(1) KUŞKONMAZ
Demiştinki tiyatroda, oyuncusu gibi.
"- Onu görmeden, bilmeden, yemeden ölünürmü birader." "- Bırak alla’sen !" Deme. "- Düşünme bu sevdayı." Sılada yedim. Mecnun oldum Leyla’sına. kaymağımsı tadının. Dilde eriyen kaypak, bıldır-bıldır oynak, porselen zemininde tabağın çövensiz pastırmayı kaydırırken yanında. Sonunda, Eşkiya’nın listesinde birde "Kuşkonmaz" vardı. "- Neden?" diye sordu polis. "- Yemedimki mereti, nerden bileyim. Güzel bir şey olsa gerek." "- Yemedi, yiyemedi, yedirmediler ona, garibana" Demiştin. "- Ah, şu kahpe felek !" Ha, birde burada onu Aristokratlar yer, Irgatlar devşirir. Yıkayıp-paklıyarak, üç kuruşa, kısa mevsimde, bunu bil. Oyun bitti. Tutsaklar hür. Eşkiya gümbür-gümbür tarandı. Elinde "Kuşkonmazın Hayali" kaldı. |