GARİP ORHANŞiirin hikayesini görmek için tıklayın Uzun yıllar önce yaşadığım bir anıyı şiir nesir karışımı bir ifadeyle nakletmek istedim...
Adı orhandı
biz garip derdik ona urfanın bir köyünden düşmüş gurbete ucuzundan bir boyacı sandığı umut olmuş garibe garip ama has oğlandı uzun uzun anlattı hikayesini geçimden öteymiş derdi sonu sevdaya bağlanan malum hikaye, bir kız sevmiş delicesine vermemişler garip diye düşünmüş taşınmış son çare gurbet demiş dertleşirdik ara sıra garip orhanla bir diyalog geçmişti aramızda aynen şöyle; - garip neskafe içermisin? - sağolasın abi ben bira bile içmirem (Ne bilsin garip viski zanneti zahir) -garip sen bana kürtçe öğret Ben de sana türkce -olur ağabeg başım üstüne -de bakalım para kazandın mı ne demek ? -pere kazanmışke ? -Lan oğlum bunun neresi kürtçe ? ağabeg diye devam etti; ‘’sen yabancı değilsin arasıra giderim o malum yere köprüyü geçmeden canım ister yine ne edersin gençlik işte… ah bir arabam olsa derdi eski püskü murat olsun ama ille de kırmızı ! köyün çeşmesinde açıp dört kapıyı teypte Orhan babanın kaseti bangır bangır çalmalı yıkarken arabayı ‘’ istediği çok şey değildi garibin üç beşte kendi edinmişti toplaşıp aldık bir murat, hem de kırmızı uçup gitti garip Orhan bir şoför köylüsüyle sevdiğine kavuşmanın arzusu hevesiyle yıllar sonra çıkageldi bir gün yanında iki çocukla, biri oğlu biri kızı ‘’ellerinden öperler ağabeg dedi’’ vermişler belli ki kızı velhasıl; vermiş murat’ı almış muradı eski bir muratla murada erip güzel bir yuva kurmuş urfalı garip... Mehmet Nalbant |