SAMEDÜç yıl öncesini bilirim onun Bir bobinaj atölyesinde Çırak olarak başlamıştı işe. Misafirlere çay getirir, Dükkanı siler süpürürdü ilk günleri Ustası; Adam olmaz bu “dürzü” derdi Biz Samed’le göz göze gelir Konuşurduk gözlerimizle Bizi kimsenin anlayamadığı bir dille… Derin çukurlar içinde kaybolmuş Kara gözlerinde şimşekler çakar Alnında ki çocuk çizgileri devleşirdi. En çok” dürzü” sözüne İçlenirdi besbelli. Kalfası dükkanın reisi Bir emir komuta zinciri ki Böylesi askeri mektepler de yoktu. “Çay getir,lan.. Tut şunu.! “ Bazen ensesinde bir tokat Biz yine ara sıra bakışır Konuşurduk içimizden Kimsenin anlamadığı o dille…. Artık on yedi yaşında Samed Motor sarıyor,tamir ediyor Torna çalıştırıyor Hep üretiyor Üstelik kalfası olmuş dükkanın şimdi Üçte çırağı var Dikkat ettim O da ustası gibi konuşuyor çıraklarına “ sallanma.! Penseyi getir Adam olmazsın sen dürzü” Kırmış kabuğunu Sağlam basmakta hayata Ayaklarını Öğrenmiş Küçük ölçekli tamircilerde Kobiler de çarkların nasıl döndüğünü Artık göz göze gelemiyoruz Gelsek bile Konuşamıyoruz şimdilerde O kimselerin bilmediği aramızdaki dille... Ne ben onu anlıyorum Ne de o beni…. Kaç çocuk böyle kir pas içinde Yaşamadan çocukluğunu Bırakmış tamirhanelerde gençliğini. Geçen gün bir meyhanede rastladım ona Anlatacak oldum bir şeyler “ onlar eskidendi ağabey Sizin gençliğinizde kaldı “ dedi… Oysa bütün kavgamız Sizin içindi Siz okuyun Siz adam olun Biraz daha iyi yaşayın diye İnsanca Büyük sevdalara tutulmuştuk biz Sizin için dövüştük Sizin için öldük diyecektim Gitmişti Samed Haklıydı çocuk Bir daha konuşamadık gözlerimizle O kimsenin bilmediği gönül dilimizle…. |
Ancak o zamanın şartlarında Dünya'da neler olup bitiyor farkına varmak pek mümkün değildi.
Savaşırken , bir gün uyandık baktık ki, büyük dediğimiz devletler yıkılmış bile. Biz henüz savaşın başındayken.
Tabi burada fazla açıklamaya girilecek bir konu değil. Yaşadığımız bir dönemin güzel bir kesiti resmedilmiş. Tebrik ediyorum.