dokumacı
yalnızlığımın tanrı tarafından gökyüzüne indirilen nakışlarıdır onlar,
onları ben dokurum,ben hırçınlaştırırım,yada ben sustururum. tane tane,çise çise, gider bir güle kondururum. bülbülde mest olur güle, aşk doğar,ateş birikir fikrine döşünde. onları ben dokurum,ben hırçınlaştırırım,yada ben sustururum. ya da ben talan ederim,kendimi kontrol edemem, bir mazlumu,garibi ayazda ıslak ıslak titretirim... nerede bir yağmur yağsa, bir ızdırap çöker sineme, oklarını batırır,zehrini kemikleştirmiştir tiryaki bedenime. ya ben sevgiliye, ya da şükür ederek en sevgiliye, ya da, karanlığa boğulurum, gothic bir melodramla kendimi bulurum. yalnızlığımın tanrı tarafından gökyüzüne indirilen nakışlarıdır onlar, ıslanmaktadır düşünceler, omuzundan aşşağı birer boya gibi,erir gider. kalıcı olan zaten gerçektir, gerçekler ise yağmurun bereketli rahmetinde kendini rahmeder. kalan kalır, geçmiş heyelan olur, tüm bedenim çamur olur çoğu zaman. hiç yeni bir şey olmaz mı ? bedenim eski bir uygarlıktır benim, yağmur yağdı mı, açığa çıkar insanlar iyi, insanlar kötü, eski görkemiyle bir şehir, ilk yıllarıma ait bir medeniyet zincirim... yalnızlığımın tanrı tarafından gökyüzüne indirilen nakışlarıdır onlar, o nakışlar her insan için ruh tabibleridir......... |
Pablo Neruda, “Şiir, tarlaları sulayacak ve açlara ekmek verecektir. O, olgun başaklar boyunca dolanacaktır. Seyyahlar susuzluklarını onda gidereceklerdir ve o, insanlar ne zaman çalışsalar ve ne zaman dinlenseler şarkısını söyleyecektir. Onları birleştirecek, halklar arasında akacaktır. O, yaşamın üremesini köklere taşıyarak vadiler açacaktır. Şiir, şarkı ve berekettir. Şiir, gizlenmiş dölyatağından çıkar ve bereket saçarak, şarkılar söyleyerek akar. O, kabaran sularıyla enerji yaratır, öğütülen unda, tabaklanan hayvan derisinde, kesilen odunda, kentlere verilen ışıkta işlevini sürdürür. Yararlıdır ve yatağı boyunca akarken bayraklar bulmak için uyanıktır: festivaller şarkı söyleyen suyun kenarında kutlanır.”“Şiiri kim öldürebilir? Şiir kedi gibi yedi canlıdır. İşkence ederler, sokaklarda süründürürler, alay ederler, dört yanını duvarlarla çevirirler, sürgüne yollarlar fakat o bunları yaşar, sonunda tertemiz bir yüzle ve gülümseyerek çıkar ortaya.” “ Şiiri yöneten tek bir şair yoktur.” “Şair kaba güç dışında, anayurdundan sökülüp atılamaz. Bu koşullarda bile, kökleri okyanusun ötelerine uzanmalı, saçtığı tohumlar rüzgârın esişini izlemelidir:anayurdunda tekrar can bulmak için. O, akılcı ve içtenlikli, gerçek bir yurtsever olmalıdır. Şair yuvarlanan bir taş değildir. İki kutsal görevi vardır: gitmek ve geri dönmek.” der.
sevgi ve saygımla.