OYUN BOZAN ÇOCUKLAR
ekmek kadar uysal
ekmek kadar devingen yaralarımız vardı tarla başlarında kanayan gün ağarmasıyla son bulup karanlıklarda saklanan su kadar aziz su kadar saf acılarımız vardı, her sabah yıkanan ve kurutulmak için gün ışığında vurulan Vuruldukça kavrulan, düşleri yakan. Merdiven başlarında başlayan hikayelerimiz vardı Hep sonu başlangıcıyla sonlanan. Dönüp duruyorduk olduğumuz yerde Ezberlenen başka masallar yoktu dilimizde. Sofra başlarında kaşık seslerinde saklanan ağlayışlarımız vardı Her defasında lokmaları boğazda düğümlenen Yutkunmak için günlerce türküler söylenip Çaputların ucunda adak adanan. Her defasında da yırtılan haritalar vardı parmak uçlarımızda Gözlerimizde yalanlar dolanıyordu, senin benin inandığı inanıp da kutsanıp kutsallığında kurbanlar adadığımız dağılan coğrafyaların kıyısında oturup da ağladığımız. ekmek kadar uysal ekmek kadar devingen yaralarımız vardı. Tuz basıp bağrımıza ezberlenen masalların sonunda oyun bozan çocuklar olurdu. Ses çıkarmadan izlediğimiz Senden bana, benden torunuma miras bırakılan. talan edilmiş bir o kadar da çiğnenmiş düş kırıkları saklıydı. üfürükten teyyareler yapıp dudak uçlarından bombalanan lanetlilerimiz vardı. Ve onlar hep vardı Oyun bozan çocuklar olarak adları kaldı. M.S./2009 Kahramanmaraş |
ekmek kadar devingen yaralarımız vardı
tarla başlarında kanayan
gün ağarmasıyla son bulup
karanlıklarda saklanan
su kadar aziz
su kadar saf
acılarımız vardı, her sabah yıkanan
ve kurutulmak için gün ışığında vurulan
Vuruldukça kavrulan, düşleri yakan.
tütsü gibi tebrik ederim