GÜVERCİN KANATLI AŞK
Şiir gibi yaşamak isterdi hayatı
Mısra sonlarındaki uyum kadar kafiye kokardı saçları Bir şairin poetikası kadar derin bakan gözleri bir de dere gibi asude akan sözleri düşerdi güvercin kanadındaki kırık aşka. Gökyüzündeki ebemkuşağıyla ip atlar yıldızlardan oturup fal bakardı. Usta bir sanatkarın çizdiği tablo gibi gülüşleri Kaşgarlı Mahmut’un divanında saklanan efsunlu bir kelime kadar büyülüdür öpüşleri. Hayyam’ın mısralarında kokan aykırı bir ses gibi Dolardı kadehe Sarhoş olmazdı, Mehlika sultana aşık yedi genç gibi Semiramis olur, asma bahçelerinde dolanırdı Ayak sesleri aşıklarını avuturdu. Kah esen rüzgarın ılıklığına kurulur Yarin saçlarına dolanırdı. Düştü sonra sazların diline, dolaştı dünyayı Anlamazdı Hanyayla Konya’dan... aşktı adı Gözleri aşk gibi bakar,teni insanlık kokardı. Anlamayanlar ona "deli kızın türküsü" gibi bakardı. Orta Asya’nın kapısından Malazgirt’in kucağından Kımızın tadından anlardı. Costantinepolis bir sabah uyandığında kendini İstanbul olarak bulmuştu. Kız Kulesi’nde saklanan prenses gibi huzurun Kollarında yılana sokulmuştu. Saklamıştı gözyaşlarını, bulut nemini ondan sormuştu. Divanlarda Leyla misali çöllerde görülür Kapısı kıble sayılırdı. Aşıklar mendil kokusunda bayılır; Günlerce uykusuz kalırdı. Orhan Veli’de vesikalı yâr Kimilerine Fahriye abla olurdu. En son "tezgahtar Nebahatti" gördüğümde Zengin bir kocaya kaçmıştı Kendi gönlünce O da hayırsız çıkmıştı bildiğimce. Yıllar var ki alamadım ondan haberi Türküleri dinledim, oldu tuzu biberi. Şiir gibi yaşamak isterdi hayatı Mısra sonlarındaki uyum kadar kafiye kokardı saçları Bir şairin poetikası kadar derin bakan gözleri Bir de dere gibi asude akan sözleri Düşerdi güvercin kanadındaki Kırık aşka. M.S./2009 Kahramanmaraş |
şekerler bende kaldı şiirinizi okuyunca yeniden şiir yazmayı düşündüm ekmek gibi kızarmış şiiriniz güzel kokuyor bana sevinçler yaşattı
şair yüreğine sağlık