçlü bir kafiye örgüsü... ölçü: 7+7 ses: üçüncü mısranın ikinci yedisi sözcük kullanımı: sekizinci mısranın ikinci yedisinde ‘efkâr’
Feryat etmek faydasız şu düştüğüm hâlete İnsanoğlu ki; fâni, dalar elbet gaflete… Unuttum! Nerde, nasıl? Diz bağlarım çözüldü; Ve neden gülüyorken dudaklarım büzüldü? Ah! Düşünce kısmete ışıyan mavi boncuk(!) Bağrıma hüzün çöktü gözlerime ise sis! Ben ki dizi kanayan hâlâ o masum çocuk…
Hüzne açılan yolda; dil sussa göz davetkâr Canımda iz bırakan, can bıktıran cefâ; kâr
kafiye: e/e/f/f/g/d/g//a/a modern ve güçlü bir kafiye örgüsü... ölçü: 7+7 ses: altıncı mısranın ikinci yedisi sözcük kullanımı: sağlam ve güzel
Hani üşür ya insan, sokulmak ister döşe Hani yiter ya sürur, arar ya köşe köşe İşte öyle bir hâlden ruhum nâra yol alır Yanar içimde bir yer, külüm elimde kalır Sustursam da isyanı bilirim ki nafile Hep peşimden gelecek yine o şerir iblis! Ve bitmeyecek cengim, iblise eş nefs ile…
kafiye: h/h/ı/ı/i/d/i//a/a modern ve güçlü bir kafiye örgüsü... ölçü: 7+7 ses: yedinci mısranın ikinci yedisi sözcük kullanımı: ikinci mısranın ikinci yedisinde ‘arar ya’ ‘aranır’ olabilir, sekizinci mısranın ilk yedisinde ‘kaçındığım’
Küsüm yine kendime, güneşe aya küsüm Lâkin yarınlarıma dokunmalı tebessüm Değişmeli yeniden ömrümün coğrafyası Düşmeli yüreğime pak vicdanın ziyası El değse çoğalırdım yürekteki yaraya “Pişmanım” gibi bir söz olmazdı mevzubahis Olmazdı eksik yanım, dönmezdi gün karaya…
Kulağa fısıldayan sabah yeli efsunkâr Gönlümü göl eyleyip taş sektiren cefâ; kâr
kafiye: j/j/k/k/l/d/l//a/a modern ve güçlü bir kafiye örgüsü... ölçü: 7+7 ses: dördüncü mısranın ikinci yedisi sözcük kullanımı: beşinci mısranın ilk yedisinde ‘çoğalırdım’ ve aynı mısranın ikinci yedisinde ‘yürekteki’
Yazık ki her tecrübe bir bedelin ürünü Birini mest ederken kahreder öbürünü Kalmadı tadım tuzum, aşım ekmeğim yavan Dilden düşen dualar; umuda, arşa revan Elbette kanar yara hele de taze ise Ama gani umudum; çökecek cebrinefis! Ki ah çeken yürekte duygu cenaze ise…
Git başımdan ey zulmet, git başımdan heveskâr! Ömrümün baharından el çektiren cefâ; kâr
kafiye: m/m/n/n/o/d/o//a/a modern ve güçlü bir kafiye örgüsü... ölçü: 7+7 ses: sağlam ve güzel sözcük kullanımı: sağlam ve güzel
Sus yüreğim artık sus! Yeter artık sus dilim Bitir şu nakaratı, bölündüm dilim dilim Şimdi bir edip çıkıp, derse bu ne rezâlet! Yere batar yüreğim, kurtaramaz asalet! Sus yüreğim artık sus! Peş peşe dökme için Beklenmedik bir anda çıkar karşına habis; Seda olur mahremin, yanarsın için için…
Sual düşünce zihne, neye yarar ki inkâr Sus kalan her soruya dil döktüren cefâ; kâr
kafiye: ö/ö/e/e/p/d/p//a/a modern ve güçlü bir kafiye örgüsü... ölçü: 7+7 ses: üçüncü mısranın ilk yedisi ‘şimdi çıksa bir edip dese bu ne rezalet’ sözcük kullanımı: sağlam ve güzel
Şiire zulüm belki böyle keder yüklemek Sözcüğe kan kusturup mısralara eklemek Kim bilir belki bir gün dile şehâdet düşer Kutlanınca sözcükler, ne kan kusar ne üşür Belki de hepten kopar ömrü bağlayan halat Düşer mısraya çın aşk, düşer güne havadis! Asil süvarisiyle kapımda durur al at…
Acep af edecek mi? Ben ki “O”na hizmetkâr Tövbenin kapısına diz çöktüren cefâ; kâr
kafiye: r/r/s/s/ş/d/ş//a/a modern ve güçlü bir kafiye örgüsü... ölçü: 7+7 ses: dördüncü mısranın ikinci yedisi ve yedinci mısranın ikinci yedisi sözcük kullanımı: üçüncü mısranın ikinci yedisindeki ve altıncı mısranın ilk ve ikinci yedisindeki ‘düşer’lerden biri eksiltilebilir; yine altıncı mısranın ilk yedisindeki ‘çın’ farklı bir sözcükler değiştirilebilir.
ek: noktalamalara bakmadım ve bakmam; şiirde noktalama kullanılmasına karşıyım, okuyucuya bırakılmalıdır. ayrıca, -nefis, -sis, -iblis, -mevzubahis, -cabrinefis, -habis ve –havadis (d) kafiye kullanımı mükemmeldi.
HECE KONUSUNDA BİR KAÇ CÜMLE
hece ne olmalıdır, nasıl olmalıdır? biliyorum ki, sadece mevcut sitede bulunanlar arasındaki arkadaşlarımızdan tren yüküyle yanıt sıralanabilir, bu soruya... ancak benim dikkat çekmek istediğim nokta biliyorum ki, hepsinden farklı olacaktır. bu konuda kendime güveniyorum:
‘güne hece düşmemesi adına birçok serzeniş duydum. ancak, bu serzenişleri yapan arkadaşlarımızın hiç dönüp de kendilerine bakmadığını da gördüm. vardığım sonuç şudur ki, hece şiirini darboğaza iten sebeplerden biri de hece şiiri yazan ve heceye gönül veren arkadaşlarımızın hâlâ kısır bir döngü üzerinde soluklanmalarıdır. gelişimden uzak ve yenilenme ihtiyacından bîhaber hece şiiri yazan arkadaşlarımız, hece şiirinin kutsal sancağını yükseltme yerine o kutsal sancağın yelelerini parçalamaktadırlar. maalesef bunun farkında dâhi değiller.
dörtlükler ya da klasik koşuklar yahut divânî beyitler adına yazılması muhtemel ne varsa, Türk’ün o muhteşem tarihinin her köşesine ‘Türk Edebiyâtı’ adı ile bunlar işlenmiştir. ve sevgilinin bir tel saçına dâhi destanlar işleyen ata-babalarımız, bizlere bu tarzda yazılacak pek bir şey bırakmamışlardır.
hece şiiri, mutlâk sûretle dâim varolacaktır. ancak, bu hâli ile gittiği müddetçe dar bir alan işgâlinde kalması muhtemeldir. hece şiiri yazanlar, her şeyden önce ulvî bir sorumluluğun bilincine varmış olmalıdır; hece şiiri yazmayı ego tatminin ötesinde bir görev bilmelidir. aksi hâlde mevcut durum hep hece şiirinin başını ağrıtacaktır: saçma sapan düşülmüş hecesel notlar, uydurma restleşme temaları, klasik hece kalıplarında boğulmalar ya da ekolizm mantığı ile at gözlüğü takınmalar... okuyucuyu hece şiirinden kaçırmaktan başka bir işe yaramıyor. ve sözün başında belirttiğim üzere heceye en büyük darbeyi böylesi şeylere imza atan yenileşmeden bîhaber ve gelişimden uzak hece şiiri yazan arkadaşlarımız oluyor, serbest şiir ya da serbest şiir yazanlar değil...
şair, sadece şiir yazmanın değil, vakur duruşu ile bir kişiliğin kimliğidir! el yakar, alın parlatır...’
KUTLAMA
Saadet Hanım, böylesi güzel bir ‘HECE ŞİİRİ’ni evvelce yazdığınız için ve sonra da bizlerle tanıştırdığınız için bir ‘hece delisi’ olarak, size teşekkürlerimi arz ediyorum. Kabul buyurunuz...
Cefâ-Kâr başlıklı şiirimle ilgili bir açıklamada bulunmak istiyorum.
Matematiğim kötüdür:) Ama buna rağmen bu şiirde mısra sayısının "63" olması için çok düşündüm ve zorlandım. Nasıl bir ölçü yazmalıyım ki şiirin toplam mısra sayısı 63 olsun diye... Zor oldu ama sonunda başardım.
Neden mi "63" ?
1- 1963 doğumlu olduğum için 2- Doğum yerim yani memleketim Şanlıurfa olduğu için
Ve şükür başardım, hesap kitap işine fazla aklım ermese de :)
Güne düşmüş şiir,hak etti bence,ayrıca etkili yorum da şiirin içerik ve duygusuna el değdirmiş,çok beğendim yorumu da.Demiştim zaten,bilgili,donanımlı,bildiklerini paylaşımcı ustalar var sitemizde,teknik değerlendirmeyi onlar yaparlar ve Sn:asparuh yapmış bir de sn:Makman'ın teknik yorumunu beklerim,gerçek anlamda bilgilendirici bulurum kendisini,akşam geldiğim de inş.Makmanın yorumunu da okuma fırsatı bulabilirim.Sn.asparuha yorumu için teşekkürler.Saygılar.
Böylesine emek verip, şiir yoluma ışık olacak bir yorum yazdığınız için çok teşekkür ediyorum.
Değerlendirmenizi bir değil bir kaç kez okudum ve daha da okuyacağım...
Yorumunuzu inceledikçe özellikle vurgulamak istediğiniz eksiklikler üzerinde duruyorum. Çünkü bana gerekli olan sizin görüp de benim göremediğim şiirdeki eksileri öğrenmektir. Hece şiirleri için bunlar gerekli. Madem şiiri seviyorum, madem emek veriyorum, o zaman şiire yapılan eleştirileri değerlendirmeli, şiir yoluma ışık olacak eleştiriler olarak görmeliyim. Ki öyle de görüyorum...
Özellikle şiirin "şekil" kısmı üzerine yaptığınız yorum benim için çok yararlı olacaktır.
"ses: yedinci mısranın ikinci yedisi sözcük kullanımı: ikinci mısranın ikinci yedisinde ‘arar ya’ ‘aranır’ olabilir, sekizinci mısranın ilk yedisinde ‘kaçındığım’..."
"sözcük kullanımı: üçüncü mısranın ikinci yedisindeki ve altıncı mısranın ilk ve ikinci yedisindeki ‘düşer’lerden biri eksiltilebilir; yine altıncı mısranın ilk yedisindeki ‘çın’ farklı bir sözcükler değiştirilebilir."
Yukarıya kopyaladığım "sözcük kullanımı" ile ilgili kısımlar üzerinde duracağım. Bu şiirimde değişiklik yapmazsam bile bir başka şiirimide özellikle sözcük seçimi ve kullanımına dikkat edeceğim.
Cefâ-Kâr başlıklı şiirimle ilgili bir açıklamada bulunmak istiyorum.
Matematiğim kötüdür:) Ama buna rağmen bu şiirde mısra sayısının "63" olması için çok düşündüm ve zorlandım. Nasıl bir ölçü yazmalıyım ki şiirin toplam mısra sayısı 63 olsun diye... Zor oldu ama sonunda başardım.
Neden mi "63" ?
1- 1963 doğumlu olduğum için 2- Doğum yerim yani memleketim Şanlıurfa olduğu için
Ve şükür başardım, hesap kitap işine fazla aklım ermese de :)
Güne düşmüş şiir,hak etti bence,ayrıca etkili yorum da şiirin içerik ve duygusuna el değdirmiş,çok beğendim yorumu da.Demiştim zaten,bilgili,donanımlı,bildiklerini paylaşımcı ustalar var sitemizde,teknik değerlendirmeyi onlar yaparlar ve Sn:asparuh yapmış bir de sn:Makman'ın teknik yorumunu beklerim,gerçek anlamda bilgilendirici bulurum kendisini,akşam geldiğim de inş.Makmanın yorumunu da okuma fırsatı bulabilirim.Sn.asparuha yorumu için teşekkürler.Saygılar.
Böylesine emek verip, şiir yoluma ışık olacak bir yorum yazdığınız için çok teşekkür ediyorum.
Değerlendirmenizi bir değil bir kaç kez okudum ve daha da okuyacağım...
Yorumunuzu inceledikçe özellikle vurgulamak istediğiniz eksiklikler üzerinde duruyorum. Çünkü bana gerekli olan sizin görüp de benim göremediğim şiirdeki eksileri öğrenmektir. Hece şiirleri için bunlar gerekli. Madem şiiri seviyorum, madem emek veriyorum, o zaman şiire yapılan eleştirileri değerlendirmeli, şiir yoluma ışık olacak eleştiriler olarak görmeliyim. Ki öyle de görüyorum...
Özellikle şiirin "şekil" kısmı üzerine yaptığınız yorum benim için çok yararlı olacaktır.
"ses: yedinci mısranın ikinci yedisi sözcük kullanımı: ikinci mısranın ikinci yedisinde ‘arar ya’ ‘aranır’ olabilir, sekizinci mısranın ilk yedisinde ‘kaçındığım’..."
"sözcük kullanımı: üçüncü mısranın ikinci yedisindeki ve altıncı mısranın ilk ve ikinci yedisindeki ‘düşer’lerden biri eksiltilebilir; yine altıncı mısranın ilk yedisindeki ‘çın’ farklı bir sözcükler değiştirilebilir."
Yukarıya kopyaladığım "sözcük kullanımı" ile ilgili kısımlar üzerinde duracağım. Bu şiirimde değişiklik yapmazsam bile bir başka şiirimide özellikle sözcük seçimi ve kullanımına dikkat edeceğim.
Feryat etmek faydasız şu düştüğüm hâlete İnsanoğlu ki; fâni, dalar elbet gaflete… Unuttum! Nerde, nasıl? Diz bağlarım çözüldü; Ve neden gülüyorken dudaklarım büzüldü? Ah! Düşünce kısmete ışıyan mavi boncuk(!) Bağrıma hüzün çöktü gözlerime ise sis! Ben ki dizi kanayan hâlâ o masum çocuk…
Hüzne açılan yolda; dil sussa göz davetkâr Canımda iz bırakan, can bıktıran cefâ; kâr
Bu güzel şiir elbetteki kırmızı kurdeleyi hak etmiş...
Kudretli kaleminizden büyük haz duyarak harika şiirinizi okudum kaleminizin kudreti hiç bitmesin
Bu güzel dizeleri Yazan yüreğin Kalemi daim olsun..Mutluluk yüreginizden tebessüm yüzünüzden asla eksik olmasın... Sezai Binici/umut_adam/Erzurum.. Saygılarımla
Şairler şiirlerine ilham olan konuları yalnızca kendileri bilirler, buda en gerçek ve doğal olan bir olgudur..
Okuyucular şiiri okurken şairin gizemlerini ararlar mısra aralarında bulduklarınca değerlendirirler şiiri..
Bu arada mısra aralarındaki anlam ve bütünlük içerisinde her okuyucu kendini bulacağı ip uçlarınıda bilinç altında irdeler ve kendilerine düşen payı şiirden alırlar ve bu meyanda şiiri beğenme ölçüsünü oluştururlar kafalarında..
Her halükarda hem şairin duyguları hem okuyuculara verdiği ile mükemmel bir şiir okudum usta kaleminizden, en azından ben böyle değerlendirdim şiirinizi vede kendime düşen hisseyi ziyadesiyle aldım bu manalı şiirden teşekkürler..
Şiirin muhteşemliği hakettiği yerde olmasından belli değilmi.. Ne denilebilinirki böylesi harika bir esere..
Bir okuyucu olarak güzel vede anlamlı olan her eseri alkışlıyor vede kutluyorum, bu eşsiz eser içinde aynısını yapıyor sizi usta kaleminizi vede bu eşsiz eserinizi alkışlıyor ve tüm yüreğimle kutluyorum TEBRİKLER..
Selam vede muhabbetlerimle.. Allaha emanet ol..yunus karaçöp...yudumyunus
Sus yüreğim artık sus! Yeter artık sus dilim Bitir şu nakaratı, bölündüm dilim dilim Şimdi bir edip çıkıp, derse bu ne rezâlet! Yere batar yüreğim, kurtaramaz asalet! Sus yüreğim artık sus! Peş peşe dökme için Beklenmedik bir anda çıkar karşına habis; Seda olur mahremin, yanarsın için için…
Sual düşünce zihne, neye yarar ki inkâr Sus kalan her soruya dil döktüren cefâ; kâr
kutlarım sizi tam puan. hani derler ya boş dolu dolu mısralar oldukça anlamlı dizeler. saygılarımla...
GEL DE BU GÜZELLİĞİ AYAKTA ALKIŞLAMA. HAKETTİĞİ YERDE OLAN YÜREK SESİNE VE O YÜREĞİN SAHİBİ CAN BACIMA TEBRİKELRİN VE SAYGILARIN EN GÜZELİNİ SUNUYORUM.
Siteden epeyi zamandır uzaktım. Döndüm ve yeni yazmış olduğum şiirimi ekledim. Daha sonra da kalemdaşlarımın şiirlerini okumaya ve yorum yazmaya başladım. Tamam artık yoruldum ve artık siteden çıkmalıyım vakit geç oldu dedim.
Ve sonra; son bir kez sayfama geldim ve kırmızı kurdelayı gördüm...
Belki "uç" bulanlar vardır ama bana ait bir tabirdir, bazı şiirler için "has" şiir derim. Çünkü okuduğumuz dizelerde kayboluruz, sanki yaşarız. İçerik dopdolu emek emek yazılmış her dize, bu "has" şiire tebriklerim yürektendir...
Sus yüreğim artık sus! Yeter artık sus dilim Bitir şu nakaratı, bölündüm dilim dilim Şimdi bir edip çıkıp, derse bu ne rezâlet! Yere batar yüreğim, kurtaramaz asalet! Sus yüreğim artık sus! Peş peşe dökme için Beklenmedik bir anda karşına çıkar habis; Seda olur mahremin, yanarsın için için… ............................................ YÜREĞİNE SAGLIK ŞAİR KARDEŞİM ŞİİRLERİ OKUYORUM.... HEM DE BEGENİ İLE VAR OLASINIZ BİZE ŞİİRİ SEVDİREN TÜM GÖNÜL DOSTLARINA SELAM OLSUN..
Şiire zulüm belki böyle keder yüklemek Sözcüğe kan kusturup mısralara eklemek Kim bilir belki bir gün dile şehâdet düşer Kutlanınca sözcükler, ne kan kusar ne üşür Belki de hepten kopar ömrü bağlayan halat Düşer mısraya çın aşk, düşer güne havadis! Asil süvarisiyle kapımda durur al at…
Şiire zulüm belki böyle keder yüklemek Sözcüğe kan kusturup mısralara eklemek Kim bilir belki bir gün dile şehâdet düşer Kutlanınca sözcükler, ne kan kusar ne üşür Belki de hepten kopar ömrü bağlayan halat Düşer mısraya çın aşk, düşer güne havadis! Asil süvarisiyle kapımda durur al at…
Acep af edecek mi? Ben ki “O”na hizmetkâr Tövbenin kapısına diz çöktüren cefâ; kâr
Güzel anlatım..Gönlüne sağlık..Kutlarım..saygılar..
Hani üşür ya insan, sokulmak ister döşe Hani yiter ya sürur, arar ya köşe köşe İşte öyle bir hâlden ruhum nâra yol alır Yanar içimde bir yer, külüm elimde kalır Sustursam da isyanı bilirim ki nafile Hep peşimden gelecek yine o şerir iblis! Ve bitmeyecek cengim, iblise eş nefs ile…
Tek keimeyle çok güzel bir şiir okudum. Yazan kalemi.duyuran düşündüren yüreği , canı gönülden kutluyorum. Şiir biraz hüzünlü de olsa zevkle okutuyor. selam sevgiler.
Sus yüreğim artık sus! Yeter artık sus dilim Bitir şu nakaratı, bölündüm dilim dilim Şimdi bir edip çıkıp, derse bu ne rezâlet! Yere batar yüreğim, kurtaramaz asalet! Sus yüreğim artık sus! Peş peşe dökme için Beklenmedik bir anda karşına çıkar habis; Seda olur mahremin, yanarsın için için…
Sual düşünce zihne, neye yarar ki inkâr Sus kalan her soruya dil döktüren cefâ; kâr
sayfanızdan her yönüyle mükemmel bir şiir okudum.... tebrikler ve de teşekkürler....
Şu seçim çalışmalarım bitse de (emeğimin karşılığını alarak emme:)) şiirleri doya doya sindire sindire okuyabilsem çok az gelebiliyorum siteye ve "cee" yapıp gitmek durumunda kalıyorum,her "cee" şiire denk geldiğinde de keyifli oluyor.Şu anki gibi.Kafiyesine ve diğer teknik bilgilerine sitemizin hece üstatları yorum getirirler ustaca.Yeniden okumak üzere ,duygu oldukça yoğun özümseyerek yeniden okunmalı.Tebrikler,saygılar...
Sus yüreğim artık sus! Yeter artık sus dilim Bitir şu nakaratı, bölündüm dilim dilim Şimdi bir edip çıkıp, derse bu ne rezâlet! Yere batar yüreğim, kurtaramaz asalet! Sus yüreğim artık sus! Peş peşe dökme için Beklenmedik bir anda karşına çıkar habis; Seda olur mahremin, yanarsın için için…
Sual düşünce zihne, neye yarar ki inkâr Sus kalan her soruya dil döktüren cefâ; kâr
Şiire zulüm belki böyle keder yüklemek Sözcüğe kan kusturup mısralara eklemek Kim bilir belki bir gün dile şehâdet düşer Kutlanınca sözcükler, ne kan kusar ne üşür Belki de hepten kopar ömrü bağlayan halat Düşer mısraya çın aşk, düşer güne havadis! Asil süvarisiyle kapımda durur al at…
Acep af edecek mi? Ben ki “O”na hizmetkâr Tövbenin kapısına diz çöktüren cefâ; kâr
enfes bir şiir okudum....güzel bir şiir ...tebrikler...
bu kalemi seviyorum .lal olmasın diller ..kalemin yazsın biz okuyalım ,,hüzünde olsa şiirin besini ..dert gamda olsa varsın olsun şiir okutuyor bu kalem yüreğiniz var olsun
Şiire zulüm belki böyle keder yüklemek Sözcüğe kan kusturup mısralara eklemek Kim bilir belki bir gün dile şehâdet düşer Kutlanınca sözcükler, ne kan kusar ne üşür Belki de hepten kopar ömrü bağlayan halat Düşer mısraya çın aşk, düşer güne havadis! Asil süvarisiyle kapımda durur al at…
Acep af edecek mi? Ben ki “O”na hizmetkâr Tövbenin kapısına diz çöktüren cefâ; kâr
Güzel dizelerinizi yürekten kutluyorum. Saygı ve selamlarımla.
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.