Dimağ durdu bu akşam ciğerim kin kusuyor, Zalim zulüm yapıyor kefereler susuyor, Nice mümin Müslüman koltuğunda pusuyor, Yetti artık durdurun şu zalim Siyonist’i.
Büyük şeytan haince arkasında duruyor, Katil şerefsiz hain acımadan vuruyor, Bir milletin tüm soyu bombalarla kuruyor, Yetti artık durdurun şu zalim Siyonist’i.
Küçücük yavrucaklar kurşunlarla ölüyor, Arap şeyhi makamdan utanmadan gülüyor, Vahşet demek bu işe inan hafif geliyor, Yetti artık durdurun şu zalim Siyonist’i.
Dünya denen âlemde böylesi görülmedi, Üç buçuk boz ayının defteri dürülmedi, İnsanlığa bu kara boşuna sürülmedi, Yetti artık durdurun şu zalim Siyonist’i.
Gece ayazı çöktü yüreğimin üstüne, Kurt bürünmüş sinsice yavru kuzu postuna, Bebek kurban gidiyor vicdansızın kastına, Yetti artık durdurun şu zalim Siyonist’i.
Lokmalar boğazıma kurşun gibi dizildi, Seyrettiğim her canda kalbim durdu ezildi. Yirmi yedi aralık katliamla yazıldı, Yetti artık durdurun şu zalim Siyonist’i.
Mizabi yemin etti kükremeye bu gece Katile isyan etti tüm kelime ve hece Filistin’de tütmüyor birçok hanede baca Yetti artık durdurun şu zalim Siyonist’i
Espiyeli Muhsin AKTAŞ(Mizabi) 27.12.2008
Paylaş
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
her Yahudi siyonist midir? ya da başka bi deyişle her "Elhamdülillah" diyen müslüman mıdır?
bunu yapanlar bi kere insan bile değil ama yapanları destekleyenler de en az onlar kadar suçlular... siyonist hareketleri desteklemeyen akıl sahibi Yahudi dindarlar yok mudur...? var,ben tanıyorum en azından... ama ne olursa olsun bu ülke içinde yaşarken suçsuz bir millete saldırmış olsa ülkemiz, ben bu ülkeyi terk ederim. yani ucundan da olsa bulaşmışsa suçludur... her zaman söylediğim bişey var ki o da bu gibi olaylarda dışardan konuşmak kolaydır... Filistin veya sömürülen başka ülkeler aklımıza anca kanlar akıtıldıktan sonra geliyo... peki bunlar olmadan niye kimse bişey yapmıyor... sokaklara dökülüp boşuna polisi yormaktan, kendi vaktini harcamaktan daha başka şeyler...
BU YAZI BELGELİ OLMASINA RAĞMEN ŞAYET FRANSA’DA YAYINLANSAYDI YAZARI HAPSE ATILIRDI.
Toplumların hayatında en önemli etken dindir. Gerçektende dinleri incelediğimizde bunu apaçık görmekteyiz. Müslümanlar savaşlarda çocuklara dokunmazlar. Bunun nedeni Peygamber efendimizin “”Her çocuk İslam fıtratı üzerine doğar çevreleri onları Hıristiyan veya Yahudi yaparlar”” sözüne dayanmaktadır. Buluğ çağına kadar çocuklar masum sayılırlar. Bugünkü anlayışla cezai ehliyete haiz değillerdir. Birçok Müslüman bu anlayıştan haberdar olmasa dahi çocuklara dokunmazlar. Kadınlara ilişilmez, çünkü zina haramdır. İşkence yapılmaz,çünkü işkence haramdır. Teslim olana dokunulmaz, çünkü ona dokunulmazlık manasına gelen eman verilmiştir.
İncil inceden inceye tetkik edildiğinde en ufak işkence veya katliam talimatına rastlanılmaz. Buna rağmen Hıristiyan topluluklar ileride de göreceğiniz gibi iğrenç işkence, tecavüz ve katliamları neden yaparlar. Bu durum bizim toplumlar üzerinde en büyük etken dindir tezimizi çürütmez. Şöyle ki:
Yahudiler Tevrat ve Zebur’u kabul ederlerken, İncil ve Kur’an’ı Kerim’i kabul etmezler. Müslümanlar bozulmamış haliyle İncil, Tevrat ve Zebur’a da iman ederler ve imanın şartlarından birisidir. Hıristiyanlara gelince, Kur’an’ı reddederlerken İncil’le beraber Eski Ahit adı altında Tevrat ve Zebur’u da kabul ederler. Kutsal Kitap’ta üçünü bir arada bulundururlar. İşte Hıristiyanlığın vahşet ve işkenceci ruhunun kaynağı buradadır. Yani Tevrat’tan kaynaklanır. Tevrat baştan sona işkence ve katliam emirleriyle doludur. Yahudiler Ortaçağ’da her ne kadar dikkat çekmemiş olsalar da, bir çok katliam ve vahşetin perde arkasında mevcutturlar. Bu onların dinlerinin emri ve tarih boyunca vazgeçemedikleri ibadetleridir. Bir çok ülkenin saraylarında bazen Yahudi kimliğiyle, genellikle de, Hıristiyan ve Müslüman kimliğiyle arzı endam etmişlerdir. Asırlardır insanlık savaşlarla birbirini kırıp geçirirken Yahudi ticaret ve tefecilikle uğraşmıştır. Sömürülen her ülkede aslan payını almıştır. Engizisyon döneminin en vahşi işkence ve katliamlarının uygulandığı İspanya’da Yahudi nüfusunun yoğun oluşu acaba bir tesadüf müydü ? Sanmıyorum. Hıristiyanların İncil’le beraber Tevrat’ı da Kitab-ı Mukaddes adı altında kabullenmiş olmaları Tevrat ve Yahudiliği incelemeden Ortaçağ’daki vahşeti anlamamızı adeta imkansız kılmaktadır. Bu güne kadar Tevrat ve İncil’i eleştiren ve iki kitabın da insan eliyle değiştirilmiş olduğunu ortaya koyan birçok kitap ve yazılar yayımlanmıştır. Bizim konumuz bu kitapların eleştirisi veya sahteliğini ortaya koymak değildir. Kitabımızın konusunu ilgilendiren İncil ve Tevrat’ı değiştirenler neden değiştirmişlerdir ? Veya değiştirmekteki amaçları nelerdir ? Bu soruların cevapları bugüne kadar pek gündeme getirilmemiş ve konu aydınlatılmamıştır. Bu bölümde bu sorulara cevap arayacağız. Zaten akıl ve izan sahibi her insan bu iki kitabı okuyunca yardımcıya gerek kalmadan durumu fark eder. Kur’an’ın büyüklüğünü anlamakta güçlük çeken her insan bu iki kitabı okumalıdır. İşe Tevrat’ı neden değiştirdikleri sorusuna cevap aramakla başlıyoruz: Yahudiler Kabbala(gelenek), Tevrat ve Talmut(ders) isimli üç kitapla iç içe yaşarlar. Bu kitaplardan Kabala Tevrat’tan önce Yahudilerin ırkçılık da dahil olmak üzere bütün azgınlıklarının kitap haline getirilmiş şekliydi. Kabala bir takım gizemli rumuz ve ifadelerin de yer aldığı kitap olduğu için Yahudilerin çoğunluğu anlayamaz ancak Kabalist Hahamlar anlayabilirler. Tevrat’ı değiştiren Kabalist Hahamlar Tevrat’ı Kabbala’ya göre değiştirmişlerdir. Buna Yahudi kavminin sapık eğilimlerinin meşrulaştırılması da diyebiliriz. Bunun içindir ki, yer yüzünde en dindar insanlar Yahudilerdir.Çünkü nefislerinin emrettiği hiçbir şey ama hiçbir şey Tevrat’ta men edilmemiştir. Bunu anlayabilmek için şöyle bir örnek verebiliriz: İslam dininde içki, zina, hırsızlık, gıybet, yalan söylemek, faiz, kul hakkı yemek ve kumar gibi fiiller haram olmamış olsaydı, ayrıca namaz ve oruç gibi fiiller farz olmasaydı; bütün Müslümanlar dindar olmaz mıydı? Talmut, Tevrat’ın yorumu niteliğindedir. M.S. 2. yüzyılda Haham Nasi Yuda tarafından oluşturulmuştur. Talmut’a göre dünya Yahudilerindir. Yahudi olmayan birisinin malı, onu ilk bulan Yahudinindir. Yahudiler bütün ırklardan üstündür. Diğer milletlerin tohumu hayvan tohumudur. Yahudi olmayan birisi bir Yahudiyi döverse, Yahudi olmayanın cezası ölümdür. Eğer Yahudiler olmasaydı, yeryüzünden bereket kalkardı, araya güneş girer, yağmur kesilirdi. Diğer bütün insanlar köpektirler, domuzdurlar. Diğer insanların evleri, pis hayvanların ağılları gibidirler. Yahudi olamayanlara şefkat ve merhamet göstermek yasaktır, çükü Yahudi olmayanlar hem Yahudinin hem de Allah’ın düşmanıdırlar. Yahudi olmayanlar yapılan her iyilik bir hatadır, her kötülük ise Allah’a yaklaşmaktır. Bütün yeryüzü Yahudinin mülküdür. Yahudi olmayanların elinde bulunan yerler Yahudiden zorla alınmıştır. Her türlü çareye baş vurarak bu yerler alınmalıdır. Yahudinin kendi kardeşinin malını çalması haramdır. Başka milletten olanların malını çalması ise vaciptir. Çünkü dünyanın serveti Yahudi için yaratılmıştır. Bu servetleri hangi yolla olursa olsun ele geçirmeleri gerekir.(1)
Yukarıda sıralanan kültür ve inancın yetiştirdiği insanlardan, İsrail haber alma teşkilatı MOSSAD mensubu bir şahıs şu ifadeyi kullanmaktadır: “”Biz işimizin ekseriyetini yabancı memleketlerde yaparız. Bizlere göre her yabancı şey ya düşman, ya da hedeftir. Hiçbir şey ve hiçbir kimse bizim dostumuz olamaz. Hiçbir şey ve hiçbir kimse !””(2)
Yahudinin kitabı Tevrat’ta cennet, cehennem, öbür dünya veya bunları çağrıştıracak ifadeler yer almaz. Hesap günü yoktur. Ne varsa bu dünyada vardır. Her şey mübahtır. Tanrı İsrailoğullarını özel yaratmıştır. İnsan sadece kendileridir. Diğerleri ise Tevrat tabiriyle “Kır Hayvanları”dır. Kendi dillerinde diğer insanlar “Goyimler”dir. Bu ise Yahudi olmayan insan görünümündeki hayvan demektir. Aslen Yahudi olan Darwin’in Evrim Teorisi yani maymundan gelme masalı, Yahudi olmayanlar için geçerlidir, bunun için ortaya atılmış ve 1,5 asırdır maymunumsu beyinlerce savunulmaktadır. Bütün insanlar maymundan gelmiştir ve sadece Yahudiler insan olarak yaratılmıştır. Topraktan yaratılan Adem ve ondan türeyenler İsrail ırkıdır.
“Ve Nuh çiftçi olmağa başladı ve bir bağ dikti ve şarap içip sarhoş oldu ve çadırının içinde çıplak oldu, …. Ve Nuh şarabından ayıldı ve küçük oğlunun kendisine yaptığını anladı”(3) Tevrat’ın bu ifadesiyle cinsel sapkınlık adeta zirveye çıkarılmaktadır. Haşa Nuh Aleyhi Selama oğlu tarafından tecavüz edildiği iddia edilmektedir.
“Ve gerçekten kız kardeşimdir, kendisi babamın kızıdır, fakat annemin kızı değildir; ve benim karım oldu.”(4)
Tevrat’taki bu ifade bir peygamberin sözleridir. Bir yandan enseste, bir yandan da soyun anadan devam ettiğine güzel bir örnektir.
“Ve kardeşinin karısının yanına girdiği zaman, kardeşine zürriyet vermesin diye yere dökerdi. Ve yaptığı şey Rabb’in gözünde kötü oldu ve onu öldürdü.”(5)
Tevrat’ın bu kısmında bir peygamber oğlundan kardeşinin karısıyla yatmasını ve ondan çocuk peydahlamasını istemektedir. Peygamber çocuğunun buna yanaşmamasının cezasıysa Yahudiliğin çarpık Tanrı anlayışıyla Tanrı tarafından öldürülmektir. Yine burada da üreme teşviki vardır. O kadar ki kardeş karısıyla da olsa çocuk talep ediliyor, yanaşmamanın cezasıysa ölüm. Burada da Yahudinin yok olma paniğini görüyoruz. “Ve Yahuda onu görünce, kendisini kötü kadın sandı, çünkü yüzünü kapamıştı. Ve yolda onun yanına inip dedi: Rica ederim, gel senin yanına gireyim; çünkü onun kendi gelini olduğunu bilmedi. Ve dedi: yanıma girmek için bana ne verirsin ? Ve dedi: Sürüden bir oğlak gönderirim. Ve dedi: Onu gönderinceye kadar bir rehin verir misin ? Ve dedi: Sana ne rehin vereyim ? Ve dedi: kendi mührünü ve kaytanını ve elinde olan deyneğini. Ve ona verip onun yanına girdi ve kadın ondan gebe kaldı.” (6)
Yahudinin hiç eksilmeyen yok edilme korkusu yukarıdaki Tevrat bölümünde bir peygamberi yanlışlık kılıfıyla da olsa gelininin koynuna sokuyor ve ondan çocuk sahibi oluyor.
“Ve akşamleyin vaki oldu ki, Davut yatağından kalktı ve kral evinin damı üzerinde geziyordu. Ve yıkanmakta olan bir kadını damdan gördü ve kadının bakılışı çok güzeldi. Ve Davut gönderip kadın hakkında soruşturdu. Ve biri dedi: Bu kadın Hitti Uriya’nın karısı Eliam’ın kızı Batşeba değil mi ? Ve Davut ulaklar gönderip onu getirtti ve kadın onun yanına geldi ve murdarlığından tahtir edilmiş olduğundan Davut onunla yattı ve kadın evine döndü. Ve kadın gebe kaldı ve gönderip Davut’a bildirdi ve : Ben gebe kaldım dedi.”(7)
Müslümanların Davud Peygamber, Yahudilerin ise Kral Davit olarak bildiği kişiye Tevrat’ın bu bölümünde önce röntgencilik yaptırılıyor sonra da bir başka insanın karısını haile bıraktırıyor. Yine dikkat edilirse doğum ve üreme ön plana çıkmaktadır. “Ve onları yesin diye yanına getirince, onu tuttu ve ona dedi: Gel benimle yat kız kardeşim. Ve ona dedi: Hayır kardeşim, beni alçaltma; çünkü İsrail’de böyle şey olmaz; bu deliliği etme. Ve ben utancımı nereye götüreyim ? Ve sen İsrail’de delilerden biri gibi olacaksın. Ve şimdi rica ederim, krala söyle; çünkü beni senden esirgemez. Fakat onun sözünü dinlemek isemedi ve ondan kuvvetli olduğundan onu alçalttı ve onunla yattı.”(8)
Tevrat’ta enseste güzel bir örnek. Davut’un oğlu kız kardeşine tecavüz ediyor. “Krala söyle; çünkü beni senden esirgemez” cümlesinde bahsi geçen Kral Davut’tur ve her ikisinin de babasıdır.
Aşağıdaki hiçbir yoruma gerek kalmayacak kadar açık ve net ifadeler, Tevrat’tan alınmadır. Yorumsuz olarak sunuyoruz.
“İki memen, sanki bir çift geyik yavrusu, zambaklar arasında otlayan, ikiz ceylan yavrusu… Kaptın gönlümü, kızkardeşim, yavuklum ! Gözlerinin bir bakışı ile, gerdanının tek zinciri ile gönlümü kaptın. Okşamaların ne güzel, kızkardeşim, yavuklum !... Ey yavuklum bal damlatır dudakların; balla süt senin dilinin altındadır; esvabının kokusu da, sanki Libnan kokusu. Kız kardeşim, yavuklum kapalı bir bahçedir; kapalı bir kaynaktır, mühürlenmiş bir pınardır.”(9)
“Çarıklar içinde ayakların ne güzel, ey emir kızı ! Toplu kalçaların sanki mücevherler. Üstat ellerinin işi. Göbeğin yuvarlak bir tas, onda karışık şarap eksik değil; karnın buğday yığını, zambaklarla kuşanmış… Zevkler içinde ey sevgilim sen ne güzelsin ve ne şirinsin, bu senin boyun hurma ağacınamemelerin de salkımlara benziyor. Hurma ağacına çıkayım, dallarını tutayım, dedim; keşke sen bana, anamın memelerini emmiş kardeşim gibi olaydın ! Dışarıda seni bulunca, ben seni öperdim beni de kınamazlardı. Küçük bir kızkardeşimiz var ve onun daha memeleri yok; ben duvarım, memelerim de kule gibi.”(10)
“Fahişelik ettikleri zaman kızlarınızı ve zina ettikleri zaman gelinlerinizi cezalandırmayacağım.”(11)
Osmanlı topraklarında 1666 yılında Şabtay Tsvi Sebatay Sevi) isminde bir Yahudi Mesihliğini ilan etmişti. O dönemlerde Yahudi nüfusunun yoğun olduğu Selanik ve İzmir’de karışıklıklar çıkmış ve bastırılmıştı. Edirne’de yargılanan Şabtay Tsvi canını kurtarabilmek için Müslüman olduğunu ilan etmişti. Taraftarlarıyla beraber Müslüman olduklarını ilan etmelerine rağmen Yahudi kimliklerini asırlar boyu muhafaza etmişlerdir. Bu topluluğa Sebataistler denilmektedir. Yılın belirli bir gününde deniz sahilinde Mesih’in gelişini beklerler. Sebataisstler 22 Mart gününe kadar kuzu eti yemek haramdır. Yedikleri taktirde öleceklerine inanırlar. 22 Mart gecesi “Dört Gönül Gecesi” isimli bir toplantı yaparlar. Bu toplantıya bekarlar alınmaz. En az iki evli çiftten oluştuğu için “Dört Gönül Gecesi” denilmektedir. Bu gece de çiftler süslü ve ziynetli olarak katılırlar. Musiki eşliğinde kuzu yenilir. Eğlenilir. Gece yarısı ışıklar söndürülür. Karanlıkta kimin kiminle beraber olduğu bilinmez. Bu gecede peydahlanan çocuklar kutsal sayılır. Bu topluluğun Türkiye’nin kaderinde etkisi oldukça fazladır. Baş döndürücü hızla devam eden dejenerasyonun en büyük sorumlusu Sebataistlerdir.(12)
Yahudilerin cinsel azgınlıklarıyla ilgili sayısız örnekler verilebilir. Bu güne kadar genellikle olaya cinsel azgınlık yönüyle yaklaşılmamıştır. Yahudilerin ırkçı anlayışlarının “Yahudi olunmaz Yahudi doğulur” ilkesinin en büyük dezavantajı Yahudilerin yeryüzünden silinmesi tehlikesi olmuştur. Gittikleri her yerde fesat saçan bu topluluk, insanların haklı tepkisine neden olmuştur. Tepkilerin getirdiği kanlı olaylar Yahudi nüfusunun eksilmesine neden olmuştur. Tarih boyunca diğer dinlere geçerek Yahudilikten ayrılanlar da düşünülürse Yahudilerdeki yok olma paniği daha iyi anlaşılır. Bunun içindir ki, Yahudilerde her türlü cinsel azgınlık mübah görülmüş, Tevrat’tan sunduğumuz örneklerde görüldüğü gibi kutsal kitaplarına da alınarak adeta kutsanmıştır. Tevrat’ı değiştiren Hahamların en önemli değiştirme nedenleri nüfus paniği olmuştur. Bunun içindir ki, insan toplumları ve dinler arasında sadece Yahudilikte evlenmemek suç sayılmaktadır.
İleride sunacağımız örneklerde de göreceğiniz gibi Tevrat’ta Yahudi olmayanların yok edilme talimatları ve Yahudi olmayan toplulukların birbirine kırdırılma talimatları yine Yahudilerde yok olma paniğinin eseridir.Dünya nüfusu içerisindeki oranlarının düşmemesi için Yahudi nüfusu artırılamıyorsa(Bunca cinsel sapkınlığa rağmen) Yahudi olmayanların nüfusu eksiltilmeli veya en azından artışı durdurulmalıdır. Bunun da yolu katliam ve birbirine kırdırmaktan geçer. Ayrıca birçok ülkede nüfus planlama organizasyonlarının arkasında Yahudinin kulaklarını görmek mümkündür. Zaten Yahudi olmayanlar insan sayılmadığından yok etmek için her yol serbesttir.
Şimdi Tevrat’tan Yahudi olmayanların yani insan kılığındaki hayvanların (!) yok edilmesi talimatları ve katliam çığlıklarının gırla gittiği bölümleri alıntılıyoruz:
“Ve Allah’ın Rabb’in sana teslim edeceği bütün kavimleri bitireceksin, gözün onlara acımayacak…”(13)
“Ve önünüzden kovmakta olduğum milletin adetleri üzre yürümeyeceksiniz, çünkü bütün bu şeyleri yaptılar, ve onlardan nefret ettim. Fakat size dedim: Siz onların topraklarını miras alacaksınız.”(14)
“Eğer kendi yüreğinde: Bu milletler benden çokturlar, nasıl onların mülklerini alabilirim dersen ? Onlardan korkmayacaksın… Ve Allah’ın, Rab o milletleri senin önünden azar azar kovacak, onları çabucak bitiremezsin, yoksa senin üzerine kır hayvanı çoğalır. Ve Allah’ın Rab onları senin önünde ele verecek, ve onları helak edinceye kadar büyük kırgınla kıracak. Ve onların krallarını senin eline verecek, adlarını göklerin altından yok edeceksin. Sen onları yok edinceye kadar kimse senin önünde duramayacak.”(15)
“Ve ecnebiler senin duvarlarını yapacaklar, ve krallar sana hizmet edecekler… Ve kapıların daima açık duracak. Milletlerin servetini, ve sürgün getirilen krallarını sana getirsinler diye gece gündüz kapanmayacaklar. Çünkü sana kulluk etmeyen millet ve ülke yok olacak ve o milletler tamamen harap olacak.”(16)
“Bütün göklerin altında olan kavimler üzerine, bugün senin dehşetini ve korkunu koymağa başlayacağım, onlar senin haberini işitecekler ve senin yüzünden titreyip kıvranacaklar.”(17)
“Şimdi git, Amalek’i vur, ve onların her şeylerini tamamen yok et ve onları esirgeme ve erkekten kadına, çocuktan emzikte olana, öküzden koyuna, deveden eşeğe kadar hepsini öldür.”(18)
“Ve vaki oldu ki, İsrail, kırda, kendilerini kovalamış oldukları çölde Ay Ahalisi’nin hepsini öldürmeyi bitirdiği ve bitinceye kadar onların hepsi kılıçtan geçirildiği zaman, bütün İsrail, Ay’a döndüler ve onu kılıçtan geçirdiler. Ve o gün erkeklerden ve kadınlardan düşenlerin hepsi, bütün Ay Ahalisi 12.000 kişi idi. Çünkü bütün Ay Ahalisi’ni tamamen yok edinceye kadar Yeşu kargıyı uzatmış olan elini geri çekmedi.”(19)
“Fakat onu mutlaka öldüreceksin. Onu öldürmek için önce senin elin ve sonra bütün kavmin eli onun üzerine olacak. Ve ölsün diye onu taşla taşlayacaksın… O şehrin ahalisini mutlaka kılıçtan geçireceksin. Onu ve onda olan her şeyi ve hayvanlarını tamamen yok edeceksin.”(20)
“Ve Allah’ın Rab onu senin eline verdiği zaman, onun her erkeğini kılıçtan geçireceksin. Ancak Allah’ın Rabb’in miras olarak sana vermekte olduğu bu kavimlerin şehirlerinden nefes alan kimseyi sağ bırakmayacaksın. Fakat onları, Hittileri ve Amorileri ve Kenanlıları ve Perizileri ve Hivileri ve Yebusileri, Allah’ın Rabb’in sana emrettiği gibi tamamen yok edeceksin.”(21)
“Ve Yeşu o günde Makedda’yı aldı ve onu ve kralını kılıçtan geçirdi. Onları ve onda olan bütün canları tamamen yok etti… Ve Yeşu ve kendisiyle beraber bütün İsrail Makedda’dan Libna’ya geçti ve Libna’ya karşı cenk etti ve kralıyla beraber bunu da Rab israil’in eline verdi. Onu ve onda olan bütün canları kılıçtan geçirdi… Ve Rab Lakiş’i İsrail’in eline verdi ve onu ikinci günde aldı ve Libna’ya yaptığı gibi her şeye göre, onu ve onda olan bütün canları kılıçtan geçirdi. Ve o zaman Gezer Kralı Horam Lakiş’e yardım etmek için çıktı ve Yeşu onu ve kavmini, onun kimsesini bırakmayıncaya kadar vurdu. Ve Yeşu ve kendisiyle beraber bütün İsrail Lakiş’ten Eglon’a geçti. Ve onun karşısına kondular. Ve ona karşı cenk ettiler. Ve onu o günde aldılar, ve onu kılıçtan geçirdiler. Ve Lakiş’e yaptığı her şeye göre onda olan bütün canları o günde tamamen yok etti. Ve Yeşu ve kendisiyle beraber bütün İsrail Eglon’dan Hebron’a çıktı. Ve ona karşı cenk ettiler. Ve onu aldılar. Ve onu ve kralını ve bütün şehirlerini ve onda olan bütün canları kılıçtan geçirdiler. Eglon’a yaptığı her şeye göre, arta kalan kimse bırakmadı. Fakat onu ve onda olan bütün canları tamamen yok etti. Ve Yeşu kendisiyle beraber bütün İsrail Debir’e döndü, ve ona karşı cenk etti. Ve onu ve kralını ve bütün şehirlerini aldı, ve onları kılıçtan geçirdiler. Ve onda olan bütün canları tamamen yok ettiler. Arta kalan kimse bırakmadı.. Ve Yeşu bütün diyarı, dağlığı ve Cenub’u ve Şefala’yı ve yamaçları ve bütün krallarını vurdu. İsrail’in Allah’ı Rabb’in emrettiği gibi arta kalan kimse bırakmadı. Ve bütün nefes sahiplerini tamamen yok etti.”(22)
“Ve onlardan artakalan kimse bırakmayıncaya kadar onları vurdular… Ve onda olan bütün canları kılıçtan geçirip tamamen yok ettiler. Nefes sahibi bir adam bırakılmadı. Ve Hatsor’u ateşe verdi… Rabb’in kulu Musa’nın emrettiği gibi onları kılıçtan geçirip tamamen yok etti… Fakat hepsini helak edinceye kadar her adamı kılıçtan geçirdiler… Hebron’dan Debir’den, Anab’dan ve bütün Yahuda dağlığından ve bütün İsrail dağlığından kesip attı. Yeşu onları şehirleriyle beraber tamamen yok etti.”(23)
“Ve Davut diyarı vurdu ve ne erkek ne kadın kimseyi sağ bırakmadı… Davut ne erkek ve ne kadından kimseyi Gat’a getirmek için sağ bırakmadı.”(24)
“Ve Yahuda Oğulları Yeruşalim’e karşı cenk ettiler ve onu alıp kılıçtan geçirdiler ve şehri ateşe verdiler… Tsefat’ta oturan Kenanlıları vurdular ve onu tamamen yok ettiler.”(25)
“Ve Penuel Kulesi’ni yıktı ve şehrin adamlarını öldürdü.”(26)
“Ve İsrailliler yine Benyamin Oğulları’na karşı döndüler ve onları, bütün şehri ve hayvanları ve bütün bulduklarını kılıçtan geçirdiler. Ve önlerinde bulunan bütün şehirleri ateşe verdiler.”(27)
“Onları demir çomaklarla kıracaksın. Bir çömlekçi kabı gibi onları parçalayacaksın.”(28)
“Sen benim topuzum ve cenk silahlarımsın. Ve seninle milletleri kıracağım. Ve seninle ülkeler helak edeceğim. Ve seninle atı ve binicisini kıracağım. Ve seninle cenk arabasını ve binicisini kıracağım. Ve seninle erkeği ve kadını kıracağım. Ve seninle kocamış adamı ve genci kıracağım. Ve seninle genç adamı ve ere varmamış kızı kıracağım. Ve seninle çobanı ve sürüsünü kıracağım. Ve seninle valileri ve kaymakamları kıracağım.”(29)
“Ve ben işitirken öbürlerine dedi: Onun ardınca şehirden geçin ve vurun. Gözünüzü esirgemesin ve acımayın. İhtiyarı, genci ve ere varmamış kızı ve çocuklarla kadınları helak için vurun… Onlar da evin önünde olan ihtiyarlardan başladılar. Ve onlara dedi: Evi murdar edin ve avluları öldürülmüş olanlarla doldurun, çıkın. Ve çıktılar ve şehirde vurdular.”(30)
Kelimesi kelimesine Tevrat’tan aldığımız bu ifadelerin aslında yoruma ihtiyacı yoktur. Yer yüzündeki hiçbir dinde böylesine insanlık düşmanı ve katliamcı ifadelere rastlamak mümkün değildir. Filmlerde masum ve katliam mağdurları olarak karşımıza getirilen Yahudiler, tarih boyunca en katliamcı insanlar ünvanını kaybetmemişlerdir. Allah, insanlığı adeta Yahudinin şerrinden esirgemiştir. Dünyada Yahudi nüfusu en iyimser rakamla on milyonu bulmaz. Ya yeryüzünde yüz milyon Yahudi bulunsaydı, insanlığın hali ne olurdu ? Düşünmek dahi istemiyorum.
İnsanları katletmek Tevrat’ın emridir. Yahudi fırsat buldukça bunu bir ibadet olarak yapar. Fırsat bulamazsa insanları birbirine kırdırarak yapar. İkinci Dünya Savaşı sonunda Japonya’nın Hiroşima ve Nagazaki şehirlerinde patlayan atom bombasını yapan 23 bilim adamının tamamı Yahudi idi. Sonuç, 118.000 masum sivil eriyerek veya yanarak bir anda ölmüş, 109.000 sivil de yaralanmıştı.(31)
Yaralıların tamamı o yıl içinde ölmüştü. Bu öyle bir vahşetti ki, iki şehir tüm insan, hayvan, bitki ve binalarıyla Yahudiye kobaylık yapmıştı. Japon Adaları’nı bombalayan pilotlara sıkı sıkıya bir talimat veriliyordu. “”Dört Şehri bombalamayın””. Bu dört şehirden ikisi Hiroşima ve Nagazaki idi. Amaç hiç savaş tahribatı görmemiş bir şehirde, ilk defa denenecek olan atom bombasının nasıl bir tahribat yapacağıydı ! üstelik Hiroşima’ya Uranyumdan, Nagazaki’ye de Plütonyumdan imal edilen bombalar atılarak iki ayrı radyoaktif elementten yapılan bombaların tahribat farkını da denemişlerdi. Bizlere yutturdukları gibi atom bombalarını yiyince Japonya teslim olmamıştı. Japonya teslim olduktan sonra atom bombalarını yemişti. Çok büyük masraflarla yapılan atom bombalarının denenmesi gerekiyordu. İkinci Dünya Savaşı sona ermişti. Durup dururken bir ülkeye atom bombası atmak olacak iş olmadığından veya Üçüncü Dünya Savaşı’nın çıkmasını beklemek akıl kârı değildi. O halde apar topar atmak gerekiyordu ve de öyle attılar.
Katliamcılık haricinde Yahudi olmayanların mallarını çalmak veya soymakta Yahudi için Tevrat’ın emri ve ibadet mertebesindedir. Aşağıdaki Tevrat’tan alınan bölümler bunu açıkça ortaya koymaktadır:
“Fakat her kadın komşusundan ve evinden olan misafirden gümüş şeyler ve altın şeyler ve esvaplar isteyecek ve oğullarınızı kızlarınızı onlarla süsleyeceksiniz. Ve Mısırlıları soyacaksınız.”(32)
“Mısırlılardan gümüş şeyler ve altın şeyler ve esvap istediler ve Rab Mısırlıların gözünde kavme lütuf verdi. Ve Mısırlıları soydular.”(33)
Tevrat’ta sık sık yabancıdan kız almamayı tembihleyen kısımlara rastlandığı gibi bazen peygamberlerinin ağzından yalan söyletmeye bazen de karalarlın önünde yerlere kapanan peygamberlere rastlamak mümkündür. Aşağıdaki Tevrat alıntısında Yahudiliğin çarpık tanrı anlayışına bir bakalım.
“Seher sökünceye kadar, bir adam onunla güreşti. Ve onu yenemediğini görünce uyluğunun başına dokundu ve onunla güreşirken Yakub’un uyluk başı incidi. Ve dedi: Bırak gideyim,çünkü seher vakti oluyor. Ve dedi: Beni mübarek kılmadıkça seni bırakmam. Ve ona dedi: Adın nedir ? Ve o dedi: Yakub. Ve dedi: artık sana Yakub değil ancak İsrail denilecek, çünkü Allah ile ve insanlarla uğraştın yendin. Ve Yakub sorup dedi: Rica ederim, adını bildir. Ve dedi: Adımı niçin soruyorsun ? Ve orada onu mübarek kıldı…”(34)
Yukarıdaki Yakub’la güreşen Yahudinin Tanrısıdır. Kuluyla güreşen, her şeyi yarattığı halde yarattığı bir aciz kulunu yenemeyen, hile yapan, kulunun elinden kurtulamayan ve kurtulmak için kuluna yalvaran bir Tanrı ! Yunanlıların Zeus’u dahi Yahudinin Tanrısından kuvvetli idi ! İsrail kelimesi ise İbranicede, Allah’la uğraşan ve Allah’la savaşan anlamına gelmektedir. Gerçekten de İsrail devleti kurulduğu günden beridir Allah’la uğraşmaktan başka ne yapmıştır ki. İsrail kurulduktan 12 dakika sonra Amerika tarafından tanınmıştır.(35)
Herkesin sandığı gibi İsrail’in önemli gelirleri turizm, turfandacılık falan değildir. İsrail’in en önemli geliri ve İsrail’i ayakta tutan tek ekonomik güç terördür. Sirilanka’ya Tamil Gerillaları’nı etkisizleştirmek için hücum bot satan İsrail, Tamil Gerillaları’na da hücumbotsavar satmaktadır. Telaviv’deki Mossad Eğitim alanı’nın bir ucunda Sirilanka devlet güçlerine antiterör eğitimi verirken, diğer ucunda da Tamil Gerillaları’na terör eğitimi vermektedir. Bu işleri öyle astronomik rakamlarla yapar ki, gün gelir Sirilanka İsrail’e olan borcun altında ezilir. Borcunu ödeyemeyecek durumlara düşürülür. Mossad, Sirilanka’ya el altından bir baraj projesi hazırlar. Uluslar arası finans kurumlarından(Çoğu Yahudidir) kredi temin eder. Fakat bu kredilerin bir doları dahi Sirilanka’ya gitmez. Tamamı İsrail’e gider. İsrail kağıt üzerinden korsanlık yaparak borcunu tahsil etmiştir. Zavallı Sirilankalılar hala temeli atılmış barajın yapılmasını beklemektedirler. Dünyada rüşvetin en az olduğu şirin Sirilanka’da , Sirilankalılar barajlarının yapılmasını daha çok bekleyeceklerdir. İsrail terör sayesinde hem para kazanmakta hem de insanları birbirine kırdırma ibadetini yerine geitrmektedir.(36)
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.